İki bin on beş haziranı
sür geceye imgeleri
karanlıkta sadece cinayet işlenmez çünkü
sevişilir
devrim de yapılır
bin kere felsefe yapsak da
türkü okumak gibisi yok
ama
boynunda geçmişten kalma bir kolye ile
deniz çok iyi gelir
bulutların teni
rengi bulutların
kapatmalı gözlerini
üstelik hayatımızda bir çok şey oldu
bir kız gerdanından öpüldü
mesela eskidi elbiseler
küçüldü
bir numaralı terörist oldu akıllı çocuklar
bol aramalı
bol kaçmalı
ve en çok aşıkken çirkin herifler tarafından kurşunlandı
sırtından vurulmuş bir tatla kanları aktı topraklara
çilek kokusunda gülücükleri gömüldü dünyanın gözlerine
bilsen aşk
böyle böyle öldürülürdü
ağır hastalıklı idi insanlıkları
mavi kuşların uçmadığı yürekleri vardı
toplayıp bir kafese sokacak kadar değildi varlıkları
çünkü biz yalnız ve yoksul köy gecelerinde
kuru ot yakıp gökyüzünü ısıttık
sakızımızı sırayla çiğnemişliğimiz vardır
bulaşırsa bizden
ancak aşk bulaşır
üstümüz başımız duman
felaket ay gecelerini
yaşamışız
ama güneşte yanan yaramızı
toz toprakla dolduran rüzgarlardan geçmişiz
nesli kuş
akbabalar dahi kıyamamış güzelliğimize
toprak ağıt çağını yaşarkendi
hikayesi dikenli tellerle yırtılmış
çocukların
iğne iplik diktiği şiirler okuyoruz
belli ki
daha önce bizi görenler
bir daha görecek
değeri sevdalar eder bakışımızı
yüreğimizi
gülüşümüzü
haziran kız
belli ki bir daha görecek bizi tarih