Kışa veda
Maktulün kanıyla şiir yazıyorlar Xalo!
Hem de cinayet mahallinin merdivenlerine.
İç sesim “köreldin” diyordu sanki. Sonra bir “kışa veda yazısı yazabilirsin belki” diye dürtükledi. Hazır Nisanın ortasında biraz güneş çıkınca, “neden olmasın” dedim ve yazmaya karar verdiğim yazıyı okuyorsunuz.
Öyle “kovsan” gitmeyecek köpekler gibi, inatçı bir kışla karşı karşıya kaldık ki, tükenmiş olan sabırla bekleştik mecburen.
Bazen ayakkabı tabanlarımız yapıştı yerdeki buza, bazen de kayıp gittik üstünden.
Çanağı kıranlar, baldırı incitenler…
Uzayıp giden masallar gibi kimimiz sıkıldı, kimisi kar manzaralı fotoğraflarının arasına kendini sığdıramadı. Kışın habitatını profesyonel meslek haline getirenler ise bitsin istemedi, adrenalin tutkularına bağlandılar.
Mevsimler öyle insanlar gibi bir kaç mevsimi bir arada yaşamayı sevmez, hakikati vardır. Bir mevsim biterken, diğer mevsimin taslağını hazırlar. Güneşini, suyunu, çiçeğini, havasını doğayla anlaşarak hazırlar. Rüzgârdaki ılıklığı, sertliği ayarlar.
Yeryüzünün, tabiat gibi bir ustası var. Habitatın felsefesini, matematiğini, mühendisliğini yapar da öyle açar.
İnsanın metabolizmasına yaptığını, habitatına yapmaz.
İnsanın, insana yaptığı gibi öldürmez. Yok etmez. Tecavüz etmez. Kanını dökmez. Yaralamaz.
Belki örter üstünü, yapraklar gibi kurutur, toprak gibi çoraklaştırır. Ama yeniden göğertmek için hakikat planı vardır. Tedbirli bir vicdanı vardır doğanın.
Kalbinin damarlarında akan her ne ise, yeniden can verir.
Mesela, küçük dereler nehirlere. Nehirler ırmaklara. Irmaklar denizlere, okyanuslara can verir. Kim kime can vermez ki? Su ağaca. Ağaç yaprağa, çiçeğe. Çiçek meyveye. Meyve tüm canlılara.
Uzar da gider bu döngü.
Sapiensin pullukla deştiği toprağın hoşgörüsü, vicdanı, bereketi tabi ki sorgulanamaz.
İsteriz ki, kış gelsin. Kış gelince de bahar.
Güneş açsın isteriz. Güneş açınca da serin bir rüzgâr.
İnsanın tabiatı hakikate düşmandır. Bencildir. Yozdur. Yobazdır. Katildir. Seri katildir. Katliamcıdır. Silah üretir. Toplu katliamlar için kimyasal başlıklı silahlar icat eder. Köle eder. Aklını yontar. Herkesi kendine benzetir.
Ne değildir? Bilinmez!
Akıllı mıdır? Deli midir? Kendine bir ad, bir isim, bir mahlas, bir rumuz bulur. Ama ne değil dirine bir tanım bulmaz. İsim koymaz.
Evet, kış bitti. Yüksek yerlerdeki kar, damlama suyu için depolama görevini tamamlayıp bitecektir ya da devri sene yapacaktır. Kutuplar ve buzullar gibi.
Şu sıralar güneş keskin bir bakış atar gibi, çalım atıyor. Baharın içindeyiz. Aylardan nisanın ikinci yarısıdır. Bahar hikâyeleriniz hafızalarınıza kazınmaya başlayacak. Klavyelerinize yazılıyordur.
Kim bilir zerdali çiçeği gibi, yüreğinizde de bir kımıltı var. Badem çiçekleri gibi dolu dolu sözleriniz birikmiştir.
Esirgemeyin derim. Kendinizden aşkı esirgemeyin. Sevgiyi sevin.
Fırtınalarınızı, çığlarınızı, güneşsizliğinizi unutun, kış bitti.