İrfan Sarı

İrfan Sarı

Adem’in sırtında bir hayın kurşun kaldı

Adem’in sırtında bir hayın kurşun kaldı

Gece gündüz süren bir savaş içindeyiz. Ölüm, ne yaşlı, ne çocuk, ne bebek, ne kadın dinliyor. Devlet tüm olanaklarını savaşın daha da şiddetlenmesi için harcıyor. Evvelden kullanılmış tüm argümanları tekrarlıyor ve yeni savaş metotları da deniyor.

Takım halinde çalışıp, açıklamalarını da şu şekilde yapıyorlar; “temiz iş çıkardılar”

Tanrı, olup bitene kayıtsız…

Duyarlılık gerçekte olacak kadar değil…

Tarz; “Benden uzak olsun da kime yakın olursa olsun” şeklinde.

Bi dünya insan yaşıyor oysa Türkiye’de.

Öyle derin bir ırkçılık yayılmış ki coğrafyaya, Kürt diye bir hemşireye beş yüz kişi linç girişiminde bulunuyor.

Basın durmadan özel harp dairesinin borazancılığını yapıyor.

Muhalif kim varsa, ne varsa maniple ediliyor.

İnsanların bilmesi gereken bilgiler büyük bir yüzsüzlükle ters düz ediliyor ve hiç gocunmadan defalarca servis ediliyor topluma.

Yerelde yayıncık yapan tüm siteler erişim engeline tabi tutuluyor.

Sokağa çıkma yasaklarıyla, şehirler yaşanmaz hale getiriliyor ve cinayetlerin ardı arkası kesilmiyor. Çoğu daha çocuk olan insanlar gözleri dönmüş canilerce katlediliyor.

Halkın oylarıyla göreve gelmiş vekiller, sümüklü güvenlik güçlerince gözaltına alınıyor.

Bakanlar yasaklanmış kentlere sokulmuyor.

Kalp yoksunu bedenlerden oluşan maaşlı güvenlik birimleri, emirlerini alıp harfiyen uyguladıkları gibi akla hayale gelmeyecek denemelerde yapıyorlar.

Halkın haber alma hakkını, sağlık, eğitim, ulaşım gibi hayati nüansları gözden çıkarılmış görülüyor.

Ölüler üzerine, mezarlar üzerine politika çıkarıyorlar.

Cenazeler sürükleniyor zırhlı araçların arkasından ve fotoğraf çektiriliyor başlarına ayak basarak.

Siyaset olmayan dengesini de kaybetti.

Kıyım ve kırım…

Gece yarılarına kadar kentler, kurşun ve bombalar altında. Bebekler asla duymayacakları seslerin eşliğinde büyüyor.

Ablukalar…

Kuşatmalar…

Failleri hiç bulunmayacak sivil ölümler.

Onlarca genç öldüğünden beri yargı önüne çıkarılan pek kimsenin olmadığı gibi…

“Cennet anaların ayakları altındadır” hikayesi de iflas etti.

Çünkü her gece ya da her gün bir annenin cennetinin canı alınıyor.

Dün gece Adem’in annesinin cennetinin karartıldığı gibi.

Dün gece Gever’de Adem tam sırtından vurulmuş. Kanayan yarasıyla sürünerek yol almış. Ama sırtındaki hayın kurşun yaşamasına şans vermemiş.

Ayakkabısının teki sonbaharın son çimenlerine düşmüş, biraz ötesine de kanı dökülmüş.

Onu evde bekleyen kardeşleri, annesi, babası varmış kimin umurunda?

Başkasının savaşında tetikçi olmak böyle bir şey.

Acımak yok..

İlk değil Adem, son olsun isterim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
İrfan Sarı Arşivi