VAN’dan SANTA FE’ye (1)
Bilmeyenler için yazıyorum: Yıllardır iki komşu il olan ve dolayısıyla birbirlerinin kültür ve folklorundan etkilenen Hakkari ve Van kilimlerinin yok olmaya yüz tutmuş desen ve motiflerini korumak ve günümüz şartlarında bu güzellikleri yaşatmak için Van Belediyesinin desteği ile çevre il ve ilçelerden göç yolu ile gelen ve okula gidemeyen kızlarımızı bu vesile ile evden çıkarma gayreti içinde idik. Kültürümüzün, folklorumuzun önemli bir parçası olan kilimi rengi deseni ve motifi ile çok iyi biliyorduk ama bu işin idamesinin omurgası olan SATIŞ işinde beceriksiz kalıyorduk.
İki yıl önce bu konularda bize katkı amacıyla kurulan Hisar Anadolu Destek Derneği’nin destekleri ile hem kilimlerin kalitesini arttırdık hem de kökboyaların yanı sıra Ağrı dolaylarından edindiğimiz kızıl, siyah ve kahverengi yünleri beyaz yünlerle karıştırarak çeşitli tonlarda ki doğal yün renkleri ile elde ettiğimiz ipliklerle dokuduğumuz kilimleri tanıtma ve pazarlama işini müzelerden tutun ABD’ye kadar taşıdık.
Hisar Anadolu Destek Derneğimizin kilimi nasıl bir daha gündeme getirebiliriz, satışını nasıl tekrar canlandırabiliriz çalışmalarıyla SANTA FE yolculuğumuz gündeme gelmişti bir yıl önce. Yaptığınız iş folklorik olacak, doğal olacak, teknolojiyle bir bağınız olmayacak. Bizim de maceramız böyle başladı… Yıllardır Hakkari’de ve Van’da Kültürümüzün, folklorümüzün önemli bir parçası olan KİLİM ile mecalleşiyoruz. Bir yıl öncesinden çalışmalarımız fotoğraflandı, dosyalandı yerine sunuldu ve dünyadaki tüm kıtalardan Şili, Bolivya, Peru, Fransa, Rusya, Çin, Japonya, Endonezya, Madagaskar, Namibia, Zambiya, Morocco, İsrail ve Filistin gibi yüze yakın ülkeden FOLKLOR SANATÇILARIN yanısıra bizim de SANTA FE İNTERNATİONAL FOLK ART MARKET’e katılmamız uygun görüldü.
Santa Fe etkinliğinden önce NEW YORK’da birkaç gün kalacak ve oradaki bir toplantıda da kilimlerimizi tanıtma fırsatı bulacaktık.
İstanbul’dan 11 saatlik bir uçak yolculuğu ile New York hava alanına inmiştik. Hava alnından otelimize yaptığımız yolculukta New York’un artık bir “yeni şehir” olmadığını anlamıştım. Yolları yamalı yamalı, paldır küldür ve çevresi bakımsız izlenimi bıraktı bende. Sonraki günlerde de bu izlenimi edindim. New York yaşlı bir şehir. Artık akşamları kaldırım kenarlarında gördüğüm koca çöp poşetleri ve öğrenci gençlerin anlattığı (kocaman fareler) ve ilaçtan etkilenmeyen hamam böceklerini duymazsak bile New York’un temizliği İstanbul ile mukayese bile edilemez bence…
İroni sayılır mı, sayanınız olur mu bilmem ama biz Amerika’yı ve hele hele Newyork’u 60’lı 70’li yıllardan beri biliriz. Herkesin hayallerini süsleyen bir metropoldü. Görüntülerini ve resimlerini görmeden Mickey Spillane’nin kitaplarından MAYK HAMMER’in maceralarından öğrenmiştim. Çok katlı binaları, asansörü, metroyu, klozeti, Brooklyn’i, Hudson Nehri’ni, Brodwey eğlence merkezini, ünlü zenci mekanı Harlem’iyle.
Her taraf VELDA Kaynıyordu, her sokakta Mayk’ın dostu yaşlı bilge müfettiş Pad’lara rastlayabiliyor, ama gözüm hep koltuğunun altında 45’liği ile lengeri şapkalı bıçkın ve çapkın Mayk Hammer’i aradı durdu.
Bu son yıllarda da intihar saldırıları ile dünya gündemine oturan ikiz kulelerin görüntüleriyle yabancı gelmedi bana New York, doğrusu yaşlı New York.
Devamı bir sonraki yazıda…
İlk gün bir deniz gezi aracıyla HUDSON nehrinin okyanusa döküldüğü yerde bir geziye çıkarttı arkadaşlar.
