Enver Özkahraman

Enver Özkahraman

Sümbül'de Televizyon 1

Sümbül'de Televizyon 1

1970'li yılların sonunda, ikinci kez Sümbül"e tırmanmadan birkaç ay önce bir dergide, “Biri Sümbül dağının batısından (Hakkari'ye bakan yüzünden), diğeri ise 1973 yılında  yaya gittiğim Sat köyü yoluna, bir daha gitmeye töbeliyim. Kör yılanlardan susuzluktan sıcaktan ve merdiven gibi dik yokuşundan” diye yazmıştım.

 

Sat köyü macerasını daha sonraya bırakarak, tövbemi bozarak inici kez çıkmaya mecbur olduğum SÜMBÜL dağı macerasını anlatmadan önce de Hakkarililerin SIMBI dediği ve daha sonra Sümbül dağı olarak bilinen, Zap'ın ve Hakkari'nin doğu yakasındaki bu dağ hakkında kısa bilgi verme gereği duyuyorum.

 

Cilo dağları silsilesi Sümbülle başlar Şemdinli deki Geverok Bay dağlarında biter.

 

 Yolunuzu uzatarak kuzeyden
 Helêl vadisinden çıkmak
 isterseniz hiç
 
unutamayacağınız bu cennet
 vadisinden geçtiğinizde
 burnunuzun hiç tatmadığı
 güzel kokular sizi mest
 edebilir. Haziran ayında Helêl
 vadisinden bir görüntü.

Hakkari'nin ikiz kardeşi olan bu dağın Zirvesine güneyden Kililan"dan çıkmak mümkün değildir. Çünkü çok dik sarp ve çok yüksek uçurumlardan oluşur ancak yolunuzu uzatarak Kehe köyünden, Çarçelan"dan, Çalaxwûne'den batıya doğru yönelerek iki günlük bir zamanla zirveye çıkabilirsiniz.

 

İkinci ve uzun bir yürüyüşle de Helêl vadisiden doğuya yürüyerek yukarıya çıkarak Mere dağı vadisini tırmandıktan sonda tekrar batıya yönelerek zirveye çıkılabilinilir. Gerek güneydeki, gerek kuzeydeki Helêl vadisindeki yürüyüş sırasında tarif edemiyeceğim güzellikler içinden geçerek, tepsi büyüklüğündeki kar beyaz Heliz mantarından tutun, siyabo, kewderi, keklik, dağ keçisi, ayı hatta inanmazsınız ama şanslı iseniz dağ panteri (pars)ile karşılaşmanız bile mümkündür.

 

Bu iki yolu Hakkarili doğa severlere tavsiye ettikten sonra asıl konumuz olan Sümbül'ün Hakkari"den görülen yüzünden tırmanmanın güçlüğünü, eziyetini anlatmak çok zor benim için…

 

Ağrı dağı hariç birçok dağa tırmandım gençliğimde. Tabi Hakkari'deki 3000 metrenin üstündeki dağların da tamamına tırmandım. Hiç, ama hiçbir dağın Sümbül dağının Hakkari'ye bakan yüzündeki kadar dik ve eziyetli olabileceğini sanmıyorum. Adeta bir duvar gibi dik ve bu duvara merdivenle tırmanıyorsunuz.

 

Görevim teknik ressam ve 25 binlik haritalarla çalıştığım için hangi dağın hangi yamacının ne kadar dik olduğunu ve nereden çıkılması gerektiğini çıkmadan önce tahmin edebiliyordum, ama Sümbül dağının bu yüzünden bir sefer de çıkabilmeye cesaret edemiyordum. Onun için cumartesi ve pazar tatil günlerinde genç arkadaşlarla dağın yarıya yakın yerlerine kadar kaç kez tırmandık bilmiyorum.

 

 Sümbül dağı görkemi ve
 görüntüsü ile hayran olduğum
 bir dağ. Evi deniz manzaralı
 diye övünenler, övünmesinler.
 Bir de gelip her ay, her gün,
 her saat başka başka bir
 renge bürünen Sümbül"ü
 görsünler. Yıllarca
 penceremden bu dağı, bu
 kardeş dağı büyük bir hazla
 izledim usanmadan, bıkmadan
.

