Suriye sil baştan: Yeni gelen eskisini aratacak!
Daha öncesi de var ama biz 2011 ile başlayalım. Suriye’de 60 yıllık Esad rejiminin baskılarına dayanamayan bir kesim Suriyeli 2011’de önce Dera kentinde protesto gösterilerine başladı.
Rejimin söz konusu protestolara cevabı ise, sert olmuştu. Bazı protestocuların öldürülmesi ile beraber olaylar hem sokak çatışmalarına dönüşmüştü hem de diğer şehirlere sıçramıştı.
Derken Suriye’nin hemen her kentinde, kasabasında Rejim karşıtı protestolar, sokak çatışmaları başlamıştı. Olaylar haftalara, aylara, hatta yıllara yayılmıştı. Silahlı siviller kentleri, kasabaları birer birer kontrol altına alıyordu.
Fakat isyanların ciddiyeti anlaşılınca bazı dış devletler kendi çıkarları için kendi kontrollerindeki grupları veya paramiliter (vekil) güçlerini Suriye’ye sokmaya ve isyancılara kendi kurallarını, taleplerini empoze etmeye başladı.
İsyancılar bunu elbette kabul etmediler. Dolayısıyla, hemen hepsi bir şekilde ortadan kaldırılıp yerlerine vekâletçi gruplar konuldu. Akabinde dünyanın her yerinden savaşçı devşirildi.
Kimisi para için, kimisi, kadınlar, ganimet için, kimisi ise sözde cihat için geliyordu. Yani aslında Suriye’de haksızlığa, baskıya karşı başlatılan isyan, devrim böylece çalınmaya başlamıştı.
Böylece, Suriye’deki isyan artık birkaç devletin grupları arasındaki rekabete dönüşmüştü. Ta ki Suriye rejimi sonlandırılana kadar…
Peki, o zaman devrim nerede kaldı? Devrime ne oldu? Ölen yüzbinlerce kişi neden öldü? Veya ölenler yabancı devletlerin, güçlerin Suriye’de cirit atması için mi öldü?
Hatırlanacağı gibi İran’da da (1979) buna benzer bir durum olmuştu. Siyasal İslamcılar onlarca sene Şah Rejiminin baskılarına karşı gelerek şahlık rejimini yıkan insanların emeğini, devrimini birkaç günde çalmıştı.
ABD, İngiltere ve Fransa gibi devletlerin desteğini arkasına alan Humeyni Şahın baskıları altında ezilen İran halkına özgürlük hikâyelerini anlatıyor, hak, hukuk, adalet nutukları çekiyordu. Ta ki onların devrimini, emeklerini çalana kadar...
Bugün Suriye’de olduğu gibi Humeyni kurtarıcı olarak hazırlanıp İran’a indirilmişti. Ve kırk yılı aşkın bir süredir çoğu İran halkı rahat görmedi. Gelen gideni arattı adeta…
Bugün Suriye’ye baktığımızda İran’da olduğu gibi devrim tamamen çalınmış durumda. Tarih tekerrür ediyor yani.
Suriye’de dış devletlerin paramiliter grupları cirit atıyor ve hatta iktidarı ele geçirmiş durumdalar. Asıl ÖSO’yu, isyancıları elbirliğiyle ortadan kaldırdılar, yerine birçok devlet kendi gruplarını ikame etti. (Bunun hikâyesine şimdi girmeyeceğim. Çünkü makale çok uzar. Ayrıca önceki makalelerimde bundan bolca bahsetmişim).
Bunun yanı sıra, 2011’deki gibi benzer bir sahne ile karşı karşıyayız. Suriye’de İsyanlar tekrar başladı, başlayacak!
Şuan Suriye’de iktidarda olanlar isyan halinde iken önceki rejime lanet okuyordu. Destekçi devletler de benzer bir şekilde, o zamanki isyancıları kutsayıp rejime lanet okuyordu. Oysa şimdi bunlar iktidardalar ve kendilerine karşı çıkanlara, ‘hain, dış mihrak, harami, katli vacip batı uşakları’ diyerek onları lanetliyorlar.
Bir mezhep diğer bir mezhebi yendiğinde başarılı olacaklarını, devlet yönetebileceklerini sanıyorlar.
İranlı şair Sadi Şirazi’nin bir sözü vardır. ‘Her ne kadar kurt yavrusu insanların içinde büyüse de sonunda yine kurt olacaktır.’ (Gorgzade harchand bayne mardomha bozorg shavad, baz ham akharash gorg meshavad). Bu sözün Kürtlerdeki karşılığı ise şu şekildedir: ‘Yılanın yavrusu yine yılandır.’ (Têjika mari jî he mar e). Felsefi veya varoluşsal olarak ele alındığında ise, bu söylem eşyanın tabiatıdır aslında. Her şey kendine münhasırdır. Her neyse…
Sonuç olarak, Suriye’de tekçi, radikal mezhepçi kültürden veya gelenekten gelenlerin ve bu tutumlarında ısrarcı olanların başkalarına, farklılıklara, diğer mezhep ve görüşlere, farklı yaşam formlarına normal davranmalarını, devleti adil bir şekilde yönetmelerini beklemek abesle iştigaldir.
Ve hâlihazırda Suriye yönetimini 13 günde ele geçirdiklerini söyleyen grup veya güçler belki 13 günde iktidarı, yönetimi kaybetmeyebilir fakat bu kafa ile bunların iktidarda uzun sure kalamayacakları aşikâr. Görünen kılavuz ister mi?
Ancak dış güçlerin kuklası, figüranları olarak ve zulmü, adaletsizliği, tektipçiliği götürebilecekleri yere kadar iktidarda kalabilirler. Çünkü buna yatırım yapmış olan güçler bunları ayakta tutmaya çalışacaklardır.
Vesselam, Suriye’de 2011’de başlayan surece benzer bir durum eli kulağında bekliyor… İkinci önemli husus ise şu: Şimdiye kadar Suriye’de çeşitli ülkelerin vekil grupları savaşıyordu. Ancak bundan sonra devletler karşı karşıya gelebilir veya artık devletler doğrudan müdahaleye başlayabilir.
Çünkü artık Suriye’de vekil gruplar misyonlarını tamamlamış durumda. Ve artık doğrudan devletler var. Dolaysıyla, var olan figüran, vekil gruplar her an ‘terörist’ ilan edilebilir ve bunların fişleri çekilebilir.
Buna binaen, şimdiye kadar Suriye’de Rusya-İran bloğuna karşı ABD’nin desteklediği Türkiye, İsrail, Katar bloğu vardı. Fakat durum değişti. Daha önce aynı blokta bulunan güçlerin çıkarları ve dolayısıyla tavırları da değişebilir. Söz konusu devletler her an artık birbirlerini veya gruplarını suçlamaya, terörist ilan etmeye ve birbirlerine işgalci demeye başlayabilir…