Karaç
karaç
yarama dikiş attılar
yıldırım düşmüş bir siniyi diker gibi
ya içimde dolaşan bu yara nedir
sesin mi
işit
sesin mi
sen tabiat ananın gökyüzüydün
deniziydin
maviye söz edemem
ama yine de bir ihtimal maviyi ilk sende denedi dedirtiyor
sözüm boğuldu
vardık ki ne vardık
ölümden sonra uzamış sakalları
ve bebek gibi uzanıyordu şehir
kazılmış mezar sanki
girdik içeri
bavulumda kan kustuğum mendil zamanları değil
üstelik
taptaze karlar erimiş ve kıştan kalma insan kokuları
bu hava kalmazdı böyle boğazında insanın
bu su
kıtalar arası bir yolculuk bu
insanın bir kıtasından denizi kurutmak
bir kıyısından dağı devirmek
ve okyanusun gözlerini oymak gibi bir yolculuk
tuhaf örümcekler
ayın karanlık tarafında gezer
karaç
sesin kalmış içimde
öyle kendi kendime kaldığımda
konuşuyor sesinle avunuyorum
başka nasıl geçer zaman