N A V Ş A R
NUŞAR
NAVŞAR
ŞEMZİNAN
ŞEMZDİNAN
ŞEMDİNAN
ŞEMDİNLİ
“Bir daha dünyaya gelme şansım olsaydı, yolu, elektriği, okulu, gazetesi, radyosu, televizyonu olmayan, Şemdinli’nin herhangi bir köyünde, bir mezrasında, yaşamak isterdim.”
Şemdinli, Irak ve İran’la komşu, 1970’li yılların başında tanıdığım şirin mi şirin bir Hakkari ilçesi… Bir Bahçesaray’ı (Müküs’ü) sevdim bir de Şemdinan’ı. Görev çıktığında her iki mekana da severek ve koşarak giderdim... Giderdim, diyince öyle bildiğimiz gibi elini kolunu sallayarak, öyle rahat rahat gidip gelinebilinecek êl değildi tabi. Müküs’te, Şemdinli’de tek yolla gider aynı yolla dönersin, çıkmaz sokak gibi.
Yüksekova’nın GEVER ovasından HARUNA gediğini indikten soraki manzara, küçükken sinemalarda Tarzan filmlerinde gördüğümüz yerler gibi.
Bir ÇİTA’sı bir de FİL’i eksik...Haruna gediğini keskin virajlarla indikten sonra, hemen berrak akan bir dere kenarında asırlık ağaçlar arasından dallara çarpa çarpa toprak zeminli yolda tozu dumana katarak 15-1
Çıkarken muavininiz arkada elinde takoz tepeye kadar peşinizden koşturacak, inişte ise balatalar yanmasın diye balataları soğutmak zorundasınız. İlçeye gittiniz yükünüzü boşalttınız dönüyorsunuz yine aynı şeyler…
O yolda bir kez gidip gelen bir şoför maharetini aylarca abarta abarta, anlatmaktan alıkoyamazdı kendisini…
Bunlardan biri de çalıştığım YSE teşkilatında şoförlük yapan Pala Mehmet idi.. Pala Mehmet abi, bizim kuruma katılmadan önce serbest şoförlük yaptığını, Van Tekel’inden Şemdinli’ye TUZ taşıdığını ve bir yolculuk sırasında başından geçen macerayı tekrar tekrar şöyle anlatmıştı bize, 80 li yıllarda:"l967’de burnu kesik bir FIAT kamyonla Van’dan tuz taşıyidim Şemdinli Tekel’ine. Bir seferinde, Allah sizi inandırsın sırtımda 24 ton tuz, yanımdaki koltukta da bir arvat, Şapatan'ın tepesine selametle çıktık. Fiat dörduncu fiteste, ayağım gazda Allah sizi inandırsın süratım ben desem 90, siz diyin 80. Tam tepede, en üst viraja yaklaştık süratı biraz keseyim dedim ayağımı fren pedalına atmışım, birde bahiyam pedal bomboş, fren mıren kalmamış koca kamyonda.
Diyiyem kanım dondi ne yapacağımı bilmiyem içimden bir şeytan bana “Fitesleri küçült oğlum Memet!”dedi. Bu can pazari Şeytan Meytan dinliyen kim, iki elimi kuvetlice bir tükürükledim bir elim direksiyonda bir elim fitesin topuzunda. Ya Allah dedim debriyaji dipledim, fites dörtten üçe indi, ayağımi çektim debriyajdan, sürat 40-50 oldi. Ya Şeyh Ahmedê Xani dedim debriyaji dipledim, fitesi üç ten iki ye aldım, ayağımi debriyajdan çektim motor bağıriyi sürat 20-topuzunda titriyi, Ya YÊZDA yê EZ DAM dedim fitesi 1 den geri fitesine taktım, şanzıman dişlileri biraz garc kurc etti ama babamın malimi, ayağımı yavaş yavaş fitesten çekiyem FİAT'ın burnu yere yapışıyi mübarek.
