İrfan Sarı

İrfan Sarı

Bedeli ödendikçe bitmez

Bedeli ödendikçe bitmez

Daha yüz yaşında bile değil Cumhuriyet.

Ama Cumhuriyet sakınmadan bir anlatabilse kimlerin kaçtığını, anlatsa vatana ne kadar borçlu var diye… Yaşından kat be kat bir sayı çıkacak ortaya.

Kaçarak borç ödemenin bedeli kırmızı meşin…

Birde kaçamayanlar var…

Annesinin babasının rızasıyla ama cumhuriyetin onlara zorunlu hale getirdiği borcunu ödemeye çantada keklik hesabı bakılanlar.

Yirmi yaşına basıp askere gidecek o çocukların borç harcına gelecek olursak…

Daha ayaklanır ayaklanmaz mendil satıp borcunu ödemeye başlar. 

Tuğla taşır, ayakkabı boyacılığı yapar.

Tamircide gres yağını temizler…

Belinin ağrısını giderecek bir döşeği, küçücük bedenini saracak bir yün yorganı olmaz.

Kimi babasız büyür, kimisi anasız…

Anasından emdiği süt burnundan getirilir sabah akşam mesaisi arasında.

Sokakla başı beladadır, çocukluğu istismar ve risk altında büyür. Bir tek uykusunda sımsıcak anne der ve uykusunda sımsıcak çorba içer…

Diğerleri televole yaşarken, onlar tepetaklaktır.

Ceza, suç, hüküm…

Tarlada küçücük elleri ürün toplarken patronlar emeklerini sömürür durur durmadan.

İyi ki geldim dünyaya demez, diyecek hiçbir sebep bırakılmaz ona.

Hayat gözlerinin önünde savrulur, çocuklukları depremler altındadır.

Gençliğe bu haliyle koşarlar. Nefes nefeseyken tütüne tutulurlar ilkin.

Bir sevdaları olur, uzaktan uzağa bir platonik sevdaları. Uğruna kimsesizliği, acıyı, şiiri, şarabı, kavgayı yani yalnızlığı çekecek kadar severek… Dumanla ciğerlerine çekecek kadar severler…

Borçları bitmez…

İlk copu eğer gitmişse üniversite önünde YÖK'ü protesto ederken yemiştir. İlk davası insanım dediği zaman başlar.

Kardeşi namus belasına kurban gider sokağın ortasında…

Cenazeye gidecek bilet, mezara götürecek çiçek parası olmaz…

Yağmurda akan dam…

Karda kapanan yol…

Ciğerlerine işleyen rüzgarları vardır hep onların…

Borçları yüzünden denizin kokusunu, martının çığlığını duyamazlar…

Onlar daha çok moda işkenceler görür.

Şehrin kartonlarının üstünde yatar kimisi. Kimisi devletin yurdunun kapısından geçemez borcundan ötürü…

Kimisinin azılı katile çıkar adı, kimisi ayrılıkçı, kimisi bölücü, kimisi sağcı, kimisi solcu, Marksist olanına hayat yok zaten, Sosyalist olanının vay haline, Komünist olsan ne yazar…

Boyunları yağlı ilmeğe uygun yaratılmış tanrı katında…

Boyları bayrağı en önde taşımaya biçkin.

Şehittirler ya da gazi…

Türküleri “büyüttüm besledim asker eyledim”

Bir somun ekmek, birkaç zeytinle büyürler çünkü…

Onlar sürünerek çıktıkları, tırnaklarıyla kazıyıp geldikleri yerde uçarak gelenlerle karşılaşırlar hep.

Kira borcu, bakkala borç, bankaya borç, vergi borcu…

Anasının mezarını yapamadığı için vicdan borcu.

Bedelini vere vere bitiremediği bir borçtur onlar için vatan borcu.

Savaşırlar… Savaşlarda geçer ömürleri.

Bitmez tükenmez bir gayretle borç öderler.

Bedelini bir türlü ödeyemedikleri bir borçtur onlarınki… Kimi gelip jet hızıyla ödese de bitmez onların borcu. Kaçan kaçar kalan sağlar bizimdir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
İrfan Sarı Arşivi