Enver Özkahraman

Enver Özkahraman

Mahmut Hesen Kirorî

Mahmut Hesen Kirorî

Gençliğimizde hergün, akşamüstü Bağdat radyosunun Kürtçe programında sevdiğimiz ve özlemle dinlediğimiz sanatçılar vardı. Bunlardan biri de Hakkârili Mahmut Hesen Kırori idi.

 

O yıllarda Bağdat"ta Kürtçe yayın yapan radyoda Hesen Cizravî, Meryem Xan, Kawîs Ağa, Gulbahar, Kerîm Kaban, Mehmet Arif Cizravî, Nesrîn Şêrwan, Tahir Tevfîk, Hasan Zîrek, Saîd Ağa ve Alî Merdan"ların sesleri duyulurdu transistorlu çanta radyolardan...

 

Bölgede Türkiye"deki radyo istasyonlarının sesi duyulmadığı için de herkes ama herkes bu Kürtçe istasyonları dinleyebilmek için (12 dalgalı maskot) çantalı radyolardan edinmek zorundaydı. Yayın saatleri ise akşam saat 4 ile gece saat 9 saatleri arasında idi. Belki havanın etkisi (çekim gücü)ile ilgili olacak ki Irak"tan Bağdat radyosu, İran"dan (birden fazla istasyon), Erivan"dan ve Amerika"nın sesi ile BBC radyoları da aynı saatler içinde yayın yapıyordu. Ben de Mahmut Hesen Kırori"nin sesini ilk kez 1969 yılında bir Çukurca seyahatim sırasında  (Keleş Meyremok) Bağdat radyosundan dinlemiş, hem içerik hem de ses olarak hayran kalmıştım bu strana. O yıllar onun Hakkârili olduğunu bile bilmiyordum tabi ki.

 

Hele, stranda Keleş Meyremok"a atf ettikleri, o ağır makamla…

 

Gönlüne söz geçiremeyen Mahmude âşıktır. Aşkı da sevdalısı da, söz geçiremediği gönlü de sıra dışıdır.

 

Önce gönlüne söz geçirmeğe çalışır STRAN"nında…

 

Ben yaşlandım,

Sen niçin yaşlanmıyorsun?

 

Diyor, sitem ediyor gönlüne.

 

Hem de mera ve çimenlerdeki, çiçeklerin, reyhanların susınlerin, nergis ve lalelerin yapraklarının şebnemle kırağılı, olduğu günlerde âşıktır.
Uslanmaz gönlünün Sevdiği, sevgiliside öyle sıradan biri değildir.

Bir seyran gününde BAHDİNAN MİRİ"nin konağından çıkan,

Biri nazik, biri narin, diğeri ise nazenin Keleşmeyremok olan, MİR"in üç kızlarından

Selvi boylusu dur Mahmud"un sevgilisi.

Durum böyleyken laf anlatamaz.

Bula bula Mir"in kızını âşık olacak gönlüne

 

Hem de BAHDİNAN MİRİ"nin kızını mı bulabildin âşık olacak, gönül.

Yaşlanmışın, yaşlanmayan gönül,

Seni… Diye…

Seslenirse de gönlüne.

Ama hüküm edemez, söz de dinletemez.

Ona, inatçı gönlüne, yapamayacağı bir işi verir gönlüne…

Gönlüne. Hotsa û hotsa hene, gönlüne…

Nazenin Keleşmeyremok"a bir HIZMA sipariş eder.

Benzeri olmayan ve olmayacak bir hızma…

 

Di, haydi sevdalı seni,

di haydi zavallı seni,

di haydi becerikli seni, GÖNÜL.

Senin bahtına düştüm, gönül… Der

Nazenin Keleşmeyremok"ıma bir hızma yap,

Hızma…

Rast gele altınlardan değil, Hindistan altınlarından

Ön tarafına inciler, arka tarafı mücevheratları diz.

Atma körüğün ateşine

Pense ile tutma

Makas ile kesme

Koyma örs"ün üstüne, çekiç darbesi vurma

Başparmağını değdirme

Serçe parmağınla, dişin arasında

Ver iki sarışına

Sarışın dilberler versin iki PERİ"ye, iki PERİ versin iki HURİ"ye

Huriler de taksınlar sahibinin burnuna.

