Savaşın durma şansı
Sanırım ne olduysa demokratik özerkliğin ilan edilmesiyle oldu. Yoksa 1984'ten beri bu sancılı süreç sürüyor ve ölümler o günden beri peşi sıra geliyor. Esasen Türkiye siyasetinin egemenlik egosu ölümlerden değil siyaseten mevzilendikleri yerlerin ellerinden gitmesi kaygısıyla ahu zar ediyor.
Gelin görün ki bu durum çoğu yurttaşta; anlaşılmaz oluyor.
Mevcut iktidar yıllarını katlarken demokrasiden ve insan haklarından oluşan diğer iktidarların paketlerinin dışında açılım ile Türkiye gündemini kilitledi bir zaman.
Gecekondularda, apartmanlarda, köy evlerinde, kahvehanelerde hatta villalarda konuşulan bu açılım geçmiş paketlerden harici hiçbir gazel okumadı.
Farkı şuydu; Kürtler demokrasi istemlerinden çocuklarının ve kendilerinin ölümü bahasına vazgeçmedi. Tanka göğsünü siper eden Kürtler aslında Türkiye de demir ve insan vücudunun karşılaşmaması için çok işkenceyi de sinesine çekti.
Yol boyu aramaları, gece yarısı baskınları, keyfi tutuklamaları, tankların artarda şehirlerin ortasında dolaşmalarını, savaş uçakların sortilerini, maskeli kamufulaj giyimli özel timlerin psikolojik işkencesinin yanında ruhuna inen bunalım gibi çökmesini de çekti Kürtler.
Şekerle kandırılan Kürtlerin yaptıklarına ne demeli bilmiyorum tabi.
Ama iktidardaki siyaset açılım ile bazı Kürtleri TRT 6 kazanından yükselen şeker pamuğu ile avutabildiği gibi bazılarını da yasaklılarından yasaksızlar listesine dahil ederek avucunun içine alabildi.
Fakat Kürtlerin açılımdan sonraki hali 50 yıl önceki halinden çok farksız değildi. Eğer Kürtçenin önündeki engeller kalktı deniliyorsa yanılıyorlardır çünkü Kürtçenin önündeki engeller yasalar ya da iktidar tarafından değil bizatihi Kürtler tarafından kaldırıldı. Yok, eğer insan haklarına ve demokrasiye dair adımlar atıldı deniliyorsa da yanılıyorlar çünkü insan hakları batılı illerde santim santim linçle ihlal edilirken Kürt illerinde santim santim değer verilerek korunuyor.
Türkiye’nin batı yakasında Kürtlere karşı linç denemeleri yapılmıyor (hani elli yıl önce böyleydi) çünkü şimdi düpedüz linç ediliyor Kürtler. Bu eğer demokrasi ve insan hakları paketinden çıkmadıysa kimden çıktı.
Farz mahal bu köprü atmayı iki yıldır eylemsizlik ilan eden PKK yapıyor yani ortalığı kan gölüne çeviren PKK.
Türk silahlı kuvvetleri ve devletin temsilcisi siyasi iktidar bütün çabalarına rağmen akan kanı durduramıyor.
Eylemsizlik içindeki PKK'ye operasyon düzenlemiyor.
Şehirlerden sivil-askeri araçlarla sınırlara ordu taşınmıyor.
Demokrasiyi ve insan haklarını kurumlaştırıyorlar.
Öyle varsayalım ki PKK durdurulamıyor.
Bu savaş hep böyle karşılıklı eylem ve baskın yaparak mı geçecek. İnsanlar hep sokak ortasında mı ölecek?
Cezaevleri dolup-taşacak, sınırların ötesinde sürgün mü kalacak insanlar?
Bunun bir hal çaresi yok mu?
Biri çıkıp şu savaşı durdurun dediğinde isyanına cevap bulamayacak mı?
Ne olacak bu durum?
Bakın Öcalan, "ben gerillayı bir haftada bir yere toplar savaşı bitiririm" diyor. "Yeter ki Başbakan ben savaşın bitmesi için elimi taşın altına koyarım dese" diyor.
Bu hiçbir şeyi ifade etmiyor mu?
Savaş duracak.
Bunun için bir kere elini taşın altına koyarak ne kaybeder ülke…
Bir defa şans tanınsa barışa ne olur?
Çok net ki insanlar ölmez!
İnsanların ölmemesini istiyorsanız barışa bir şans vermelisiniz…