Güler Zere’ye
Düşünüyordu.
Eğer ülkede insan haklarına dair saygıya tanık olabilseydi mutlu olmak için hiçbir bahanesi kalmayacaktı.
Zaten kavgası da bu yöndeydi.
Tutkuyla bağlıydı insana, aşkla bağlıydı.
Özgürlüğe sevgiliydi çünkü özgürlüğün sonu mutluluğa giden yoldu.
Özgürlük korkakların asla tadamayacağı bişeydi.
Özgürlük yaşam içinde ve yaşam dışında muhakkak ki tadılmalıydı.
Bu dünya bize babalarımızdan miras kalmadı çocuklarımızın emanetiydi bunu da en iyi o biliyordu. Bunun anlamını bildiği için cümle zülüm de ona reva görüldü.
Özgürlüğün bir bedeli, düşünmenin bir bedeli ve mutluluğun bir bedeli vardı. Bu bedel karanlık ve nemli duvarların arasında hüküm oldu. Hükmün sonu gelmiyordu.
Düşünüyordu.
Ona bu hükmü biçenlerin mutluluğu içinde özgürlüğünü feda etmişti. Kokuşmuş, iliklerine kadar örtülmüş, sevgiden yoksun kalmış bütün herkes içinde fedai olmuştu.
Öyleyse bu kin bu acımasızlık bu nefret duygularını ona karşı silah gibi kullanmak nedendi?
Mutluluğun, sevmenin tarifini bilmek bu kadar zormuydu?
Zor olanı onların gözlerinin içine anlatıyordu aslında Güler Zere. İnsanın kendisine insanlık vaat etmesini anlatıyordu. Yılanın bile kabuk değiştirdiğini söylüyordu onlara.
Ama anlamıyorlardı.
Gelip bedenine bir düşman yuva kurdu şimdi. Düşman ki heyhat! Bu vakitsiz saplanan düşman bela arıyordu bela.
Yüreğim yanık bir şarkı söylüyor Güler Zere. Gözlerim tekrarladıkça gördüklerini kör olmak istiyor. Kanatıyorum kendimi kimsesizlik gibi.
Paramparça etmek istiyorum bu doyumsuz, bu anlamsız, bu akılsız kini, ceza denen intikam duygusunu.
Ve sonsuza kadar gömmek istiyorum.
Ki özgürlüğün rüya olmadığını bilsinler diye. Ki özgürlüğün kuşkanadındaki dans olduğunu bilinler diye.
Hayalleri bile tükenmiş, düşleri dağılmışlara duygu ısmarlamak istiyorum Güler Zere. Sende bunu yapmadın mı?
Sen hangi gerçekle sevdinse yaşamayı, hangi düşle ördünse inanmayı, hangi çizgiyle çizdinse özgürlüğü onunla anlatmak isterim onlara çaresizliği.
Çaresizlik karanlıktır bilsinler isterim. Karanlık ise onlar için ölüm.
Düşünüyordu.
Birbirine yaslanmış yalnızlık içindekilerini. Ki yalnızlık onlar için masun kalıyordu. Yalnızlıktan beter kahır içindekilerini.
Ezberden kalma sözleriyle, yaşama saplandıkları geçmişle af edilecek aslında onlardı. Özgür edilecek olan asıl onlardı.
Çünkü güler zere zaten özgürdü, özgür yaşıyor, özgür kalacak.
Dört duvar utansın…
Bedenine saplanan düşman af dilesin…