İçim rahatladi artık hiç hızımı kesmedim gözüm yolda ayağım deriyajda, bir basiyam bir kaldıriyam. Bilisiz artık debriyajla geri fitesi, fren yerine kullanıyam ve bêlece 13 viraji indim kaymakam çeşmesine kadar. İçimdeki ses beni geri fitesle uyarmasa benim de, yanımdaki avradın da sağ kalan en böyük parçası birer kulak olurdu Allah sizi inandırsın...
Selametle aşağı dereye indik, Kaymakam çeşmesinde kamyonu durdurdum, şoförmahalinden atladım aşaği, yeri üç defa öptüm, elimi yuzumu yıhıyayim dedim. Çeşmede kabını dolduran bir köylü kızı, bana;
- "Memet abe ben sana bahidım, tozu dumana katmiş virajları inidin, dedim ki bu olsa olsa Memet abeden başkası degildir, acelen neydi, ya frenlerin tutmasaydi?" Zavalli köylü kızi ne bilsindi, Pala Memet kefinden degil, zorundan geri fites ve debriyajla iniyi Şapatan gediğini."O yıllar Şemdinli’de, bir kaymakam çeşmesi vardı, bir ayrılık deresi vardı bir de efkar tepesi, birkaç haneli ilçenin…
Çatılı ve 5-6 odalı tek katlı kaymakamlık binası bir de, kaymakamlık lojmanı çatılı. Belediyesi toprak damlı tek gözlü bir dükkanda, bitişiğinde de belediye başkanın toprak damlı dükkanı, önünde de köylerden gelen birkaç katır. Şemdinli’nin tüm çarşısı bundan ibaretti, bir de tekel binası var aşağı mahallede. Etrafında katırlar, katırlar tuz bekler bazen haftalarca.
Şemdinli’ye ilk gidişim ve sonbahar, tekel binasının etrafında katırlar sürü ile, tuz yığınları ile tütün yığınları öbek öbek. Tekel’de en az satılan sigara ama en çok satın alınan Tütün, Şemdinli tütünü yumurta sarısı rengi ve kendine has kokusu ile çok kaliteli. TÜRKİYE’de her yıl BAŞ FİAT’a Tekelce satın alınan tütün. Zaten daha sonraları öğrendim, Doğu Anadolu’dan, İstanbul’daki Osmanlı saraylarına, katır sırtında iki şey gidermiş, biri Şemdinli balı diğeri ise kehribar renkli Şemdinli tütünü..
Kaymakam çeşmesi, ilçe merkezi ile Şapatan köyü arasında Dere kenarında koca koca ceviz ağaçlarının arasında, ilçede kaymakamı tarafından yaptırılmış belki de ilçenin ilk betonarme çeşmesi… İlçede tatil günleri bile, bir yudum bira içecek yeriniz olmazsa, iki üç arkadaş azıcık meze, gözden ırak, kaymakam çeşmesi iyi mekan…
Efkar tepesi, ilçenin güneyinde, genelde kaymakam çeşmesine gitmeyen memurların tatil günleri, zaman öldürmek ve sigara tüttürerek efkar dağıtmak için birkaç saatliğine çıktıkları tepeye, haklı olarak efkar tepesi ismini koymuşlar..
Ayrılık deresi, ilçeyi dünyaya açan tek yolun üzerinde, kaymakamlık lojmanının yanı başında akan pırıl pırıl bir dere idi. İlçeye ister tayinen gelen ister sürgün olarak gelen memurların ilçeden ayrılırken uğurlandığı bir yer. Gidenler burada kucaklanır, 'Darısı bizim de başımıza!'denir. Yolun kapalı olduğu kış (ki 6 ay sürer) mevsiminde ise sırt postacısı da buradan uğurlanır ve bir hafta sonra burada karşılanırdı. (Uzun yıllar ilçeye posta insan veya hayvan sırtında ulaşırdı)Yine ilçe uzun yıllar gelenin de ağladığı, ayrılanın da içten içten ağlayarak ayrıldığı, ulaşılmazlığı, kışı ve yolunun uzun süre kapalı kalması ile gündemde kalarak ismini hafızalara kazıtmış, uzak bir köşe…
O yılların Şemdinli’sini, yine o günlerde Şemdinli’ye gelip yazan, gazeteci-yazar Rahmetli Nemci Onur’un 1979 yılında kaleme aldığı 'UNUTTUĞUMUZ DOĞU' adlı kitabından alıntılarla, hatırlamaya çalışalım.
