Sokaklara çıkmayı yasaklamak çözüm mü?
Türkiye tarihinin önemli çoğunluğu kasten ve bilerek yasaklarla geçmiştir. Çünkü yasakları kendi hegomanyasını korkuyla örüp ömrünü uzatmak için ilan etti.
Yasaklanmış şehir isimlerinden tutun da yasaklanmış saç stillerine kadar birçok enteresan yasaklar ülkesi olmuştur bu bakımdan.
Giysiye kafasını takmıştır kimi zaman.
Kimi zaman keyif verici içkilerden, tütünlerden hırsını almıştır.
Ama en çok insanların düşüncelerine asılıp kalmıştır.
Ve paranoyadan asırlar sonrası da kurtulamamıştır.
Ki bugünkü gidişat, bu paranoyadan kurtulmak için hala bir çıkar yol içine girmeye teşebbüs etmediğini gösteriyor.
Nerede iki insan, geleceği tartışmaya kalkarsa onlara yönelik devlet çekici legal ya da illegal sahneye çıkar.
Askeri darbelerin balyoz etkisi yarattığını bilmeyen yok.
Her darbe sonrası, aydın, yazar-çizer, emekçi, siyasetçi, devrimci kim varsa yönü zindana doğru verilir ya da bir kuytuda faili belli bir cinayete kurban gönderilirdi.
Bugün dahi bu alışkanlıktan vazgeçilmediği apaçık duruyor.
Evet, nerede iki insan fikrini açıklarsa, konuşursa yine “eski tas eski hamam”
HDP Eş Genel Başkanı Sayın Demirtaş başta olmak üzere siyasi partisisinin tüm kadrolarına yönelik saldırılar ve bu saldırıları yapanlara yönelik bir yaptırım ortaya konulamadığı gibi tüm oklar da burayı hedefler hale getiriliyor.
Çözüm sözcüğü kabiliyetsizleştirildi. Anlamsızlaştırıldı.
Adeta bir çözümsüzlük havası hakim kılınmaya çalışıldı.
Hatta çözümsüzlük hakim kılındı.
Haziran 2015 seçiminden bugüne ülkede patlatılan bombalar insan canına kast edilmiş saldırılardır.
Bu saldırıların yarattığı travmalar şöyle dursun;
Faillerin medya yoluyla kafa karışıklığına neden olacak şekilde işlenmesi bu işin devlet geleneğindeki bir başka faili meçhul dosya haline getirileceği şeklinde algı yaratıyor.
Bu patlamalarla kapanmayan ölümler hız kaybetmeden devam ediyor aynı zamanda.
Kentler sokağa çıkma yasaklarıyla, baskınlarla, operasyonlarla idare edilmeye başlandı.
Bunun en belirgin gerekçesi “Öz yönetim ilanları” olarak gösteriliyor.
Yani böylesi bir gerekçeyle sivil yurttaşların hayatlarına kast ediliyor.
Yaşanan ölümler tek merkezli açıklamalarla “terörist” sayılıyor.
Ölüm merdiveni çocuklardan yaşlılara doğru hız kaybetmeden tırmandırılıyor.
Sormadan edemiyor insan?
Günlerce sokağa çıkma ilan edilen kentlerde sorun çözüme kavuştu mu?
Yoksa giderek derinleşiyor mu?
Örneğin Cizre’de ilan edilen uzun soluklu sokağa çıkma yasağı. Cizre’nin hangi sorununu çözdü?
Ya da Silvan’ın?
Nusaybin’ de süren yasak neye cevap oluyor?
Sur’da süregelen sorunların hangi boyutunu hal etti?
Yüksekova’da bugün biten yasak, bu kaotik ortamı gerçekten huzura kavuşturdu mu?
Görülene göre; hayır.
Sivil yurttaşların ölümü ve yaralanmasından başka bir şey görülmüyor.
Ha! Bir de delik deşik edilmiş evler, işyerleri…
Ama en can alan tahribatını da unutmamalı, halk ve devlet açılan makasın ağzı gibi biri birine uzaklaşıyor…
Keskinleşiyor…