İrfan Sarı

İrfan Sarı

Boynumda ip-ince

Boynumda ip-ince

Oysa ölümü boğazlamalıydın, çünkü en çok sen ölümü öldürdün bu hayatta.

Özgür çocuk, şeker çocuk…

Dünyanın bütün çocukları şeker severdi oysa sen her seferinde şekerden kriz toplardın bedenine…

Akşamüstü kimi zaman, bazen öğle ortası ve bazen de şerefine kadar bir gecede şarabın kırmızı sohbetinde beyazlaşır tenin gözlerin o melanet nöbetin geldiğini söylerdi.

Dirilirdin sonra, şeker yemiş çocuklar gibi güçlü ve ejderhayı…

Gülerdin, bütün akşamüstü batmış güneşler geri dönerdi gündüz olurdu dişlerinin parıltısından her yer. Gülerdin çünkü az önce ölümü öldürmüş bir kahraman olmuş olurdun.

Çünkü şu dünyada ölümü doğduğu günden sonra kapısından, bacasından, evinden, işinden, sokağından ama en çok bedeninden çarpışarak kovan bir tek seni tanıyorum…

Tamam! Kahretsin ki tanıyordum…

Ölüm ne eski ve paslı bir hançerdir. İnsanı sırtından vurur!

Be Özgür’üm kan ter içinde Azrail’le boğuşup geri geldiğin o günleri düşününce, hırsından ağzına gelip düşen köpükleri hatırladıkça kendine ölümü reva görebildiğini düşünemiyorum, düşünemiyorum çünkü ölüm senin elinden kaç kez titreyerek kaçtı.

Ölümü öldürmenin inceliğine ermiştin…

Bırakıp gittin güneşin narinliğini, ayın üryanlığını, gökyüzünün maviliğini, ağaçların huşuya duruşunu.

Geverin batısına düşen Bajérge kabristanını mekan tuttun. En Kuzeyinde, sınırında makberin durdun. Sağında el uzatsan ellerini tutabileceğin kadar yakınında Hüssam ve Selda var krize tutulursan gelirler havarına ha unutma!

Ben senin kendi Azrail’in olabileceğine inanmıyorum! Ama isyankar bir Azrail gibi ipi dolayıp boynuna pencerelerini örttün üstümüze be Özgür! Şehir siyah bir örtü saati geçirdi…

Ama ne oldu senden sonra bilemezsin. Bir telefon kara haberini verdi bana. Sonrası tutanaklar, zabıtlar, savcı, katip. Morg kapısında elleri kolları bağlı fısıldayarak ölmüş olmanı kahrolup beklemek, alçak sesle konuşurken duymaz ve kötü bir şaka yaptığını çıkar söylerdin diye ihtimal etmek! Ama nafile.

Teneşirde upuzundun kısa boyunla… Boynuna mor çiçekler takmıştın mor çiçekler etraf etraf dolanmıştı boynunu boylu boyunca…

Ağlayanlar sussaydı belki acıyan yerini duyardık.

Neren en çok acıyordu sahi? Boynundaki ipin kesiği mi? Yoksa dönen şerefsiz dünyada bir dermanfroş bulamadığın için mi?

Şimdi sensiz kaldı bura!

Defn edilince bir yârin çaresiz bakışları ve yaşları arasında kırmızı toprağı kürek kürek attılar üstüne yani asi çocuk o çok sevdiğin gökyüzündeki yıldızlar ile aranı bir tabaka toprakla örttüler.

Yinede korkma göremem diye yıldızları… Yıldızlar en çok insan onları hayal edince ışıldar.

Yar ise düşten, hayalden hiç gitmez…

Mentollü bir mendil sürer gibi yüzüne annen ve bacıların yokluğunu geri getirmek istediler… Gelmedin geri! Rıdo’nun üzüntüden küçülen yumrukları ve kırılan kolları geri getiremezlerdi seni.

Bir baba bu kadar büzülüp-küçülürdü ancak yaş dökecek takati bile kalmazcasına…

Kimse getiremezdi seni geri. Tıpkı sen egalinle ve şel-şepiğinle newroz alanına gitmek istedin mi seni tutamayacakları gibi. Giderdin sen istedin mi bir yere ateş gibi yanar, su gibi akardın…

Akşamüstüydü güneş eğrilmiş ve son takatiyle ışıklar yolluyordu yüzümüze biz senin gidişine bakıyorduk, kürekler toprak dolu, yürekler ah!

