Elleri kalem tutacak
Sokaklara bukalemun rengiyle girmek sizin marifetiniz değil çocuklar, bilmeyen yok bunu. Bu durumu bukalemunlar bile biliyor.
Size okullarda bilimin ve insanlığın dersi verilmeliyken sokaklara taşıyarak insanlığına ihanet eden eğiticinin haline acımak gerek.
Benim ülkemde din istismarına ne kadar rastlardık ve bunu anlatırdık birbirimize. Bir gün kendi çıkarlarımız için yani bir parça ekmek bahanesiyle kendi çocuğunu istismar edecek bir anlayışla karşılaşacağımı asla ve asla ummazdım.
Ama çokta şaşılacak bir durum olmamalı aslında, çünkü Türkiye sonuncusu bir ilin eğitimcileri olarak sonunculuktan kurtulma çabasıdır bu. Birileri sırtını sıvazlayacak ve siz kâğıtlar üstünde sonuncusunuz ama benim anlayışımın birincisisiniz demesi onların en büyük mükâfatı.
Ve maalesef ki; eğitimci bu tüketici pozisyonuyla var oldukça yani düşünür yaratmadıkça, bilim adamı yaratmadıkça külliyen yaranmaya yönelik tutum artacak ve yine diyorum maalesef bu ülkede barışı arzulamamız gayet tabi hayal olacak ve dolayısıyla da ülkenin çocukları kan ve gözyaşını hep tadacak.
Ellerine kalem, çantalarına beyaz defter sayfaları yerleştirdiğimiz çocuklarımız silahtan medet umar olacaklar.
Eğitimin üst olabilmesi için ne kadar çaba sarf edilirse azdır. Bunu bilemeyecek kadar eğitimden nefret etmek bir bura insanına mahsustur desem inanınız. Çünkü cumhuriyet tarihinden bu güne eğitim müfredatına bir tek projesi yani üretisi girmeyen bir anlayışın, tüketici durumunun sonucudur bu. Sürekli tüketen bir pozisyonda olmak beraberinde esir olmayı getirir.
Bir buğday tanesinin toprağa düşmesinden ekmeğe dönüşüne kadar olan yolculuğunu hemen hemen bilmeyenimiz yoktur. Nasırlı ellerin arasından toprağa fırlatılan dane toprakta çatlayana kadar tarla kuşlarının ve kemirgenlerin tehdidi altındadır. Toprağa biraz fazladan nem düşerse çürümeye yüz tutar. Yağmur sağanak vurursa topraktan bağları kopar. Ve tam başlamışken büyümeye susuzluk onun baş düşmanıdır. Çok badirelerden geçerek sofralara bol çeşit olarak gelene kadar ki zamanları anlatmak zor değil pek tabi ki. Tam da burada çiftçinin durumu devreye girer. Bütün dış ve iç etkenlerden onu muhafaza edecek yegâne kişi elbette çiftçidir.
Bu anlamda çocuklarımızın eğitime başlaması dane nin tarlaya atılmasıyla başlar ve bu yolculukta gerek dış ve gerekse iç etkenlerden muhafazası elbette ki eğitimcinin görevidir. Eğer eğitimci uzmanlığını ve idealizmini meslek aşkına dökemezse olacağı budur. Artık çocuklarımız boylarından büyük işlerde gövde gösterisi yapacak kan ve şiddetin dilini ezberleyecek belinde on dörtlü, ağzında kaba deyimleri hiç düşürmeyecektir.
Yolun başında çocuklara sonunculuğu vaat eden olmak yerine onları ülkenin her alanına dolu, birikimli, hırslı ön görüsü olan kimlikler olarak yerleştirirseniz tabiî ki mutluluğunuzun tadı erişilmeyecek boyutta yükselecektir.
Buna paralel ülke kalkınacak şiddet ve kan asla olmayacak. Keza kendi yetmezliklerini vefa borcuymuş gibi kapatmak kurnazlığı da oynanacak acemi oyunda hiç olmayacak. Tarlasına ektiği ürünün meyvesini olgunluğu ile görmek bu kadar zor mudur anlamadım.