1975 temmuzunda iki kafadar Sümbül'ün altındaki çeşmelerden zirveye 7 saatte çıkabilmiştik. Geceyi de zirveye yakın bir yerde geçirdikten sonra ertesi gün kuzey taraftaki Warêfila dan Helêl vadisine inmiştik. Çıkışımızda yanımda yükseklik (kot)ölçebilen altımetre aleti taşımıştım, şimdi aklımda kaldığı kadarı ile 2000-2200 metrelik bir merdiven tırmanışı yapmıştık. Çıkış ve inişimizde çok eziyet çektiğim için bir daha Sümbül"ün bu tarafından tırmanmaya tövbe etmiştim.

 

* * *

 

Van"a televizyon görüntüsü ulaşmıştı. 1970"in ortalarıydı, Hakkari"de de birkaç ileri gelen, zengin evine televizyon almıştı. Ama siyah beyaz Türk kanalını (kanalını diyorum) izleme olanağı yoktu, yalnız güneydeki Arap ülkelerinin birkaç kanalı ve tabi ki Irak"ın bir kanalında da akşam saatlerindeki Kürtçe programında M.Arif, İsa Berwari, Tahsin Taha, Kerim Kaban gibi Kürt ozanları da görünüyordu ekranlarda.

 

Ben de Antep"ten, kendisinden daha ağır voltaj regülatörü ile bir televizyon almış, evin bir duvarına çaktığımız iki raftan birine televizyonu, diğer rafa ise ağır siyah regülatörü yerleştirmiş, eski aleminyum bir tencere kapağının iki kenarını çivi ile deldikten sonra antenin iki kablosunu bu deliklere sabitleyip evin güneye bakan penceresinden sarkıtmış ve net bir görüntü elde etmiştim. Her gün akşam saatlerinde çarşıdan eve koşar adımlarla gidip Kürtçe programını izledikten sonra tekrar işe dönüyordum.

 

Arkadaşlara da; “Bu akşam Mehmed Arif “Xirabo”yu çok güzel söyledi.”diye hava atabiliyorduk ki zamanın YSE Müdürü Burhan Yenigün bizden birkaç kişiyi makamına çağırdı ve “İlin valisi tez zamanda Hakkari"ye TV görüntüsü istiyor.”dedi.

 

 Gençlerden Kemal Dağgöl,
 Bahtiyar Soylu ve İsmet Ayna
 ile kaç pazar günü, birkaç
 yüz metre tırmanmıştık
 bilemem.

Önce mahallelerdeki tepelere çıktık Türkiye görüntüsü arıyoruz. Günlerce en ufak bir sinyal bulamıyoruz. Emrimize araçlar veriliyor, Seresolan, Gupse, Bay kalesi, Kîriyêslehyan tepeleri ve yamaçları taranıyor.

 

Görüntü yok.

 

Daha yukarılarda bulsak, “elektriği nasıl görtüreceğiz yansıtıcıya” sorunu çıkıyor.

 

YSE tamir atölyesindeki ustalardan Sadullah Besi, “Kolaydır. Yeter ki siz görüntüyü bulun.”diyor.

 

Hemen demir profiller kesilip doğranarak, kaynaklanıyor, kulenin tepesine rüzgarla dönebilecek bir pervane, pervaneye bağlı bir şarz dinamosu, yer altına koyacağımız aküyü şarz edecek, akü de yansıtıcıyı çalıştıracaktı. Deneme de başarılı oldu. Biz tekrar arazili bir aracın sırtına monte ettiğimiz bir antenle tepelere, dağlara tırmanıp Hakkari için hergün görüntü arıyoruz…

 

Neredeyse adım atmadığımız bir tümsek bir tepe kalmamıştı ama görüntü yoktu.

 

Berçelan"daki Karadağın tepesine bile çıkmıştık. Görüntü yoktu.

 

Bitkindik, moralimiz çok bozuktu ve kimileri de bizimle alay ediyordu:

 

- Görüntü güzelmiydi?

- He he çok güzeldi. İki dansöz vardı biz izlediğimizde…

 

 Kehe köyünden H.Hüseyin
 Aslan. Yıllar önce Sümbül
 dağının arka kısmında bir
 Panter (Pars)vurmuş ve
 postunu getirip Mikail İlçin"e
 hediye etmiş. Mikail beye
 sorduğumda da doğruladı ve
 o postu kendisinin de bir
 hakim arkadaşına hediye
 ettiğini söylemişti.

Bu tür alaylı sorular ve cevaplar peşpeşe geliyoru, bazıları da inanıyordu tabi…

 

Çıkmadık tepe tırmanmadık dağ kalmamıştı. Hakkari çevresinde Türkiye deki tek kanalın görüntüsüne rastlayamamıştık.

 

Tek çaremiz kalmıştı; Sümbüle çıkmak!