Tanırım dedim içimden! O irtifa kaybetti ve fırlatma kolu yok.

Toprak üşüdü sonra, bir kayakçıyı görünce içinde…

Sen en çok zirveye tırmanıp aşağıya doğru bir kartal olup süzülünce heybetliydin. İnan o soğuk yüzlü sedyenin üstünde bütün caziben kaybolmuştu. Batonun ellerinden kollarının altına doğru çekilip belini hafif eğdiğinde adrenalin tavan yapardı işte o zaman cazibe denen şey koyulaşırdı çehrende.

Kayaklar ayaklarının altında durmadan kayardı. Hızlı, doru bir Seklavi atı gibi sürerdin o kayakları.

Boynunda ip-ince bir sızıyla çekip giderken karanlık sardı şehri…

Yıl 2012 aylardan Haziranın 22 si bir kayakçı toprağı süpürerek ve yürekleri burkarak çekip gitmiş oldu.

Ne internet cafede, ne Zagros iş merkezinde, ne çarşı merkezide, ne bir düğün halayında, ne bir eylem sonrası göremeyeceğiz seni.

Ve hiçbir berber bıyıklarının kırılan kısımlarını makaslayamayacak.

Korkarım ki bıyıkların uzar ve gülüşlerini kapatır. Sonra kim güler bize öyle şeker öyle içli öyle derin…

Gülüşsüz bıraktın be bizi Özgür çocuk! Biz bunu hak edecek ne yaptık ki İsyanınla sürdün kedini sonsuzluğa…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
24 Yorum
  • GÜZELLL / 30 Temmuz 2012 Pazartesi 14:21

    ELLERİNİZE SAĞLIK.....

    Yanıtla (0) (0)
  • zagrosi / 30 Temmuz 2012 Pazartesi 14:44

    tam unutmuşken yine o acıyı hatırlattın irfan abe, olmadı, acı, boğazımda düğümlendi :((...

    Yanıtla (0) (0)
  • ron / 30 Temmuz 2012 Pazartesi 14:45

    tüylerim diken diken oldu yazıyı okurken. çünkü özgür'ü anlatsa anlatsa bir irfan abi anlatabilirdi. duygularımıza da tercüman oldun. ki biz onun gidişinin ardından söyleyemedik birkaç kelam. belki bir fatiha en hayırlısından. ve üstad, kabuklarını çatlatan yaralarından sızan hasret inan kalbimizi titretiyor en acımasız yanından.

    Yanıtla (0) (0)
  • ike / 30 Temmuz 2012 Pazartesi 14:52

    içinde bulunduğumuz böylesi bir ramazan gününde kaybettik hüssam abi ve selda bacımızı o zamanda y.ova onların ölümü ile tarifi çok zor üzüntü yaşamış ve tüm ilçe yasa boğulmuştu bu vesileyle başınız sağ olsun irfan abi...Özgür abiye gelince onu tarif etmek gerçekten çok zor irfan abininde dediği gibi ölümle bu kadar mücade eden bir insan tanımadım ve ölümünün de bu kadar basit olacağını hiç ama hiç tahmin etmezdim...Zagrosta internet cafene girdiğim zaman derin bir üzüntü basıyor her tarafımı ama ne yapalım kader ve son olarak allahtan bu mübarek günde üçünüzede allah rahmet eylesin mekannınz cennet olsun tüm gewerin başı saolsun...

    Yanıtla (0) (0)
  • GENÇ / 30 Temmuz 2012 Pazartesi 15:06

    irfan bey düşüncenize saygım var ama sadece elimizde ona
    dualarımızı aksatmamak . her karanlığın bir aydınlığı var

    Yanıtla (0) (0)
  • erhan / 30 Temmuz 2012 Pazartesi 15:34

    Özgürü tanımama rağmen o kadar içten yazılmış bir yazı ki tüylerim diken diken oldu. kelimelere bu kadar güzel anlamlar yükleyerek yüreğimizin bam teline dokunduğunuz ,insan olduğumuzu hatırlattığınız için teşekkürler

    Yanıtla (0) (0)
  • tebrikler / 30 Temmuz 2012 Pazartesi 19:09

    gercekten yureginize saglik bu kadar guzel anlatilamazdi ama biraz abarttiginizinda farkina varin artik 13 yasinda 9 yasinda ne zulumlerle oldurulen cocuklar vaR..Allah rahmet eylesin ama basindaki serap yok bilmem ne olayina benzetmeyin bunuda...