 

Diyordu ahu figanla…

 

1970"li yılların başında Mahmut"un Hakkârili olduğunu öğrenmiş ve hayatını merak etmiştim.

 

 1950'li yıllardaki ulaşım şartlarında
 sesine güvenip Hakkari'den yola
 çıkarak Bağdat'taki Kürtçe Radyo
 istasyonunda kendisini kabul ettiren
 ölümsüz Stranbêj Mahmut Hasan
 Kırori, bugun Şırnak'a bağlı Uludere
 ilçesinin Kıror köyünde doğmuş ama
 hayatının tamamı Hakkari'de geçmiş
 ve 1963 yılına Hakkari'de vefat
 eden Stranbêj Hakkari yöresinde
 Mehmudê Xiyalê diye annesin ismi
 ile bilinip tanınıyor.
Eskiden Hakkâri"ye bağlı Uludere ilçesinin KIROR köyünde dünyaya gelen Mahmut"un babası vefat ettikten sonra, annesi Hakkâri"ye bağlı PALANIS köyüne yerleşir. Palanıs"ta Nehri Sarayı danışmanı ve kütüphanesinden sorumlu bilge insan Mela Mehemed ê Şemsê ile evlenir.

 

Mahmut yetim bir çocuk olarak Hakkâri"nin Bağışlı (Xezekyan) civarında yaşadığını ve yörede de Mehmudê Xîyalê olarak annesini adı ile bilinip tanındığını öğrenmiştim daha sonraları.

 

Xiyal Mahud"un annesidir.

 

Kürtlerdeki sosyal yapının çok güzel yanlarından biridir, baba öldükten sonra Anne adıyla anılmak. Eminê Perixanê, Haciyê Hewo, Seidê Cevahırê veya Fetoyê Fatê gibi…

 

Hani son zamanlarda birilerinin beğenmediği töremin gereği idi bu güne kadar, yetimin annesinin adı ile bilinip tanınması. Onu ayrıcalıklı kılıyordu Kürtlerin içinde, köyünde kasabasında, aşiretin içinde... Çocuk annesinin adı ile söylendiğinde (-Haa bu çocuk yetimdir.) ona şefkat ve merhametle yaklaşmalıyım, kendi çocuğum gibi davranmalıyım mantığı vardır, hala.

 

Çünkü baba ölmüştür, çocuk artık yetimdir ve o artık Kürt toplumu içinde herkesin çocuğudur... Annesinin adı ile anılan çocuk köyde, yaylada, vadide, sofrada, tarlada ve aşiret içinde herkesin ama herkesin çocuğudur. Onun bir ayrıcalığı vardır. Onu herkes korumak ve kollamak zorundadır. Herkes ona kendi öz evladından fazla ilgi, şefkat ve merhamet ile yaklaşmalıdır, mantığı ile yetim çocuk annesinin adı ile tanımlanma durumundadır Kürtler içinde.

 

Mahmûdê Xiyalê gençlik yıllarında sesinin güzelliği ile de çobanlık ve ırgatlığı bırakarak yöredeki beylerin ve ağaların yün minderli halı yastıklı köşklerinde, yaylalardaki sarı sırmalı 12 sütunlu kara çadırlarında aranılan ve çok sevilen Stranbêjidir. “KEWE RİBAT”ıdır.

 

1950"li yıllarda O, yörenin ünlü bir dengbêjidir ve her şenlikte, düğünde ağa konaklarında o vardır… Haklı olarak ününe ün katmak için 1950"li yılların sonunda Irak"a Bağdat radyosuna yönelir. O günler Hakkari"den kalkıp,değil Bağdat"a gitmek, komşu bir ilçeye gitmenin zorluğunu bilmem anlatmama gerek var mı? Ama bin bir zorluğa rağmen O, gider bulur oralarda Kürtçe yayın yapan radyo evini ve elini atar kulağına “Evdalê Zeynikê”yi söyler. Bağdat radyosunda da sesi ve söyledikleri çok beğenilir ve o artık daha çok ünlüdür haftanın birkaç gününde 4–5 ülkede dinlenen Bağdat"taki Kürtçe yayın yapan radyodan onun (Mahmud Hesen Kirorî)diye sesi duyulacaktır yıllarca...