Eğitimcinin, elleri kalem tutacak çocukların yerine kendilerini katabileceği bir arena yaratması gerekirken çocukları öne sürmesi ne kadar etiktir bilinmez.
Yani her koşulda kendi öğrencisine siper olmayı algılaması lazımken öğrencisini kendine kalkan yapmaya çalışan mantığı sorgulamak lazım.
Ve bu davranışta çocukların içine gireceği psikolojiden nasıl kurtulacağını bilmesi gerektiğinde hatırlatmakta fayda var mıdır bilmem.
Ama bildiğim bir şey var. Çocuklar masumdur. Bu masumiyetten faydalanacak olan eğitimciyse bunu hiç anlamam, anlam vermem olanaksızdır. Kalem tutan ellerin ustası olmak onurunu elinizden yüreğinizden hiç uzak tutmayınız.
Okulda, derste, sırada, sokakta o çocuklar sadece sevilmeyi hak ediyor ve o çocuklara sadece sevmeyi öğretmek eğitimcinin işidir gerisi angarya.
Sevgi yumak gibidir, sarmaladıkça büyür.
saygıdeğer öğretenim, 1974 yılında ve cumhuriyet iilk okulu yani şimdiki ilkoğretim okulunda bende ilk okumaya başlamıştım...hayal meyal hatırlıyorum...
Yanıtla (0) (0)küçük sınıf dediğimiz bir sınıf vardı tek katlı okulumuzda ve yanılmıyorsam müzeyyen öğretmen benim ilk öğretmenimdi...
duygularımı 7 yaşımda yaşadım tekrar....
saygılar...
bu eğitimcilerin yaptıkları bu ülkenin ne vahim şartlarda olduğunun en iyi belirtisidir ve bu ülkede yasama yürütme ve yargının sözde olduğu ve kişiye ile ve bölgeye göre işlediğinin en iyi örneğidir BAŞARILAR İRFAN SARI
Yanıtla (0) (0)irfan sarı sizi can gönülden kutlar başarılarınızın devamını dilerim umarım eğitimciler bu güzel yazınızı okur ve adam gibi işini yapar o ili eğitim konusunda çok daha yerlere getirir ve bu ülkede herkes işini yapmalı aldığı maaşında hakını vermeli
Yanıtla (0) (0)BU ÜLKE DAYATMALARLA KABA KUVET ŞİDETLE IRKÇILIKLA BÖLGELER ARASI FARKLILIKLARLA HİÇ BİRŞEY OLAMAZ VE CUMHURBAŞKANIN SÖZDE DEYİMİYLE HANİ FARKLILIKLAr zenginlikleri ya nerde
Yanıtla (0) (0)"Eğer eğitimci uzmanlığını ve idealizmini meslek aşkına dökemezse olacağı budur. Artık çocuklarımız boylarından büyük işlerde gövde gösterisi yapacak kan ve şiddetin dilini ezberleyecek belinde on dörtlü, ağzında kaba deyimleri hiç düşürmeyecektir. "
Yanıtla (0) (0)Vaktiyle öğretmen, taze beyinlerin dünyayı algıladığı,öğrendiği,örnek aldığı belki de tek kaynak ve pencere idi.
Zaman herşeyi öylesine farklılaştırdı ki "eğitim-öğretim ve öğretmenin misyonu"nun içeriği,etkisi ve önemi de tanınamayacak derece de değişti.
Öğretmen,artık,eğitim ve öğretim sürecinde "klavuzluk,rehberlik,danışmanlık,bilginin özümsenmesinde kolaylaştırıcılık" gibi tanımlayabileceğim işlevlerin yanında "iyi ve doğru olanı" meslek ilke ve kuralları çerçevesinde "telkin"den öte birşey yapabileek bir halde değildir kanımca.Zaten bu kadarını yapabilirse o çok bile.