Ünlü özgürlük anıtının yakınından geçtik.
New York’da bir semtten başka bir semte gitmek için kullanılabilen dolmuş helikopter pistlerinden biri.
Gezi sırasında yanımızdan bir Amerikan savaş gemisi geçiyordu ki , arkadaşlara (YANKEE GO HOME) diye bağırsak mı demiştim, gülüşmüştük.
İlk sabahımızda giyinişi ile de öz Hintli bir taksici ile gittiğimiz kahvaltı mekanının İsminin HAVLAYAN KÖPEK (Barking Dog) olduğunu karnımız doyduktan sonra Bardak ve peçetelerin üstündeki yazılarla dikkatimi çekmişti..
İster lokantalarda ister pastahenlerde yiyeceğiniz ve içeceklerinizin hemen önünde kalori miktarlarını da bulabiliyorsunuz.
Hakkari ve Van kıyafetleri ile iki kızımızla
Kilim konulu bir toplantıya katılıyoruz ikinci günümüzde.
Hemen hemen her sokakta gördüğünüz çamurundan suyuna duşuna kadar donanımlı çocuk alanlarında ve sokaklarda gördüğünüz çocuklarla çocuklara verilen değeri anlıyorsunuz.
Dünyanın her yerinde olduğu gibi New York'ta da sokakta dilencilere, seyyar satıcılara ve sokak ressamlarına rastlayabiliyorsunuz. Ama bakın kaldırımda önüne dizüstü bilgisyarını koyanın rahatlığına bakmak yeterli geliyor.
Vandaki bir duvar yazısından esinlendim bu resmi çektirirken. (Alemde cimimiz, Amerika polisiyle remimiz CİA da sicilimiz olsun. Oldu da sicilimiz, hava alanına adım atmaz parmak izinizi alıyorlar, ayakkabı ve çorabınızı kemerinizi çıkardığınız gibi birazcıkta teslim olurcasına ellerinizi havaya kaldırıyorsunuz. Allahtan ben kemer yerine uçkur bağlamıştım.
New York'a gelen her yabancı gibi biz de üstü açık bir atabüsle dolaşabildik şehri. Yüksek binalara bakabilmek için ensenizi tutmanız veya koltuğun arkalığına dayamanız gerekiyor…
Otobüs üstünde yaptığımız geziden görüntüler.
İkiz kulelerin sokağındaki çalışmalardan 3 görüntü. Biri bitmek üzere, digeri inşaat halinde.
Çok şanslıydık çünkü ünlü METROPOLİTAN müzesi ile GUGENHAİN müzesini büyük bir hayranlıkla gezme şansımız oldu.
enver abeyyy valla eskiden olsaydı senin bu newyourk seyahatını kıskanırdım bende. newyourk un o gökdelenlerini o cavcavlı sokaklarını,hareketli yaşam tarzını hep merak ederdim.ama nedense şimdi bana hiç bir cazibesi olmayan banal bir şehir gibi geliyor.özentidendir bilmem, sonradan görme araplar ve türkler de şehirlerini gökdelenlerle çirkinleştirmeye başladılar örneğin istanbul. newyourk dünyada gidebileceğim en son yer olarak görüyorum.ahhh ahhh nerde o 1960-1970 lerin hakkarisi.insan eli değmemiş o güzelim zap vadisinde mırıkı,fekiran da,bınqesede dut,merzanda erik, elma ve armut ,sılehede ceviz yemek vardı, toprak çiğneyip kerpiç yapmak ,berçelanda kana kana buz gibi su içmek ve bir ağacın gölgesinde günün yorgunluğunu gidermek vardı..
Yanıtla (0) (0)ama ben kilim kültürüne kadın köleliği diyorum
Yanıtla (0) (0)tüm resimler güzel yalnız bi resim de çocuklar için killi,topraklı ve çamurlu park demişsiniz.aslında bilim adamları,çocuk gelişimciler sürekli buna vurgu yapıyorlar.yani topraklı,çamurlu alanlarda yetişen çocukların yaratıcılığı daha iyi oluyor.ama maalesef bazı anneler bu durumu kabullenemiyor ve çocuklarını sözüm ona çok temiz vede titiz yetiştirmeye çalışıyor.bu yanlış.hani bi deterjan reklamında diyordu ya''kirlenmek güzel''işte aslında çocuklarınızı daha 1 yaşındayken serbest bırakın ve sürekli kumda,çamurda ne bileyim tozlu olmadığı sürece heryerde oyun oynamalarına izin verin.bırakın başkları çocuğunuz için pis,pasaklı desin.özellikle çamurla oynamalarına izin verin bunun için ortam yaratın.bu şekilde yetişen çocuklar zeki oluy
Yanıtla (0) (0)SELAM,MAMOSTE, SENİN DEĞERİNİ BİR ANLİYABİLSELERDİ,SANA KENDİNİ ORTAYA KOYABİLECEK YAKLAŞIM,OLANAK SAĞLANSAYDİ ,SENİN NELER YAPABİLECEĞİNİ TAHMİN EDEBİLİYORUM,ÇÜNKÜ SEN ÜRETEREK KENDİNİ AŞAN BİR CEVHERSİN,AMA DEMİRCİ USTASİ BU CEVHERİ ANLİYACAK BEYİNE,OLGUNLUĞA SAHİP OLMADİĞİNDAN,ÖRSTE DÖVMEKTEN BAŞKA BİR HALT EMEYİ BİLMEZ..SELAM VE SAYGILARIMLA.