“YOK”LAR DİYARI
Dikkat.. Dikkat.. Burası Şemdinli.
Türkiye Cumhuriyeti’nin Hakkari iline bağlı bir ilçe.
Merkez nüfusu (memur ve askerler hariç) 69 kişi.
Bina sayısı; 27
Yılın 6 ayında dünya ile ilgisi yok..
İlçe sakinleri “Ankara” radyosunu dinlemekten bile mahrum!. İlçede Lokanta, kasap, fırın, otel, manav ayakkabıcı, terzi tenekeci, marangoz hamam doktor, eczane, berber, banka, araba YOK…
Adliyesi ve Hakimi (selahiyetli), kaymakamlık binası var. Kaymakam (selahiyetli), Askerlik şubesi ve Reisi (selahiyetli).
Günün Birinde bana:
- "Türkiye’nin sayfiye şehri neresidir?"diye sorarlarsa düşünmeden,
- “Hakkari’dir…” cevabını verebilirim. Bu cevap, bu yargı, birçoklarını güldürebilir, ama bilgisizliğin aldanışıdır bu.
Çok yer gezdim, çok memleket gördüm, bir yaz gecesinde ışıl ışıl parıldayan dağı, yalnız Hakkari'de seyir ettim.
Şemdinli, Hakkari’nin en şirin ilçelerinden biri. Hududa yakınlığı katır sırtında üç gün üç gece. Askeri birlik de olmasa, Şemdinli’de insan bulmak piyango talihliliği. Küçük askeri garnizonda bir jandarma binbaşısı, dirseğini tahta masaya dayanmış kara kara düşünüyordu.
- “Hayrola, Binbaşım?”diye sokuldum yanına.
İnsan görmenin sevinci vardı gözlerinde. Şaşırdı, kendimi tanıttım. Büsbütün şaşırdı;
- “Ne olacak ?”dedi. “Tekel idaresinin keyfini bekliyoruz. Beylerin aklına gelecek de Şemdinli’ye rakı gönderecekler. İçip, yanımızı yöremizi tozpembe göreceğiz.”
Bu da bir hudut vilayetinde, bir vatandaş mutluluğu idi!
İLGİ“Rubaruk” karakolu Irak uçakları tarafından bombalandı. Biliyorsunuz iki jandarma erimiz öldü. Biri de yaralandı. Rubaruk ile Şemdinli arasında bir yol yapılmaya kalkılsa, 80 kilometrelik yol açmak gerekecek. İstanbul’dan İzmit’e kadar, ama yapılmamış. Bu mesafeyi 2,5 yada 3 günde ancak katır yolculuğu ile almak kabil.
Bu sebeple yaralı er, "Rubaruk” karakolundan 6 gün sonra Şemdinli’ye getirildi ve Van hastanesine sevk edildi.
6 gün sonra!..
Bir vatanı hudutta beklemesini istediğimiz insanlara karşı ilgimiz ne kadar köklü değil mi?
KATIRLAR MI,YOKSA ?...
Bu insan konusunda enteresan bir not daha almışım. “Rubaruk” karakolunda ölen askerler için Ankara’daki ilgililerden Şemdinli taburuna telsiz çekilip durum hakkında bilgi istenmiş. Doğrusu ilgi tebliğe şayan! Tabur kumandanı bu telsizlere gerekli cevapları vermiş, iki erin ölümü ile ilgili olarak çekilen telsizlerin sayısı ya 5 ya 6 tane..
