Tokat’ta yazmacılık ve Marmelat
25 yıllık dostumdu, Hakkari’de hizmet yapmıştı. Van’da da... Aleviydi, Tokat Alevisi. Hani atalarımızın iftirada kusur etmedikleri Kızılbaşlardan (Hani haklarını yemeyelim atalarımızın ataları êzzidilere de aynısını yapmaktan geri kalmamışlar)dı… Coğrafyamızı da iyi biliyordu…
“- Enver hoca dağlarınızda gülün bir parçası olan Kuşburnu bizim için bulunmaz bir nimettir. Vitamin deposu olan bu kuşburnunun pekmezini marmeladını yapıyoruz, al kızlarından bir ikisini getir öğretelim onlara nasıl yapıldığını. Bahçelerinizde dağlarınızda binlerce tonu heba oluyor” diyordu bana, defalarca ısrarla telefonda.
Haklıydı değerli dostum, Karadeniz yöresine her gidiş gelişimde yoldaki seyyar satıcı bayanlardan alırdım kuşburnu marmelatını. Çocuklar da severek yiyiyorlardı kahvaltılarda.
İnanıyorumki çoğunuz “Kuşburnu” nedir diye merak ediyorsunuz. Kuşburnu bizim Kürtçe ŞİLAN dediğimiz çiçeğin meyvesidir. Hani şu bahçelerimizde, kırlarımızda, vadilerimizde ilkbaharda sarı pembe veya ebrulu renklerle açan mis kokulu yabani güllerin kırmızı tohumudur KUŞBURNU “ŞİLAN”. Onun marmelatının nasıl yapıldığını öğrenmek için gitmiştik Tokat’a. Pekmezlisi, şekerlisi ve de ballısı yapılıyormuş. Bize üzüm suyu pekmezle kuşburnu marmelatını öğrettiler değerli dostumun ailesi ve köylüleri. İçeriğinde bulunan zengin vitaminler sayesinde kahvaltılarda tüketilmesi yararlı olan ve C deposu olarak bilinen kuşburnu, antioksidan açısından çok güçlü, iltihaplı eklemler, eklem romatizması, kireçlenme rahatsızlıklarına iyi gelen, üst solunum yolları hastalıklarına karşı vücudun direncini arttırıp gribal enfeksiyonlara yakalanma riskini azaltma gibi birçok faydalarının olduğu söylenip yazılan bu faydalı bitkiden yöremiz insanının da yararlanması düşüncesiyle yerinde yapılışını öğrendik.
Öteden beri bilirdim Tokat’ın ağaç baskılı yazmalarını.. Bu yazmaları bilmeyen yoktu Anadolu’da. Annemin sandığında da vardı, kenarında “Tokat hatırası” yazıyordu. Biz niye yöremize has desen ve motiflerle yapamayalım diye geçiriyordum içimden zaman zaman. Hani Urartu Simgelerimizden Şahmeranımıza yöremize has kilim desenlerimize kadar bir çok kaynağımız vardı.
Biz bunları tahtalara işleyerek yöremize has desenlerle düz bezleri süsleme hayalleri ile yürümüştük, Malatya Sivas üzerinden Tokat’a. Tokat’ı ilk defa görüyordum, Yeşil temiz bir ilimiz ama alevisi de temiz. Hemen buldular buluşturdular kuşburnu (Şilan) tenekelerini bizi bağ bozumuna da götürdükten sonra, Köyde rast gele bir kadına “Ocağını kullanabilir miyiz” diye sordular sadece. Kapılar açıldı ardına kadar o antik ahşap evde, çalılar odunlar geldi ocaklar yakıldı. Suna kardeşim kollarını sıyırdı işe girişti ama köyün Nato’ları tek tek kontrol etti bizi hepsi de birer bilge, kitaplar gibi yaşlı analar. Hani övünmek gibi olmasın diye bir deyim var ya ben de bu güzel insanların köyünü övmek gibi olmayayım. Köy Tokat merkezi ile birkaç metre ama asfaltı yok.
Uzun yıllardır çok çok merak ettiğim Takat yazmacılığı (Kalıp baskı) çalışmaları beni hayal kırıklığına uğrattı desem yeridir. Ben geçmiş yıllarda Diyarbakır ve Mardin gibi illerde ipekçili ve ipek dokuması çalışmaları yapan eli yüzü önlüğü boyalı insanları anımsayarak Tokat’taki TAŞHAN’da da Boyalar ve kalıplarla haşir neşir usta kalfa çırak çalışmaları beklerken, hana girdiğimde de umduğumu bulamamıştım. Genelde tıpkı diğer illerdeki Pazar ve panayırlarda da gördüğüm Tokat baskısı tarzı ama serigrafi baskılarıyla bezenmeğe çalışılmış bezlerle karşılaştığımda hayallerim yıkılmış içimden de “Anadolu’daki diğer el sanatları gibi bu çalışmalarda ilgisizlikten nasibini almış” diye düşündüm. Yöremize has desenlerden oluşan birçok sipariş verebileceğim bir yer bulabildim. Yakında kızlarımız bu ıhlamur ağacından oyulma desen ve motiflerle çeşitli güzellikler yaratacaklarına inanıyorum.
