Yar bana İstanbulu anlat
Yar
bana İstanbulu anlat
dağ kelebeği
narin dansını
floranın başucunda
oynayanda
kifayetsiz boğulayım mavilerinde
milyon kere milyon kalabalıkta
bir şiirlik kaybolayım
yar
bana İstanbulu anlat
balık ağları dolansın dilime
Karadeniz ile el ele
yokuş aşağı Akdenize
avuçları kızarmış
martıların
eşliğinde
yürü
yedi tepeden
yar
bana İstanbulu anlat
zindandan
nemli Kürdilerle
beslenmiş Yüksekovalı
dil bilmezin hallarıyla
ve dertli cemo
temasıyla
turnusol damlalardan girdabı
kırmızı
Marmara koyunda
denizi mavi sulardan
yıkayan bilgeyle
salkım söğüdün
yaşlı
yaşlandıkça yorulmayan yeşilinden
perdeli misketler yaratan ellerin
sanatıyla
kız gözlerine
benim büyüdükçe ağırlaşan
aşkımı serpiştir
yar
bana İstanbulu anlat
doğa ananın
bakir bedeninden
yürüyen
yürüyen
yürüyen
korsan gösterilerin arasına dalan kara trenlerle
ve ecnebi kızların yürek paralayan güzelliği ile
bir denizin nefesiyle beslenmiş efsanesi kız kulesiyle
yere batmış saraylardan
hisarlardan
kanatlanmış nice ölü kanatların sahipleriyle
ay değiştiren
güneş değiştiren
pervanesi kopuk aşklarıyla
oy
çalımıyla kaldırım taşlarını uyandıran Tanrısalite
ellerini memelerimin arasından
başkaldırmış isyanların masallarına götür
yar
bana İstanbulu anlat
Newroz sabahlarından geçen gür alevler ile
denizin iç çekişlerinden fışkıran büyük adalarla
demirci Kawanın
örsünde dövülmüş mazlum aşklarla
nara atmadan meyhane sınıflar geçmeyen
bit yeniği kadar kazanımı olmayan
sahte patenli ejderhalarla
bırak bu gece sarhoşluğumun yeminini edeyim
kanunlar savcıların ellerine bulanmış örümcek ağı olmasın
bırak ilk defa
hançerler adam öldürmek için bileylenmesin
kan ovuğuna bıçakların
serçe içişli su
bir yolcuyum Nazımın davetinden
anlatılması kolay uzanan kısrak başı
bir yolcu
bana İstanbulu anlat
yar
İrfan Sari
Ankara- Yüksekova
2007