 

Dünyaya gelişi gibi Bağdat"tan Hakkâri"ye dönüşü de hüzünle doludur. Çünkü o sıcak iklimde gözlerinden muzdarip dönmüştür evine, Hakkari"ye...

 

O günler de ben onu “Evdale Zeynıkê”ile özdeşleştirerek, stranda kendisini anlattığını sanıyordum... Çünkü bu yağ gibi güzel sesin sahibini ben Uludere civarında ararken yakınımda Hakkâri"nin civarında buldum. Ama yaşlıların bana anlattıkları beni çok etkilediği için, o yıllar Ben Onu EVDALÊ ZEYNIKÊ sanmış, öyle düşünmüştüm (Çünkü o yıllar Evdal"ın Karayazılı biri olduğunu bilmiyordum…)

 

Öyle düşünmekte de haklılık payım vardı. Mahmud Hesen Kırori öksüz olarak büyümüş, gençlik yıllarında sesi ile haklı bir ün yaparak ağaların köşklerinde, konaklarında, köşedeki minderlerde oturtulmuş böylece birçok genç kızın gönlünde taht kurmuştu.

 

Sesi ile de Bağdat radyosunda haklı yerini edinir ama dönüşü perişancadır. Çünkü gözlerinden muzdarip olarak döner ve o günün çaresiz şartları içinde gözlerinden olur. O da tıpkı EVDAL gibi kanadı kırık bir turnanın yardımına muhtaç kalır. İki gözünden olduktan sonra perişandır, çaresizdir, dertlidir, efkarlıdır. BERÇELAN yaylasında cansız bir dal parçası olan bir bastona bağımlı kaldığı günlerde o gür ve güzel sesi ile Evdalê Zeynikê"yi söylediğinde de tırpancılar, orakçılar ve berivanlar, herkes işi gücü bırakıp ağlarlarmış, kanadı kırık turnanın bu arkadaşına.

 

Ve Feleğe sitemlidir..

 

Te serê xwe limin rakir

Extîyarîya malik şewitî limin karkir.

Xortanîye mala xwe ji cem min barkir.

Kîzan û bûkan berê xwe ji min wergeran,

Dile xwe ji min sarkir.

Evdalê Zeynê şairê li Dinyayê

Ji herdû çava girîftar kir.

Qûlingo mal mîrato, deste min bigire

Bavêje ser merqedê İmam Eli yê her çar yara...

Belki çav êmin vebî

Bask û perê te biceribî..

………..

 

Arkadaşı, kanadı kırık turnaya, böyle yalvarıyor. Elinden tutup dört mezhebin sevgilisi İmam (Hz.)Ali"ye, mezarına götürmesi için.

 

Birkaç yaşlıdan duydum “-Irakta sesinin güzelliğini kıskananlar tarafından zehirlendiği” söyleniyor idiyse de bunun doğru olmadığını söyleyenler çoğunlukta idi.

 

Yakınlarından birkaç yaşlı, radyoya gitmeden önce de gözlerinde sorun olduğunu söylediler.

 

Kanaatime göre de öylede olmalı. Çünkü o yıllarda kasabalarda ve köylerde elektrik yoktur. Güneydeki yani Mezopotamya düzlüklerindeki insanların hemen, hemen hepsi ilkbaharla birlikte bir tas serin su için köyünü evini terk edip dağların serin yamaçlarına göç ederlerdi. Birçok türküden de duyduğumuz gibi bereketin fışkırdığı Mezopotamya"da o yıllar değil serin bir tas su bulabilmek, ılık bir tas su bile bulmak çok zor idi ki Kürt stranlarında veya şiirlerde, insanın içini serinletecek bir sevgili öpücüğü bile serin bir tas suya benzetilmektedir.

