Derin kayıplar
Derinleşen kriz yönetimi ve global dünya düzeninde yenileşme sancısı kendisini başıboş bir gidişe terk etmiş durumda.
Irak ve Suriye akıl almaz bu durumun pratik sahası olarak belirlendi. Dünya bağırsaklarını buraya IŞİD adıyla boca etti. Bu pratikte istediği sonucu elde etmekte gecikmiş olduklarını his edince yön ve manevra ağlarını çoğaltmayı akla koydular.
Kara para aklama, uyuşturucu ve diğer madde imalatı, sevkiyatı ve pazarı konusunda korkunç pazarlıklar, çatışmalara sahne oluyor her yer.
Çünküsüzdür gördüklerimiz ve şahit olduklarımız.
Global dünyanın “silahsızlandırma” palavraları eşliğinde neredeyse silah girmeyen hane kalmadı. Her kesin elinde, cebinde, belinde, tavan arasında, arabasının bagajında çeşitli çap ve miktarda silahı var. Dünya cehennemin gözlem evi gibi görünse de aslında cehennemin capcanlı pratiği gibi.
Coğrafyaları yürüyerek geçmeye çalışan mecbur insanlar, kendini daha insanca yaşamaya doğru kaçışın içinde bulanlar, karadan kara araçlarıyla, denizden deniz araçlarıyla bu pazarın çetelerinin eline terk edilmiş adeta.
Haber ajansları bu trajedilerin sayısal rakamlarını veriyor her gün. Bu sayısal trajedilerin görülmeyen, haberlerine ulaşılmayan, örtbas edilen rakamları ise bu karabalıkta yitip gidiyor.
Bu pazarın içinde devletlerin eliyle konforlu kaçış/göçler de yaşanmıyor değil.
Sermayelerin el değiştirmesi, aylık, yıllık zenginlerin oluşması bu zamanların en çok görülenleri arasındaki yerini alıyor.
Sömürü düzeni en utanmaz ve yüzsüz kabiliyete, zamana ulaştı.
Elbette dikta rejimler sahnedeki belirgenliğini oynuyor. Denilebilinir ki Ukrayna bu sahnenin kendini aleni ilan ettiği haritadır. Bu hamle neoliberal hoyratlığının satranç tahtasıdır. Kuyu çok derin kazılıyor burada.
İnsan popülasyonu bu savaş sahnelerinde göz göre göre yitim yaşıyor. Bir yandan da görünenin aksine başka kayıplarda yaşıyor.
Covid19 salgını bu görünmez kayıpların arka kapısıdır belki de. Yenidünya düzeninde yuvarlak küreyi baştanbaşa dolaştı. “Tedbir” adı altında kapitalizm yeni pazarını oluşturdu. Bunu yaparken “insana iyilik”, insanlığa “büyük katkı” şeklinde kendini pazarlamayı da ihmal etmedi.
Emeği, varlığı, özgürlüğü, utancı, ahlakı sömürülen insan ise; gelişmeler karşısında minnet duyar oldu. Evet, ağzına geçirdiği maske, eline sürdüğü dezenfektan sprey, zorunlu olarak içeride geçirdiği yaşamı, kazanımlarını, birikimlerini nasıl ve ne şekilde harcadığının farkına varmaması bir çeşit “minnet” ama tam anlamıyla kaybettikleriydi. Yani ruhu duymadan sömürüldü insanlar.
Askeri sevkiyatlar, kullanılan savaş mühimmatları, uçaklar, füzeler, tanklar, tüfekler büyük resmin ana teması iken, küçük resimde ise hiç görünmeyen utanç ve ahlak kaybı oldu.
Üretim tekelleşti. Üretici borçlar ve hayat kaygısı ile meşgul edildi. Kısmı olarak da “aylık” yardımlara mecbur kılındı. Utancı kayboldu, yozlaştı, yüzsüzleşti…
Yani insan kaybediyor durmadan. Dikta rejimler tahtını kurumlaştırıyor, sağlamlaştırıyor.
Bu arenada insan gücün/iktidarın kucağında kalakaldı. Arayışları ürkütücü boyutlara ulaştı. Ahlaksızlık “normal” gelmeye ve olağanlaşmaya başladı. Sorgulama yeteneğini kaybetti.
İktidarların “rüşvet” mahiyetinde sunduğu yetkileri, kendisininmiş gibi algıladı, ana sütü gibi helal olduğunu sandı. Sandığı bu gücün sarhoşluğunda debelenişini, arzularına kavuşmak için pervasızca kullanmaya başladı. Başkalarının üzerinde keyfince uygulama pratikleri sergiliyorlar şimdi.
Kaybedilen onur olunca, beraberinde utancını ve ahlakını da kaybediyor insan. Her şeyini kaybetmek garip gelmiyor aksine tepetaklak uyuyor gidişe. “Oluş”taki kendisini yeni oluşmuşluğuna kaptırıyor.
Yenidünya düzenindeki tipolojisiyle, gurursuz, onursuz, nezaketsiz, sapkın kimliğine oturuyor. Kısacası düşmüşlüğü tamamlanmış oluyor. Arayışı küçücük dünyasının dairesine hapsoluyor böylece. Haz ve keyfin verdiği laçkalığı ancak ve ancak yalancılığı öne çıkarmasına fırsat doğuruyor.
Yalan söylemekte meziyet sahibi, onursuzlukta tam kapsamlı evreye geçince, onurlu duruşlara, insani değerlere saldırıyı vazife haline getiriyor böylece.
Eko sitemi tahrip etmek, kadına saldırmak, çocuklara hayatı dar etmek gibi yeltenileri, fütursuzlukları açıklaşıyor. Başkalarının üzüntülerinden zevk almak, sahtekarlık, kin-nefret cehaletlerini görmezliğe taşıyor.
Evet, savaşların kapısını araladığınızda karşınıza çıkacak korkunç kayıpları görebilirsiniz. Yeter ki görmek için gözlerinizi açık tutmayı başarın. Çünkü gözleriniz görmeniz için var. Utanç ve ahlak o görme yetinizin performanslarıdır. Vicdanınız gibi, onurunuz gibi.