Öteki, beriki
On binlerce ananın, babanın milyonlarca insanın gözyaşını akıtan bir mekanizma var, işte bu mekanizmanın üzerine kurulu sistem…
Ne kadar çocuk bu gözyaşlarının neminde büyüdü/boy attı.
Uçurtmaları vuruldu…
Topaçları avuçlarının içini kanattı.
Psikolojileri dövülmüş, üstü örtülmüş kaç bin çocuk büyüdü bu topraklarda…
Her isyanda kırılan, ihanetin tuzunda yakılan kaç binler var…
İki kelam etmeye gelmiyor! Patlıyor derinlerden vuran depremler gibi ve saçılıyor yeryüzüne… Yer katmanı gibi kırılıyor kabuklar.
Sürgün çiyan zehri, pas olmuş…
Kurnaya dönmüş yine gözpınarları. Uzayıp giden yollar gibi ipil ipil, hasret hasret…
Gözlere bakılmış tam içine bakılmış ve yurdundan, toprağından deniz mesafelerince uzak edilmiş.
“Gavur” koydular adlarını…
Bir dua edilecek damdan ırak ettiler beş karış mesafeyi…
Meydanlarda vuruldular, kınnaplı domuz bağlarıyla toprağa gömüldüler, “intihar etti” deyip annesinin kucağına tabutlu gönderildiler…
Falaka, Filistin askısı, tazyikli su, disko, kör hücre ve adı sanı duyulmamış yeni icat işkenceler.
Annelerin akan yaşlarının neminde büyüyen kızları da anne oldu. Acıyla yoğrulmuş ömürleri anne mirası yedi ciğerleri pare pare…
Meçhul oldular faillerin elinde…
Görünen yer üstü, görünmeyen yer altı derin devlet.
Zincirler kapılarda, zincirler mazgallarda, zincirler ayak bileklerinde.
Anneler ve babalar ağladı.
Öteki! Beriki! Yani parça parça edildiler.
Tütün kırıkları arandı ceplerinde, heybelerinde bir kese kınaya kaçakçı oldular. Kaçakçının ve kaçağın fermanı “Dur!” demeden bir bozkırın koynuna kanla devrilmekti…
Oysa taşıdığı kınanın getirisi bedenine saplanan kurşun parası kadar değildi ama ferman kesindi, vurulacaktı.
Telgraflar “Şakiler kırıma uğratıldı” havadis ederken. Gazeteler boy boy övünüyordu.
Gözyaşları üzerine kurulurdu sistem…
Kaç zaman, kaç kahır döküldü yaşlar.
O yaşların düştüğü topraklarda depremler bilemem kaç ölçeğinde sallar.
Sallanan bedenler darağaçların da.
Bombalar düşer şehirlerin üstüne inkar eden edene… Tarih utanır ama utanmazlar utanmaz…
Öteki ötekidir hala.
Beriki de orda durur karşıda tıpkı sürüsünde kaybolmasın diye “dûrûşûm” işaretlenen koyun gibi.