Neyi kime göre nasıl ve ne zaman yapıp telkin edeceksiniz?Kaba bir bakışla din,yasalarımızve meslek ilkelerimiz temel çerçeveyi eksiksiz(?!) ifade etmiyor mu zaten?Buna ragmen neden "ideal insan/vatandaş" yok ortalıkta?
Eğitim ve öğretim sürecinde yaşanılan bir süreç ve tüketilen bir zaman vardır,kaçınılmaz bir insani iletişim ve toplumsal etkileşim söz konusudur.
Direksiyonda olanlar,peh peh etkili ve nüfuzlu olanlar,aydınlanıp yeniden bu topraklara dönenler,hiç değilse yarı-tanrı ve 98 kutsal ismi olan seçkin yönetenler,öğretmenin işini ondan daha iyi bilen degerli veliler,herşeyi bir nefeste hallediveren yüce teorisyenler,öğrencilerin vaktini öldüren ve garibim cep harçlıklarını çarpabilmek için akıl almaz şiddet içeren oyunları pervasızca oynamalarına izin veren Marslı esnaflarımız,problemlerin nasıl çözüleceğini hergün onlarca kez gözler önüne seren ve reyting rekorları kıran sanat harikası ve nobel adayı yerli diziler yabancı filmler,24 yıldır içinden çıkılamayan ve bizi her yönden tüketen ve derinden yaralayan süreç için övgü nameleri düzen bir kısım medya,kelimeleri dahi siyah-beyaz diye ayıran yeni nesil entel dava adamları,...daha hangi birinisayabilirim ki?!say say bitmez..
Herkes herşeyin en iyisini bilecek,yapacak edecek,yaşayacak,...sıkışılan ve teget geçilmesi gereken yerlerde büyük filozof Cem YILMAZ'a sıgınacak ve "egitim şart" diyecek...demekle birşey olmuyor ki...
"Uygulayıcılara",bu işi sırtlananlara zaman içinde güncellenen ve ideal diye tanımlanan misyonlarını yerine getirmekte her yönden yardımcı olunmalıdır.
Bir ülkede,kültürde hakim olan zihniyet,bakış açısı,deger yargıları ,prım yapan haller,...ne ise bunlara bakmak gerek.Eğitimin ve öğretmenin ne önemi,saygınlıgı,prestiji,otoritesi,...var ki cennet vatanımız Türkiyede.Öğretmen kim ki Allah aşkına?!
Demeye çalıştıgım gibi,...eza cefa varsa,külfet varsa,"hadi len" denilecekse,bir ucuz kahraman veya yiğit ve olgun bir suçlu lazımsa ...çözüm basit;"eğitim ve öğretmen." Haa,bir de sistem tartışmasına girilirse,olay tarihi bir gelişim içinde ele alınırsa,hafızamızda kalan silik örnekleri de sunarsak ve ortamda işinden başka herşeyi bilen yapan ve o konuma alnının teriyle gelen eğitimci bir dahi ve alemlerin kurtarıcısı varsa,tabii ki aslan sütünü ihmal etmiyoruz,bir iki nostaljik şarkı eşliğinde bu işler halledilir gider böylece.
Sabah kalktıgımızda ise "yahu bu nasıl olabilir?é diye hayıflanabileceğimiz durumlar ortaya çıkıncada şaşırmış halleri bizlere pek bir yaraşır.
Ekilenın biçilmesi muhakkaktır.Bugünler de dünlerin yarınları değil miydi?Artık "yarın" demekten vazgeçmeliyiz.
Selamlar,saygılar.
Gardaş bir gün men ile bakan havaalanından inidığ. Herkes menim önüme koşti. Mene bağıp deyiler sayın bakanım ğoş gelipsen. Tabi mende bakani gösterdim ayip olmasin diye gardaşlar bakan men değil Hüseyin baydir dedim. Vallah de billah de aslında Vanlilar seçimde de meni zannedip Hüseyin beye oy veripler. Yoksam aha şimdi bakan mendim bilesiniz sayin vanlilar. Kaç yıl müdürem Vanli hemşerilerim hep meni bakan sanirler. Men istediğimi yaparam.