Bu olaydan iki gün sonra, gene “Rubaruk” Karakolunun hayvan bağlama yerinde yangın çıkmış. Askerler katırlardan ikisini kurtaramamışlar. Zavallılar yanarak ölmüş. Ankara’dakiler bu iki felaketzede katır konusu ile de ilgilenmişler. Gene Şemdinli’deki tabura telsizler çekilip olay hakkında bilgi istenmiş. Gene gerekli bilgi Ankara’dakilere telsizle duyurulmuş. Yalnız ne var ki, iki şehit jandarma için ancak 6 telsiz çekenler; iki katır için 22 telsiz çekmek lüzumunu hissetmişler!
OKUL… OKUL… OKUL… OKULTek dertleri yoldan önce okul. Köylerin hepsinde muhtarlarla konuştum. Tek dertleri yoldan önce okul! İnsana tuhaf geliyor ama gerçek olan bu. Kimse gitmemiş ki buralara kadar dertlerinin gerçek olanını bilsin. Hangi muhtarla konuştumsa:
- "Okul bey okul! Bunu istiyoruz!" dediler ve ilave ettiler;
- Öğretmenin maaşı ve yatacak yeri bizden…
Bazı yerlerde okul varmış, öğretmen de varmış. Sonra ne hikmetse okul kaldırılmış, öğretmen geri alınmış…
“GİDEMEDİĞİN YER SENİN DEĞİLDİR”
Sivas’ın “Kale” gazinosundaki küçük büstün yaşayan lafı bu.. Dünya daha kocaman.. Büstün küçüklüğüne inat…
Değişmeyen bir kaderi vardır Şemdinli’nin.
Bilmeyenleriniz için, söyleyelim, Şemdinli ilçesidir Hakkari ilinin Öyle diyor Nemci Onur “UNUTTUĞUMUZ DOĞU”da yıllar öncesinden..
* * *Benzer anıları hem de fazlasıyla yaşadık bu güzelim ilçede, ama biz yöre insanıyız. Yazsak ta kimse inanmaz…
Sofilerin mekanı Şemdinli:
Cumhuriyetin kuruluşundan 1990 yılına kadar çevre köylerinde hırsızlık, gasp, zina gibi yüz kızartıcı suçlar işlenmemiş, bölgede şantiyelerde çalıştığımız yıllarda, şantiye için bekçi bırakmamıza gerek olmadığı gibi, yol kenarlarında sahipsiz, yığın yığın un, şeker ve zücaciye eşyalarına rastlayabiliyordunuz. Eşyalara asla dokunulmazdı. Erkeğinden, gencine, kadınına kadar, hemen hemen her kes dürüstlük sembolü, mükemmel insanlar idi. Politika ve siyasetten çok uzak, çok doğal bir yaşam biçimi.
Bu erdemli yaşam biçimleri uzun yıllar önce SADDAM HÜSEYİN’in kulağına kadar gitmiş ve bu insanlara ihtiyaçlarını karşılamak için Musul’a kadar pasaportsuz ve serbestçe seyahat etmeleri için izin vermiş.
Bunun farkına varan Barzani peşmergeleri de fırsattan istifade Şemdinlilere benzemek için, kafalarını sıfır numara ile traş ederek, çene üzerinden bir kulak memesinden diğer kulak memesine kadar bir parmak kalınlığında sakal uzatarak, Musul, Dohok ve Zaho’ya kadar gidip gelmişler, bir kaçı yakalanınca da, Saddam bunun üzerine Şemdinli halkına da seyahat serbestisini kaldırdığı bilinmektedir.
* * *
İkinci Ecevit hükümeti iktidarda, yakıt enerjisi sorunu var ilde, Şemdinli’nin Irak sınırına çok yakın ÇİYAYÊ GOVENDÊ dağının eteklerinde kömür olduğu bilgisi getirmişti köylüler. Bir sabah şafakla, Hakkari Valisi ile, üstü kapalı DODGE marka, siyah makam aracıyla Şemdinli’nin Mavan köyüne kadar gittik. Şemdinli’de kurtla kuzunun birlikte otladığı yıllar. Vali ile birlikte 4 kişiyiz, cebimizde bir çakı bıçağı bile olmayan 3 kişilik koruma ordusuyuz (Bunlardan biri Yılmaz Erdoğan’ın Babası Nazım ERDOĞAN’dır.)