Yanıtla (0) (0)DeğerLi hocam sayenizde daha doğal bi Newyork Gördük Siz muhteşem bi araştırmacı - yazar -.. kısacası Muhteşem birisiniz. Kültürümüzü geliştirmek adına çok anlamlı giirişimlerde bulunuyorsunz. sizi gönülden kutlar tebrik edrm.
Yanıtla (0) (0)Enver bey keşke kızlarınızın üzerine daha düzgün yöresel kıyafetler giydirseydiniz. Daha güzel kiras fistanlarımız varken...
Yanıtla (0) (0)Şu senin dediğin (Daha güzel yöresel kıras fistan)ları biraz tarif ette her kes anlasın eğer varsa elinde fotoğraflarını gönder veya uzun yaz,rengi şöyle olmalıydı şekli böyle olmalıydı diye,yararlanalım bilgilerinizden..Daha güzel kıras fistan demekle,neyi kast ediyorsunuz, olmuyor,izah ediniz...
Yanıtla (0) (0)enver bey;sizi könülden kutluyor, bir o kadarda kıskanıyorum. yaptığınız iş kocaman bir yürek ister o da sizde var olduğu görülüyor..yollarınız açılıyor(tabii sizin gayretleriniz) bizde bursanın keles ilçesine bağlı dağdibi köyünde kilim dokuma kursu ile başlayan ve devamında köy kadınlarımıza meslek kazandırıp aile bütçesine katkıda bulunmalarını sağlarken kültürümüzü yaşatmak adına böyle bir girişimde bulunduk. ümidimiz sizler gibi çalışmalar ortaya çıkarmak..umarım zorluklar bizi yıldırmaz ..sizinle görüşebilmeyi ve yol haritasında bizlere yardımcı olmanızı çok isteriz..girişiminiz çok güzel ,anlatımınız ve resimler heyecan verici kutluyorum..saygılar.
Yanıtla (0) (0)oncelıkle degerlı ustat kalemder onun de saygı ıle durmak ıstedıgım degerlı hocam enver hocaya yapmış oldugu bu calısmadan dolayı tebrık eder ve basarılarının devamını dılerım.ve degerlı yorumcu arkadaslara ıkı sozum olacak sız o kelımelrı yazack kadar yureklı ısenız buyrun cıkın ortaya. kendını topluma ve butun turkıyeye kanıtlamış kımsınenın yapmak ısteyıpte yapamadığı guzellıklerı yapan enver hocaya akıl vermek haddınıze dustu ıse sız buyrun degıl amerıka ya ilk once kendı evınızden cıkarın kulturunuzu.tabıkı bır gorustu r yapmış olduğunuz ama yanlıs yere yaptınız hıc bır menfaatı olmadan tamamen kendı ımkanları ıle doğunun kulturunu yasatan bır altın kaleme laf soylenmez....yazının ıkıncı bolumunu dort gozle beklıyorum degerli hocam
Yanıtla (0) (0)enver hocam siz nezaketten nasibini almamış izah kabiliyeti olmayan insanlara aldırmayınız lütfen sizi çok uzun zamandır takip ediyorum yazılarınızı okuyorum ve cektiğiniz resimleri sabırsızlıkla bekliyorum uslubunuz çalışmalarınız türkiyedeki birçok yazara taş cıkaracak niteliktedir bir hakkarili olarak hakkariyi sizin kadar güzel anlatamam bir newyorkluda newyorku sizin kadar güzel anlatamaz saygılarımla hoşçakalın
Yanıtla (0) (0)O kadar esprili yazıyorsun okuduktan sonra düşünüyorum bazı yazarların okutturduğu bıtkınlık veriyor ama gerçekten bittiğine üzülüyorum.Buradan Bayramını kutlar En kötü günün böyle geçmesi dileyiğle Yunus Kardeş
Yanıtla (0) (0)