Gece girmiştik Tokat’a, otele. Sabah dışarıya ilk adımımı attığımda çok güzel bir görüntüyle karşılaştım. Otelin yan tarafında görkemli bir yamaçtaki mezarlık... Bence insanların değeri mezarlıklarının görüntüsüyle ilgili. Bir kaç dakika hayranlıkla izledim. Bizde olsaydı bir bahaneyle beton yığınına dönüştürülür müydü? Benim mezarım en üstte olacak diye direten aşiret beyleri olurdu ama.
Yapacağımız Kuşburnu marmelatını tadlandırmak için Bağ bozumuna katıldık ve yeterince üzüm topladık.
Pazarlarda kilo kilo hatta çuval çuval kuşburnu bulabiliyorsunuz kilosu 5 tl ile 7 tl arasında değişiyordu.
Kuşburunlarını önce eledik, yıkadık. Kuşburnuyla birlikte kaynatmak için üzümlerin suyunu çıkarmamız gerekiyordu.
Kuşburunlarını haşlayıp eledikten sonra üzüm suyu karıştırarak ateşte üç saat kaynatarak istediğimiz kıvamı elde ettik.
Çalışmalarımız boyunca bizi yalnız bırakmayan köyün yaşlı anneleri, bizi izlemeden edemediler. Her biri bir tecrube ve deneyim deryası olan bu dünya tatlısı kadınların bilgisiyle biz de Van ve Hakkari'de Kuşburnu Marmelatını yapıp öğretebilsek, bu annelerin emekleri boşa gitmemiş olur.
Çalıştığımız ev ve mutfağı müzelik adeta. Direkteki çıralığından, ahşap erzak deposu (Kürtlerde Arap istilalarından önce “KUWAR” dedikleri bu depolardan her evde vardı.) ve ekmek ve yiyeceklerin pişirildiği fırınına kadar hepsinin ömrü yüz yıldan aşagü değildi. İnanın böyle bir evim olsaydı, aslını bozmadan onarır cilalar vernikler otururdum büyük bir zevkle. Her tarafı sıhhat kokan böylesi anti köy evleri insanın ömrüne ömür katar.
Evin iki direği; biri annesi, biri ayakta tutuyor evi ama dikkat edilirse gözlük telefonluk ve bıçaklık olarakta iş görüyor mutfak direği.
Misafirlikte de bizden geri değillerdi alevi kardeşlerimiz, unutamayacağımız lezzetler tattırdılar, sofradaki nimetler ve tatlı dilleriyle.
Evlerin içleri kadar dışlarısı da görmelikti. İçindeki gibi köyün içinde de bir nizam bir düzen vardı. Kendi kendime söz verdim ilk fırsatta birkaç Kızılbaş köyünü daha dolaşma fırsatı yaratacağım.
Yurdumuzda ağaç baskı ve yazmacılıkta haklı bir üne sahip TAŞHAN'ın ortasındaki plastikten yapı hiçmi hiç uymamış bu güzelim yapıya.
Taşhan namını yıllar önce duymuştum ama duyduğum gibi görmedim. Hem müşteri bakımından hem de ağaç baskı sanatı yönünden… Anadolu'daki birçok el sanatı gibi ağaç baskıyı da yok etmişiz.. Dikkat ettim ağaç baskı yerine, Tokat'ın ünlü Taşhanı da Van'daki veya Hakkari'deki bir handan farki yok. Çünkü ağaç baskı yerine SERİGRAFİ baskılı bezlerin aynı çeşitlerinden artık her pazarda her panayırda bulabiliyorsunuz. Sorduğunuzda da “TOKATIN AĞAÇ BASKISI” diyor satıcılar.
Ünlü TAŞHAN'da birkaç parça da olsa ağaç baskılı parçalara rastlayabildim ama devede kulak.
Ihlamur ağacına oyulmuş desnlerden biri.
Tokat'ın TOPÇAM otobüsleri de ünlüdür köklü ve eski bu TOPÇAM OTOBÜSÜ'nü Yılmaz Erdoğan'ın eski Hakkari'yi anlatan Vizontele filminde de görmüştük.