TC.vüz
Türkiye cezaevlerinde çocuklara tecavüzü Yılmaz Güney sineması deşifre etmişti. “Duvar” filminde bu insanlık suçu karanlık kuyulardan gün yüzüne taşınmıştı.
Şu sıralar Adana/ Pozantı cezaevinde böylesi bir karartmanın gün ışığına çıktığı görülüyor.
Kamuoyunda “Taş Atan Çocuklar” olarak bilinen ve bu tanımın Türk milliyetçisi basın tarafından yoğunca işlendiğini, bu çocukların ceza evi ceza evi dolaştırıldığını da bilmeyen yok nerdeyse.
- Essahtan kimdi bu çocuklar?
Kürt.
- Neye taş atıyorlardı?
Panzerlere.
- Panzerlerin ne işi vardı orda?
Bilmem.
O metruk M tipi kapalı cezaevinde 15 yaşındaki Yasin Akyüz adlı çocuğun ölü bulunduğu haberlerini de duymuştuk evvelden.
Çocuklar tecavüzle, ölümle karşı karşıya kalınca bir sorumlu bulmak kolay olur. Tecavüze uğrayan çocuklar ya da bu ahlaksızlarla karşı karşıya kalan çocuklar ahlaksızları deşifre edecektir elbette. Yarın yargının önüne gardiyanlardan, memurlardan, müdürlerden bir top adam toparlanır suçlu ilan edilebilir. Edilir de.
Bunun için yeterli delili mağdurlar mutlaka hafızalarından tutanaklara aktaracaklardır.
Esas budur, o çocuklar tecavüz ve tacizcilerini yargı önüne çıkarabilecek ancak.
Bu çocuklar yaptıkları eylem neticesinde nihayetinde siyasi tutuklu olmalarına karşın adli tutukluların olduğu yerlerde tutulmuşlardır.
Bir başka anlamıyla kimliklerinden ötürü Ergenekon bürokrasisi tarafından böyle bir kimliksizleştirmeyle karşı karşıya bırakılmıştır.
Nitekim bu gerçeğin dışa vurumu Erzurum’da bir milli eğitim müfredatçısı tarafından yakın bir geçmişte açıklanmış ve faşizmin ortaçağ karanlığını yeniden hortlatmıştı. Acizliğin, kafatasçılığın, ırkçılığın en mikrop parçalarından biriydi o ama bu ülkede bu nevi mikropların sayıca çoklandıkları bellidir.
TMK mağduru çocukların karşı karşıya bırakıldığı durumlar bu ülkede bütün yalın gerçekliği ile ortada.
Yani bu ülkede çocuklara karşı rejim içinde bir yönelim var. Jenosit kadar tehlikeli bir yönelimdir bu. Korkarak büyüyen bir çocuk gerçeği var. Karakol kafasıyla büyütülmeye çalışılan bir ağır insanlık suçu var.
Değil insana taş atsınlar, panzere taş atsınlar, cam kırsınlar insanın yüzüne karşı durup tükürseler dahi çocuklara uygulanacak tutum ve yöntemler böyle olmamalı dedirten cinstendir.
Cins evet.
Tecavüz suçundan tutuklanıp cezaevine gönderilen sapıklara oradaki diğer adli suçlular tarafından uygulanan tutum devlet adına suçluyu cezalandırma mantığı iken yani tecavüz ve tecavüzcü kaba tabirle kabul edilmezken aynı adli tutuklu ve görevliler nasıl olurda Kürt çocukları söz konusu olurken tecavüze kalkışıp tecavüzcü oluyorlar?
Bu cinsliğin alasıdır.
Coplanma, aşağılanma, hakaret, tehdit gibi vakaları karşısında normalmiş gibi duran bir vicdan terazisi oluşmuş zaten toplumda. Bu ceza mantığı içinde rehabilitasyon olarak gördünüz diyelim.
Ama taciz, tecavüzü hangi şekilde açıklayabilirsiniz?
Korkunç olan ölüm değil aslında, yaşananlardır.
Bunu izah edecek bir vicdan var mıdır?
Hani işkenceye sıfır tolerans, 12 eylülle hesaplaşma, darbecileri yargı önüne çıkarma, yargı paketleri, hak ihlallerin bir daha yaşanmayacağı söylemleri?
İyileşen, iyileştirilen ne var?
Normal olan ne?
Rezaletin biri diğerini bastırıyor.
İnsanlık utanıyor kendinden.
Utanması lazım gelenler ise pişmiş kelle, yalan, dolan, hile içinde…
Sarın bu yarayı derim yoksa büyürse kimse dayanamaz bunu taşımaya; Şah’ta olsanız, Sultan da taşıyamazsınız kardeşim…