Köyde katırlara bindik, en uysal katır Vali’nin. En önde yaya koşarcasına yürüyen bir köylü, arkasında Vali beyin katırı ve peşinden bizler patika yoldan kömür yerine gittik.
Gerçekten Çiyayê govendê dağının altında kömür damarını gördük. Birkaç parça alıp orada yaktık. Kömür yağlı, çok dumanlı bir asfaltit... Aynı gün aracın yanına dönmemiz lazım. Vali acele ediyor, katırları topukluyoruz, bu kez Vali en önde katır sırtında bizler sıra ile arkada…
Bir virajı dönmek üzere iken Vali’yi bir anda havada, sonra yerde, toz duman içinde bulduk.
Valinin bindiği katır ürkmüştü, neye uğradığımızı şaşırmıştık. Valinin gözlüğü kırılmış yanağı, dizi ve dirsekleri kanlar içinde, ne yapacağımızı şaşırmıştık.
Nazım Erdoğan, “Sigara külü kanı durdurur” demişti. Biz de 3’er 5’er sigara yakarak küllerini valinin yaralarına bastırmış, Şemdinli’deki bir pansuman faslından sonra da Hakkari’ye hareket etmiştik.
Buraya kadar her şey normal ve olabilir, benim için bundan sonrası çok unutulmaz.
Hakkari’ye döndüğümüzde günlük büyük bir gazeteye “KÖMÜRE GİDEN VALİ KATIRDAN DÜŞTÜ” başlığı ile haber yapıp yollamıştım. Ama 3 gün sonra gazetede "HAKKARİ VALİSİNİN KATIRDAN DÜŞTÜĞÜ YERDE KÖMÜR BULUNDU" başlığı ile haberin çıkması beni çok zor durumlarda bırakmıştı.
Nazım Erdoğan bile “Enver, ne olur, Valiyi bizim bahçede de düşürelim, belki petrol çıkar. Söz, petrolün yüzde ellisini veririz sana..”gibi haklı takılmalar günlerce devam etti.
1990’dan sonra görmedim çok sevdiğim, çok çok özlediğim o güzelim Şemdinli’yi. Defalarca da işim çıkmasına rağmen gitmedim ve gitmek de istemiyorum.
Kafamda hep o pırıl pırıl ipek karta basılmış siyah beyaz fotoğrafları ile, hem de içinde Masiro’lu haci Faris’in, Herkibêdavlı Şemsettin’in, Benavoklu sofi Mıho’nun, Tekelci Nasip’in, Kaymakam Mustafa Korkmaz Dinçer’in, Nehrili Abdullah Beg’in, Ormancı Kemal’in, Nihat İrem’in, Sofi Tahır’ın, Ahmedê Xazî’nin, Hetem İke’nin bulunduğu anıları, renkli suni filtrelerle kirletmek istemiyorum.
Şemdinli’deki son olaylar, hem ülke için hem de bu şirin ilçe için barış, huzur, şefkat ve sevgi vesilesi olur beklentileriyle..* Deniz tabanı fotoğrafında yıllar önce çiyayê spî dağı civarında bulduğum ve fosil fotoğrafında da görüldüğü gibi bu kum zeminin içinde kocaman deniz midyesi deniz kestanesi ve deniz yıldızı fosillerini gördüm ve birer numunelerini bir üniversitemize göndermiştim. Gelen cevapta da Şemdinli civarının dört milyon yıl önce deniz altında olduğu bilgisi gelmişti bana.