Yanıtla (0) (0)baslıkta belırttıgım gıbı yuregıne saglık ırfan abım,ne guzel anltmıssın kalem yerıne ellerıne bayrak sıkıstırılan cocukları sende kalemının ucuna yuregının sancısını dokmussun iyiki varsın irfan abim
Yanıtla (0) (0)Sevgi kelebeklerini dikkatle izlemekte ve sözlerini not almaktayız.
Yanıtla (0) (0)hakkari butun sinavlarda sonunculugu elinde tutan bir sehir ve devlette bunlara calisin demesi gerekirken utanmadan onlari lanet etmelerini istiyor devleti nefretle kiniyorum
Yanıtla (0) (0)BELKİ ÇOĞU OKURU OLAN BU HABER SİTESİNİN OKURLARI EMİNİM Kİ BÖYLE GÜZEL BİR ZİHNİYETE SAHİP OLAN BU SİHİRLİ ELLERİN SAHİBİNİN FARKINDA DEĞİLLER....
Yanıtla (0) (0)İRFAN SARI ... KENDİ KİŞİLİĞİ VE EDEBİ YÖNÜYLE BÜTÜN OLAYLARI O KADAR İYİ YORUMLIYORKİ MAKALELERİNİ ŞİİRSEL OLARAK O KADAR GÜZEL İFADE EDİYOR Kİ ANLATILMASI ZOR ANCAK OKYUYARAK YAŞANIR TIPKI ŞİMDİKİ MAKALESİNDE ANLATTIĞI VE BÖLGEMİZİN ACI AMA GERÇEK OLAN YÜZÜNÜ ANLATIĞI GİBİ... OKULU BİR ASKERİ BİRLİK İÇİN GAZİNO YAPAN BİR ZİHNİYETTEN NE KADAR İYİ BİR EĞİTİM BEKLENİR ŞAŞIYORUM DOĞRUSU BUNA ÜLKENİN HİÇ BİR YERİNDE RASTALAMAK MÜMKÜN DEĞİL BUNU AÇIKLAMAYA KALAKARSANIZ BATI İLLERİNDE RESMEN KINARLAR SİZİ BÖYEL BİRŞEY YOK DERLER TIPKI BENİM MERSİN C.H.O.L YAPTIĞIM GİBİ HERKES YALAN OLDUĞUNU SOLEDİ VE DIŞLANMA DERCESİNE KADAR GELDİM...AMA ÜLKENİN BU KİRLİ YÜZLERİ BU HABER SİTEMİZ SAYESİNDEN BÜTÜN DÜNYAYA GÖSTERİLECEK UMARIM ...
ÖĞRENCİ KARDEŞLERİMDEN İSTEĞİM ALANLARI BIRAKIP SINIFLARI DOLDURSUNLAR ALANLARI DOLDURMAKLA BİR YERE VARAMAYIZ... SAYGILARIMLA suskun ovalı..
sevgili abim veya dostum diyeyim nasıl istersen öyle kabul kabul.senin yazılarını her zaman büyük bir zefkle okuyorum.tüms öylemlerine jatılmamak elde değil.çünkü bu sorunlar yıllardır kronikleşm
Yanıtla (0) (0)iş haldedir çözümüne yönelik her hangi bir çaba göeremiyoruz.daha önce bizde üniversiteli yok hepsi cahil diye yakınırdık !ya şimdi hani fakülte mezunlarımız neredeler eğer bu batmaya yüz tutmuş gemiyi birlikte düşünce. gücüyle gönül brliğiyle el atmazsak yarınlart da çok geç kalmış olacağız çoğu konularda geç kaldığımız gibi.çünkü biz daha insan yetiştirmesini bilmiyoruz. önemli olan duğurmak değil onu yetiştirmek tir öğrenciyi sadece öğretmenin elinede vermeyeceksin yani öğretmenin tamamlayıcısı olmalıyiz.HER ŞEY GÖNLÜNCE OLSUN İRFAN BAŞKAN YAKINDA ÇAYINI İÇMEYE GELİYORUM.