    Yanıtla (0) (0)
  • GABAR / 30 Temmuz 2012 Pazartesi 20:06

    HERŞEYİ İLE ÖZGÜR Ü DİLE GETİRMİŞSİN HER NEKADAR İÇİMİZ ACISADA... YİNEDE TŞKLER

    Yanıtla (0) (0)
  • yıldırım esener / 30 Temmuz 2012 Pazartesi 21:09

    sinan adı ne zaman geçse boğazım düğümlenir doyasıya ağlamak istiyorum bu kadar içten bir insan ansızın ve zamansız.. ne diyeyim dostum sen anıldıkça ben de yaşadıkça...!

    Yanıtla (0) (0)
  • findi babanısi / 30 Temmuz 2012 Pazartesi 22:18

    emekçi bir adın ve adresin var mı?..seni bilim dünyası ile tanıştırmak gerek dünyanın en iyi beynine sahipsin...bu dünyada seninki gibi hiç kullanılmamış bir beyin bulmak ayda hayat bulmak kadar imkansız. o manada şanslısın 0 km bir beyin ile bilim dünyasını alt üst edebilirsin.yazıyı anlamaktan ve yorumlamaktan bu kadar uzaksan neden bize eziyet edip yorum yapmaya çalışıyorsun ki..?belli ki allah seni bu meziyetten yoksun kılmış okuduğunu anlayabilmek için geç kalmışsın anladığında yorumlayabilmek içinse erken..bir ömür daha yaşayıp gelmen gerek... o ömürde bir özgür bulup tanıklık edersen 'yaşadım diyebilmen için' şiirini nazım hikmetin ezberleyip bir gece okuman gerekir.özgür bu dünyada kirlenmeden kalabilen nadir insanlardandı.üzgünüz

    Yanıtla (0) (0)
  • acı / 30 Temmuz 2012 Pazartesi 23:04

    o kadar güzel anlatmışsın ki gözyaşlarımı tutamadım...ellerine sağlık irfan sarı muhteşemsin herzamanki gibi..

    Yanıtla (0) (0)
  • gever gl / 31 Temmuz 2012 Salı 01:34

    tam onu anlatmssin okurkn cok agladim ama aglamakla geri gelmyr .ALLAH ailesine sabir versn

    Yanıtla (0) (0)
  • dost / 30 Temmuz 2012 Pazartesi 23:29

    İrfan abi yazını okurken çok şey yazacaktım ama boğazım düğümlendi Hüsam'ın daha acısı dinmeden ÖZGÜR'de yüreğimizi dağladı.En güzel dostları bir bir kaybediyoruz...

    Yanıtla (0) (0)
  • tertip / 31 Temmuz 2012 Salı 08:40

    çoook üzücü bir olay ( allah ) rahmet eylesin ailesine sabır ihsan ettsin..

    Yanıtla (0) (0)
  • ZEYNEP / 31 Temmuz 2012 Salı 09:07

    Sensiz olmuyor dostum sadece kendine değil bizede kıydın sensiz olmuyor bu şehir sensiz gülmüyor güzel yüreğini görmeden ...

    Yanıtla (0) (0)
  • mülteci / 31 Temmuz 2012 Salı 10:00

    ıkı yıldır yuksekovayı gormedım bu zor hayata bıle ayakta durumaya calışyordum ama özgürün gıttıgi günden beri ah yıkılacam dunya dese buyrun yıkılı dıyecem nıye gıttın be özgür yoldaş neyını begenmedın şu gever sokaklarının soylede yıkalım o sokagi

    Yanıtla (0) (0)
  • ya umutlarda bıterse / 31 Temmuz 2012 Salı 10:53

    ve her gün senı en yakınımda gormemekmı artık gititn ya ardında acı bırakarak..... başkanım ozgure şiirını hep beklerdım ıçımdeydı çok gzl olmuş ozanım yureğine sağlık mekanı cennet olsun.... dılemedaye..