Enver Özkahraman
*Fotoğraflar: Enver Özkahraman
*Düzenleme: Erkan Çapraz
Biliyorsun okulda velimdin. Karnede zayıf getirdigimde dayağını yiyip üstelik harçlıkta verdigini unutmadım. Bu ve bunun gibi çok resimlerinizi görmüştüm. Bu resimleri görünce 70 li yılları hatırladım.Seni Nasip abiyi ve Yahya'yı unutmak mümkünmü. DİLERİM geçmişten daha çok anılar yazarsın. Çalışmalarınızın devamını bekler, ALLAH'TAN sağlık ve uzun ömürler dilerim. A. ÖZBİLGE
Yanıtla (0) (0)Sevgili hocam bana memleketim şemdinlinin eski görüntülerini hem yazı ile hemde fotograflar ile gösterdiğiniz için teşekkürler. o zamanlar ben daha dünyaya gelmemiştim. bu nedenle böyle bir nostaljinin ne kadar keyif verdiğini benim yaşıtlarım daha bilir. saygılar
Yanıtla (0) (0)Ne kadar da güzel anlatmıssınız ..dilinizin sadelığı,cümlelerınızın akıcılıgı harıka... mukemmel olan başka bırsey de gurbettekı NAVSAR lılara tarıf edılmez duyguları hıssettırmek..yüreğinize sağlık....ŞEMDINLI İÇİN HERSEY DAHA GÜZEL OLACAK....
Yanıtla (0) (0)sayın hocamızın bu veya benzer bir yazısını esmer dergisindede okumuştum.ama şemdinli şu anki görünümüyle 1970lerden çokta farklı değil aslında yani çarşımız malum felaketlerle yine aynı büyüklükte ve en önemliside 1990lı yıllara kadar olmayan hırsızlık,gasp,tecavüz gibi yüz kızartıcı suçların hala yok denecek kadar az olması.sevinmemiz gereken şeylerden biridir diye düşünüyorum.şapatan geçidi hala korkunç olma özeliğini koruyor. efkar dağı bütün heybetiyle bize kalkan olmaya devam ediyor.ama bi sorun var sayın hocam şemdinli artık bal ve tütünüyle değil bombasıyla meşur. yazınız gerçekten çok güzel.şemdinliyi merak eden herkesin çok seveceğine eminim.böyle yazıların devamını bekliyoruz.saygılar
Yanıtla (0) (0)Sayın "Emero "abimiz hakikaten günlük iş stresinden sıyrılmamızı sğlayan yazılarını keyifle okuyor ve sizinle yaşadığımız güzel anılarımızı hatırlıyoruz. Sizin ve ailenizin yeni yıl ve kurban bayramını kutlar,mutluluk,başarı ve esenlıkler dilerim. Saygılarımla....
Yanıtla (0) (0)Hakkari'de yaşadığınız süreçte, Hakkari insanıyla kurduğunuz dostlukları ve o yörelerde yaşadığınız anıları, bir sanatçı anlatısıyla bizlere iletmektesiniz. Teşekkürler... Enver abi. Bu vesileyle iyi bayramlar ve iyi yılar dilerim.
Yanıtla (0) (0)yıllar öncydi ben doğmamıştım bu usta akedemisi açık hava olan hakkari beşiğini sallamaya başladı...baba edasıyla ana sevdasıyla...içindeki çocuk hiç susmadı dev olup bu günlere geldi...ben doğdum o vardı ben genleştim o vardı benyaşlandıom hala var....ve umut ediyorum daha çok var olacak ki ölümden asla nasiplenmeyecek çünkü o hep yaşayacak yaratttıklarıyla... yaşadığımız nefes aldığımız yerin havasını bu kadar iyi depolamak ciğerleri şemdinli ormanları üretisi oksijeni yüreklemek ancak ona mahsustur....şemdinli gediğinde bir uzun yol aldım bu çalışmanızla usta... barışın kartal edasıyla süzüldüğü bir hakkari dileği ile mutlu bayramlarınız ve umutlu yıllarınız olsun diyorum....saygıyla
Yanıtla (0) (0)selam Enver abi.ben şemdinliliyim uludağ üniv.tarih bölümü öğrencisiyim.yazınız için teşekkür ederim bu yaz ben şemdinli tarihini araştırmak istiyorum acaba çiyaye spi nerde bilgi verirseniz çok memnun olurum şimdiden teşekkür ederim spast
Yanıtla (0) (0)ilk,1970 li yılların başındaydı sanırım.d.d.k.o.lu bir arkadaşta görmüştüm,sonra kartpostallarda sıksık rastladık,büyük ustamızın bakmaya doyamadığımız fotoğraflarına.bir de cami merdi- venlerinde,muhtar çakmağıyla cıgarasını yakmış, omuzunda puşisi yaşlı bir kürt'ün fotoğrafı moda oldu. kocaman posterleri basılıp satıldı (zamanın devrimcilerinin duvarlarını süsledi,yımaz güney'in fotograflarıyla).işte o fotoğraftı sanırım; bir darbe cinin daha sonra yağlıboya tablosunu yapıp,kendi- ne malettiği. şimdi yüksekovahaber'de daha yakın dan tanıyor ve kahroluyorum;ora'ları göremediği- me,bu güzel insanımızı dünya gözüyle tanımadığı-ma.ora'lıları nasıl kıskanıyorum bir bilseniz!sevgiler...