 

“Sümbüle çıktık ve görüntüyü bulduk farz edelim. Ama yansıtıcının malzemelerini nasıl çıkaracağız oraya?” diye soruvermiştim!

 

“Hele Siz görüntüyü bulun, gerekirse oraya malzemeleri helikopterle çıkarırız” demişti yöneticiler.

 

Bir taraftan tövbemi bozmak istemiyordum, bir taraftan tırmanmanın ne kadar güç olduğunu bildiğim için başımıza gelecekleri karakara düşünüyordum, bir taraftan da Hakkari"yi görüntüye, televizyon denilen sihirli görüntüye, yararlı, eğitici ve öğretici, görüntüye, kavuşturabilirim umuduyla seviniyordum.

 

Devamı var!

 


Karadağ"ın tepesinde, Faruk Kasırga ve Kemal Çapa ile Temmuz ayında karpuz yiyoruz. Arkamızda Sümbül dağının Cilolar başlangıcı bölümü görülüyor.

 


Berçelan yaylasından Sümbül dağının kuzey tarafı böyle görünüyor.

 


Metrelerce kar yağar doruklarında.Havalar biraz ısındığında da çığ olur iner aşağı binlerce ton kar. Yolları trafiğe kapatır günlerce, bazen Zap"ın önünü keser bir baraj olur, sonra bendi patlar ve vadi boyunca önünde ne varsa siler süpürür. Fotoğrafta uzun yıllar Hakkari yollarına emek veren, Karayolları şefi Nesim Uygun depin çığlarında Adil hoca(Erdoğan) ve şoför Kadir le birlikte objektifime böyle poz vermişlerdi.

 


O yıllar Sümbül"ün alt yamaçlarından, teleobjektifimle görüntülenen Hakkari binaları sayabilirsiniz.

 


Bu dağı iyice tanımadan tırmanmayı göze alamamıştım. Defalarca eteklerinde yol tanıma tırmanışları yapmıştım. Böyle bir gezimizde, altta Hakkari yolu, arkamızda ise Hakkari görülüyor.

 


Güneyden, Kililan"dan Sümbül"e çıkmak mümkün değil. Hore"nin üstündeki Dolaga"dan bir dağ keçisi avı sırasında Sümbül"ün güney tarafı böyle görünüyordu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
13 Yorum
  • canan yılmaz / 14 Mart 2008 Cuma 21:13

    Enver amca bu fotoğrafları tekrar görmek çok güzeldi ! Selam ve sevgilerimle.
    canan yılmaz

    Yanıtla (0) (0)
  • A.Kadir Adıyaman / 28 Şubat 2008 Perşembe 08:57

    Enver Ağabeyimiz hakikaten öncellikle teşekkürlerimi sunar.Nostaljiyi yaşattın için minettarız.Yazdıklarının güzelliği yayında kullandığınız fotolarla bizleri bir kat daha sevindiriyorsunuz. Yazının devamını sabırsızlıkla bekliyoruz.....Saygılarımla......

    Yanıtla (0) (0)
  • ahmet / 28 Şubat 2008 Perşembe 10:56

    Sayın Enver beye her Hakkari'li teşekkür borçlu bence.Özellikle gençler...Çünkü resmi veya özel olarak Hakkari ile ilgili başka bir fotoğraf arşivi olabileceğini tahmin etmiyorum. Fotoğraflarla süslediğiniz güzel hatıralarınızı okurken bir sonraki yazınızı merak etmeye başlıyorum. İyiki varsınız. Sizinle tanışma fırsatı bulamadığıma üzülüyorum. Keşke bir sergi açsanız. Hakkari'de Yüksekova'da Çukurca'da ve Şemdinli'de ve liseliler ilköğretim öğrencileri ve kadınlar bu sergiyi gezebilse. Ne güzel olurdu.Saygılarımla. Yüksekova'dan bir Çukurcalı öğretmen.

    Yanıtla (0) (0)
  • ibrahim tekin / 28 Şubat 2008 Perşembe 11:34

    bu geziyi yapan ENVER KAHRAMANA sonsuz tşk lerimi sunarım çünkü hakkarideki doga güzelliklerini biraz cık ta olsan gördük hiç çıkmadıgım sümbül dagının resimlerini gördüm şuan buda enver beyin çalışmasıyla oldu.

    Yanıtla (0) (0)
  • neçirvan keskin / 28 Şubat 2008 Perşembe 11:47

    bügün bende oraları canlı görmek isterim nasip olursa bize bu yanı başımızda olan ama göremediğimiz bu şaheseri gösterdiğiniz içinde tşk...