Sevgili İrfankardeşim yazılarını bir kac aydır
Yanıtla (0) (0)heyecanlokuyorum.Ben 1974 yılında ilk oğretmenliğme
Yüksekova Cumhuriyet İlkokulu nda başladım.Şimdi emekliyim.Eğitimin sadece öğretim olmadığını bir bütün olduğunu eğitimcilerimize(bazı)o kadaer güzel anlatmışsınızki elinize dilinize sağlık.Sizlere kendim ve cocuklar adına teşekkür ediyorum.
yazı yüreğimizden geçenleri anlatmış.Sayın müdürümüz önce sivil gelinecek yürüyüş yapılacak demiş ardından üç gün öncesinin tarihini atarak genelgeyi okullara göndermiş.Şimdi ne olacak.
Yanıtla (0) (0)sevgili yazar kaç gündür sinderemediniz bu mitingi uzaydan gelmedi bu insanlar hepsi bu yörenin insanları .bide bıyıklı öğrencilerde var sanırım bu hakkaride.
Yanıtla (0) (0)Sevgili İrfan; Yüreğinize,Kaleminize ve bileğinize kuvvet ve de sağlık, bunca yoğun işinizin içinde, bu kadar adr arda seri bir şeilde ve bu kadar Güncel,mükemmel konuları nasıl bulup,derleyip,toparlayıp okuyucularına ulaştırmana gerçekten şaşırıyorum,nazar değmesin,yazılarınıza yorum hazırlamaya çalışırken,bakıyorum bir sonraki makaleniz çıkıyor,inanki hızına yetişemiyorum,Canı gönülden tebrik ediyor,başarılarının devamını diliyorum,ERDEM YÜCEDAĞ/ GÖNEN
Yanıtla (0) (0)bu nedir
Yanıtla (0) (0)uzanıp yatmışken mehmedim gözümde ne gezer fer,dalmışım ben ölüm gelmiş ne olacak ve en olmadan... elleri kınalı idin sen,umutların vardı senin ve bir yığın sevda yüklü yüreğin vardı senin.
Yanıtla (0) (0)ne oldu şimdi geldin ebedeen şimdi gidiyorsun ebede. kim bilir mehmedim anarlar mı bir daha senin o yüce adını bu asi dudaklar.sen gideli kaç gün oldu ki sanki hiç bir şey değişmemiş, gül dalından koparılmamış. yüreklre sevgi yerine acı tohumları ekilmemiş gibi,alıp verilen soluklarda bir değişme yok.adına hasret gönüllerden eser yok.
DE WERE hevalı mın,runya çavımın bextı mın.
Sevgili oğrencim,o küçük dediğiniz gerçektende küçüksınıfta 18-20 öğrenci vardı.O sınıftakiler benim ilk öğrencilerimdi.Beni bir iki ay sonra osınftan Okul müdürü Derviş Yalım aldı ve dördüncü sınıfa verdi.Sizlede doğrudur Müzeyyen Hanım devam etti.O zaman vekil öğretmen Mustafa Düzen,Şevki Barış,Rahmetli olmuş Bülent Yücel,Enver Tuna,Halit Oral gibi Yüksekova lı arkadaşlarım ,dostlarım vardı.Biliyorum şimdide varlar.Selam ve sevgilerimle.
Yanıtla (0) (0)mustafa abi, antepte çoktan göçtü...kasım hoca hala devam ediyor...
Yanıtla (0) (0)şevki özcan olsa gerek...ki şevki abide hala burada ve tüccar...evet doğrudur şansız bir gidiş oldu bülent abi için...enver abi fotoğrafçı esnafı hal devam ediyor maşşallahı var....halit abide izmirde yaşıyor...çok emin olmasamda...
saygıdeğer öğretmenim oydere@hotmail.com konuşma adresim..
selamın başım gözüm üstüne...