Yanıtla (0) (0)Destxoş hostayê Enver, Wekî Şemzîniyekî ku li war û welatê xwe têr nebûyî nivîsara we keyfxweşiyeke mezin da min.. Bes nizanim hûn pê dizanin an ne çi kes li Şemzîna nabêje Çiyayê Efkar, heta Efkar Dagi qet û qet nayê gotin; ew bi hemî ezamet û navûbangiya xwe Çiyayê Kelê ye ku tam wekî Kelekê ye..
Yanıtla (0) (0)öncelikle bu yazı yazdiğindan dolayı enver ÖZKAHRAMAN'A sonsuz tşkler.İnsan ları bılmem ama ben boylesıne yazıları çok seviyorum kendı memleketım olduğu için değil bana benden benım memleketım nası olduğunu nasıl bır tarz hayatın olduğunu öğrenmek guzel bir şey. kakınız bır zaman lar tek bır gırışi olan bır ilcenın şimdı ıkı gırışi vardır.gecen yorumumda da soylemiş tım ENVER HOCA kıymetını bılmek lazım,biz yenı nesıl ın ondan öğreneceğimız çok şey var.hakkarinın boylesıne bır ınsan nı kazan ması guzel den öte mükemmmel bir şey yeni yazılarını dört gözle beklıyoruz Enver hocam saygılarım la
Yanıtla (0) (0)Selamlar ENVER Bey gerçekten bizleri bu mümtaz masum ve de oldukça nostaljik yazınızla büyülediniz adeta.Rabbim sizin gibi engin aydınlarımızı başımızdan eksik etmesin!! Evet gerçekten ŞEMDİNLİ insanındaki o saf ve herkese karşı sergiledikleri hüsnü zanları 21.asırda görmek namümkündür.Zaten NECİP FAZILLARI da şemdinliye getiren; Nehriyi cennete çeviren SEYİT TAHA'nın insanları kucaklayan ve herkese sergilediği hüsnü zan değil miydi? Gerçi şemdinlide bulunan iki şeyi vurguladınız''tütün ve bal'' ama şemdinli de olup da dünyanın hiçbir yerinde yetişmeyen farmasötik bitkilerin varlığını da ben hocamdan duydum.Şemdinli erişilmez bir botaniğe sahip.Batıya giderken dikkatini çekmiştir her şemdinlilinin,y.ova'dan sonra başlayan ve denizellik etkinin göründüğü yere kadar süren kuraklık...özellikle şemdinlide bulunan bulbuslu(soğanlı)bitkilerin ilaç üretiminde droğlarının yeri mühimdir.