    Yanıtla (0) (0)
  • Dicle / 31 Temmuz 2012 Salı 11:36

    Her sabah gazeteyi açtığımda İrfan Abi; Özgür için niye yazmamış diye sorardım kendi kendime ...Bekliyordum...Ben anlatamadım kelimelerle arası iyi birisinin Özgür'ü anlatması,yazması gerekiryor,gerekliydi ve devamıda gelmeli.Bütün arkadaşları onu anlatmalı...
    Her düşünceden,her kesimden arkadaşı vardı Özgür'ün...Bi arkadaş yazmış ya şu dünyada kirlenmeden kalan,insan gibi insan gibi insandı...Daha başkasına denk gelmedim gelmeyecem de galiba..Gerçekten çok üzgünümmm...!!!

    Yanıtla (0) (0)
  • dost.... / 01 Ağustos 2012 Çarşamba 03:43

    Nereden baksan baska. bambaska.Yine de sessiz sedasiz geçti zaman
    Siyah giysem siyah oluyorum.Gözlerimi yumsam kör.Uykularda tanistik çalinti kurmacalarla.Kelimeler gerçegin beceriksiz avcilari... // ne yazılabilirki yüksekova artık haritanın eksilen yeri? şimdi hangi vasıta getirebilir beni oraya, zagrosa gelip te seni görecek olmanın mutluluğunu kim tarif edebilir? bir çay daha içirmek için sen ısrarla gülümserken göbeğini önüne katıp hızlı hızlı o koridoru yürürken bir daha orada hiç olamayacağını bilerek nasıl gelinirki?defalarca mezarında durdum eğildim sesin gülüşün yok?!kim inandırabilirki gittiğine sanki birden bir köşeden hzılı adımların göbeğin ve kocaman gülümsemenle çıkıp geleceksin hissi var ya işte ona katlanmak mümkündeğil..

    Yanıtla (0) (0)
  • kimse... / 01 Ağustos 2012 Çarşamba 20:15

    daha cenazedeyken bakmıştım yüzüne irfan abi...yüzünde hüsamın kaybını yaşarkenki ifade, büyük bir kırgınlık ve anlayamama hali ile geçerken sen birden arkadalardan komşu dükkandaki arkadaşının sesi hepimizin boğazını düğüm düğüm etti : özgürrrr çuuuuuuuuu!!!!! herşeyin özetiydi bu haykırış.biz yazacak ya da konuşacak bişey bulamıyorduk seni bekliyorduk.biliyorduk ki ne söylesek yetmiyecek ne konuşsak tamamlayamayacağız.kanadı kırlmış kuşlar gibi hiçbir göğe sığamıyor hiçbir menzile varamıyoruz..aklımdaki son anı sizin evde bir kara bayramda yediğimiz tatlı...ayağında şalvarıyla gelmişti özgür,öyle ya yıllardır her bayramı bize zehir edenler yine gencecik insanları vurup yasa çevirmişti bayramımızı...bu üçümüzün bir araya son gelişiymiş..

    Yanıtla (0) (0)
  • ferdi çapa / 03 Ağustos 2012 Cuma 01:26

    Eskici bile yetmiyordu artık
    Eskik kalmıs bedenleri
    Taşımaya ölü aşk sokaklarında

    Acılarımı hep bedenime süpürdüm
    Dışarıyı kirletmek istemedim
    Yeterince kirlenmişti zaten

    Bir martı leşine benzerdi
    Yalnızlığımın kokusu
    Sevgiye giden yolda vurulan

    Cocukluğumda legolarım vardı
    Onlarla evlerimi büyütürdüm
    Büyüttükçe sevindiğim
    Evcilik düşlerde

    Papatya\'ya yazık seviyor sevmiyor
    İnsanları koparıyorum artık
    Seviyor Sevmiyor...

    Yanıtla (0) (0)
  • zeki / 04 Ağustos 2012 Cumartesi 18:34

    bir eylemin en gergin anında bile gülümsemeyi becerebilen tek insan...

    Yanıtla (0) (0)
  • faruk xani / 07 Ağustos 2012 Salı 18:23

    Ölüm dediğin bu olmalı
    Kahbd korunmuş yoksa kaderim
    Ansizin geli verir kampına

    Yanıtla (0) (0)
  • Furkan Xani / 07 Ağustos 2012 Salı 22:12

    Hocam Yazılarınız Göz dolduracak şekilde sizi kutluyorum başlıklarınızı görür görmez hemen yazılarınıza küt diye atlıyorum sizi canı gönlden kutluyorum :))))

    Yanıtla (0) (0)
İrfan Sarı Arşivi