 

O yıllar, hatta şimdi bile hijyenik bir avuç suyun bulunmadığı Güneydoğu"da hele Mezopotamya ve aşağısında bahar ayları ile birlikte Trahom dahil göz sorunu olmayan hiç kimse yoktu. Yaz sıcağının ve tozun etkisi ile çeşitli göz hastalıkları da kol geziyordu bölgede...

 

Mahmut Hesen Kırori de, Hakkâri"den, yaylalardaki soğuk suların başından kopan şair bir keklik(KEWÊ RİBAT) gibi yaylalardaki soğuk suların başından ayrılıp, alev alev yanan Bağdat ve Mezopotamya"dan gözleri elemli olarak döner. O günün şartlarında da Hakkâri"de göz doktoru ve ilaç bulamayınca da gözlerinden olur. Beş çocuk babası, o yılların efsane stranbêjî Mahmut Hasan Kırori (Mehmûdê Xîyalê) 1963 yılında Hakkâri"de vefat eder.

 

Ben de hala 1970 yıllarında radyodan kopyaladığım Keleşmeyremok stranı var ve onu hala dinliyorum. Evdalê Zeynê, Kezizer, Emînê Perixanê, Remziya gibi birçok stranı da kendine has gırtlağı ile çok güzel söyler, dinleyiciler tarafından sevildikleri için de istekler (Goranî dawakirawa) programlarında

sık sık çalınmaları istenirdi.

 

1970"li yılların ortalarında Mahmut"un çocuklarını tanıdım. O yıllar lisede okuyan oğlu Selim (Yağmur), bana bir fotoğrafını getirmişti büyütüp çerçeveletmek için... Ben de Selim"in sesinin tıpkı babası gibi güzel olduğunu duymuştum çevreden... O resmi geri istemeğe geldiğinde ben ona şöyle demiştim:

 

- Babanın sesini çok seven insanlardan biriyim, senin de sesinin ona çok benzediğini söylüyorlar. Bana bir stran söylemesen fotoğrafı sana vermeyeceğim.

 

Selim, defalarca gitti geldi fotoğrafı vermedim. Stran söylemeden fotoğrafı vermeyeceğime kanaat getirmiş olacak ki, bir akşam çarşının tenhalaştığı bir sırada geldi bana ve şöyle dedi:

 

- Abi, ben babamdan sonra söylemek istemiyorum ama hem seni kırmamak, hem de rahmetli babamın fotoğrafı için bir dörtlük söylesem olur mu?

 

Ben de razı oldum.

 

Oturup bana “Emînê Perîxanê” den bir dörtlük söyledi, gerçekten tıpkı babasının sesi gibiydi.

 

Fotoğrafı vermiştim, o da sevine sevine çıkıp gitmişti.

 

Aradan yıllar geçti. Bu yazıyı düşündüğümde de rahmetlinin fotoğrafını arşivimde aradım denk gelmeyince de, şimdi İstanbul"da yaşayan oğlu Selim"den telefonla istedim. Selim de beni bir ay kadar oyaladıktan sonra fotoğrafı ulaştırdı. Fotoğraf elime ulaştıktan sonra kendisini aradım, “1970"li yılların ortasında, sana yaptığımın aynısını şimdi de sen bana yaptın ödeştik.” dedim. Gülüştük…

 


Daha düne kadar Kürtlerde hızma, alyans (nişan yüzüğü) yerine geçerliydi.Bir kasabada, bir köyde bir sabah burnunda hızması ile çeşmeye giden kızı görenler “Kiça Filankesê desteserkirine" 

(falancanın kızını nişanlamışlar) diye biribirlerine haber ulaştırırlar. Zaten Kürt stran ve şiirlerdede bir güzelin güzelliği burnundaki hızması ile tarif edilir. Mahmut Hesen Kırori de stranında Nazenin sevgilisi üstelik Bahdinan bölgesinin Mirinin kızına ateşte eritilmeyen, pense ile tutulmayan çekiç değmeyen, ancak perilerin ve hürilerin taşıyabileceği bir ustalıkla hazırlanan bir hızmayı layık görmüş KELEŞMEYREMOK"a...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
29 Yorum
Enver Özkahraman Arşivi

Medo

03 Ocak 2021 Pazar 13:18