Yanıtla (0) (0)her ne kadar karanlik gunler gorduyse de bizim diyar umudluyuz ki dogacak artik bizimde bas ucumuza o aydinlik gunler dogmali dir bu caresiz halk icin bir aydinlik karanlik isteyen dijmine inat (kitabin yazilmasinda emegi gecen tum emektarlara tesekurler )
Yanıtla (0) (0)BENDE BİR ŞEMDİNLİ OLARAK BU YAZIYI KALEME ALDIĞINIZ İÇİN SİZE MÜTEŞŞEKİRİM.TÜRKİYENİ HEP MENFİ YÖNLERİYLE TANIDIĞI BU DİYARLAR BANA HER YÖNÜYLE CENNETİ HATIRLATIYOR.NECİP FAZILIN DEDİĞİ GİBİ: ŞEMDİNLİ DAĞLARININ İÇTİM NUR ÇEŞMESİNDEN KORTULDUM AKREPLERİN YARAMIDEŞMESİNDEN
Yanıtla (0) (0)ENVER BEY SIZE TESEKKUR EDERIM BIZIM BU FARKEDILMEMIS YANLARIMIZI BASKALARIYLA PAYLASMA INKANI VERDINIZ BIR NEVI OLSA BURDA OLDUGUMUZU VAROLDUGUMUZU FARKETTIRDINIZ YILMAZ ERDOGAN DA UNUTMASIN BABASININ BU TOPRAKLARADAN GELIP GECTIGINI ....
Yanıtla (0) (0)xude bra şemzina hınde xoşe hınde xoşe yani ez vêhê bejım hındek bejın trabzon xoşe jı bo şinqatiye quru trabzon çiye ma lalı şemzina.xudde aha ez gel we(hıngo) trana nakem.zaten xelki şemzina lê belede.belê ez gelek hezdkım qo xelki geweri rojêt pazara bêhête şemzina jı bo piknika u jı bo geryana.nehe ez çavet we(hıngo) maçêtkem bıminın xêr....
Yanıtla (0) (0)resimler için tek kelime var harika. dedelerimizin yaşama savaşındaki hallarini gördükce kendimizden oatanmak için yeterli bir gürünüm cizmişsiniz. yaşama savaşında yaşayan olarak kalmak için kendini yok saymak gerektiğini bilen bir insanlık için başarılarınız devamını dilerim şiwan menderes şemdinlide yaşama savaşında yenik düşen insanlar putrelerinde hep biz ikimiz vardık ama bunu kimse fark etmedi
Yanıtla (0) (0)yıllar geçti sanırım. belki hatırlamazssın. belki unutmamışsındır. Hürrriyet Haber Ajansı Ankara Temsilcisi larak 15 yıl görev yaptım. Tabii sizin oraları fazla bilmesem de o yöreden çok meslekdaşım oldu senin gibi. yazın yani anıların harika. bence tahmetli Necmi Onur'un kitabından bu yana değişenlerle birlikte sen de bu yöreler için kitap yazmalısın. kalıcı olan kitaptır ve bu da sana yakışır Enver. eğer yazmışsan o kitaptan isterim. sevgiler. sezai bayar-ankara- ocak-2007
Yanıtla (0) (0)ben şemdinli yollarını o dönemde avucumun içigibi biliyem.bi kere o zamanki burnu kesik fiat gamyon 24 ton taşımaz 2. si şepetandan aşağı 90 -100 km ile inilmez freni patlayan gamyonu hemide fiat'ı o hızda geri vitese takacak adam olsa olsa uzaylı olur. Yazınız resim ve yorumlarınız harika tebrik edrim yalnız o Palayın deyin biraz ufağ atsın civcivlerde yesin..selamlar.
Yanıtla (0) (0)1974-1977 yıllarında öğretmen olarak görev yaptığım Şemdinli ile ilgili gördüğüm her güzel haber beni heyecenlandırmakta.Şemdinli'yi o kadar güzel tarif etmişsinizki sizi kutluyorum.Yazınızda belirttiğiniz O güzel insanları saygı ve sevgi ile selamlıyorum.
Yanıtla (0) (0)enver abi harika anlatmışsın
Yanıtla (0) (0)şemdinliyi ve şemdinliliyi sevmemek olmaz varol bizleri o tertemiz eskiye götürdün
çok muhteşem anlatıyorsunuz insanın istanbuldan kalkıp oraları göresi geliyor.fotoğraflarınızda çok güzel.istanbuldan selamlar
Yanıtla (0) (0)