    Yanıtla (0) (0)
  • CİVAN / 28 Şubat 2008 Perşembe 15:14

    SİZİN CULEMİRGİN İSMİNİ BİLE ANMANİZ BASKA BİR GÜZELLİK. KALDI Kİ RESİMLERLE ZİKRETMENİZ MÜKEMMEL ÖTESİ BİR SEY. EMEYİ GEÇENLERE EN KALBİ DUYGULARIMLA
    TEŞEKKÜR EDERİM.
    CİVAN EVİNDAR

    Yanıtla (0) (0)
  • UMUT / 28 Şubat 2008 Perşembe 16:34

    BİR YER ANCAK BU KADAR GÜZEL ANLATILIR VE TANITILIR. RESİMLERDEKİ MUHTEŞEMLİK İNSANI HAYRETE DÜŞÜRÜYOR.
    BU ŞAHASERLERİ BİZLEN PAYLAŞTIĞINIZ İÇİN SONSUZ TEŞEKÜRLER. BİR SONRAKİ YAZIDA BU GÜZEL RESİMLERE DAHA FAZLA YER VERİRSENİN BİZLERİ İHYA EDERSİNİZ...

    Yanıtla (0) (0)
  • Diyarbekir'den bir emekçi / 29 Şubat 2008 Cuma 09:31

    Şüphesiz Sümbül Dağının her Hakkari'linin gönlünde ayrı bir yeri vardır. Ama bir dağı bu kadar güzel betimlemek ve fotoğraflamak Enver Abi'ye yakışır.Asıl dağların Pars'ı o.... Teşekkürler Enver Abi....

    Yanıtla (0) (0)
  • Devrim Baris / 29 Şubat 2008 Cuma 11:08

    Herzaman diyorum bu manzaralari görünce nekadar hakli oldugumu anladim.Ben Batili olan bir kardesiniz olarak eger Terör olmasa o bölge Avrupanin doga Turizmine merkez olur.Gelmedim ama gerek basindan gerekse görsel medyadan takip ettigim kadariyla müthis büyüleyici.Ama artik ne olur bitsin bu Terör eylemleride ve oradaki insanlarimizda su manzaranin nimetlerinden yararlansinlar.Bu onlarin en dogal haklari.Terör biterse ben daha bazi haklarinada alacaklarina inaniyorum.Dilegim artik bu olaylarin son bulmasi.Sevgiler Hakkari Halkina.

    Yanıtla (0) (0)
  • mehmet ışık / 03 Mart 2008 Pazartesi 00:03

    enver hocam iyi ki varsınız.. başarılarınızın devamını dilerim.. objektifiniz hep güzellikleri çeker inşallah..

    Yanıtla (0) (0)
  • öğretmen / 13 Mart 2008 Perşembe 23:35

    Enver Bey,bu güzel anlatımınız,harika fotoğraflarınızla yaşayan bir tarihsiniz.ELİNİZE,YÜREĞİNİZE SAĞLIK...İlk defa sayenizde Hakkari'yi Sümbül Dağından gördüm.Sizinle tanışmadan buralardan gidersem gözüm açık gideceğim.İnşallah tanişmak umuduyla,o EMEKÇİ ELLERİNİZDEN ÖPERİM...

    Yanıtla (0) (0)
  • dagların kentı / 23 Mart 2008 Pazar 12:25

    enver amca dehset yazmışsın inş genclere ornek olur basarılarının devamını dilerim

    Yanıtla (0) (0)
  • derya selek / 19 Mayıs 2008 Pazartesi 14:21

    Yaklaşık dört yıldır Hakkari'ye gitmedim.Enver Bey'in yazısını okuyunca oraları özlediğimi fark ettim.İyisiyle kötüsüyle özlettiriyormuş kendini memleketim.Evimizden görünen o gözalıcı Sünbül'ün görüntüsünü,güne erken başlayan güneşin doğuşunu ortalıkta dolanan inekleri bile özlemişim.Beni çocukluğumun tozlu günlerine götürdüğü, televizyonun Hakkari'ye gelişi ve sonrasında gelişen olaylar ile ilgili beni bilgilendirdiği için teşekkür ederim Enver Bey'e.Keşke o zamanlar sizi tövbenizden döndüren neden (televizyonun öğretici, eğitici yönü)günümüzde kaybolmasaydı...
    Saygılarımla

    Yanıtla (0) (0)
Enver Özkahraman Arşivi

Medo

03 Ocak 2021 Pazar 13:18