Açlığa yatan inanç
Bir devir kapansın istediler bedenlerini açlığa yatırınca. Doğrusu o devir bitti. Ölüm kaçınılmaz olur böyle durumlarda. Çünkü yaşanılacak bir gelecek için hayattan kendini koparanlar ölüm tarlalarına yaşamanın tohumunu serpmişlerdir.
Dünyanın en önemli bağımlılığı insanca yaşamak ve onurlu ölmektir bu hikâyede.
Direnip yerin yedi kat altındaki zindanlardan yeryüzüne çıktılar. Dağıldılar dalga dalga ülkelerin semalarına.
Yaralarına tuz basılmıştı. Boyunlarına ilmek geçirilmişti. Sürünmüşlerdi çırılçıplak beton blokların üstünde. Bedenlerinde sigara söndürülmüştü. Yalnız kalmışlardı nemli karanlık hücrelerde.
Kaba dayak, kaba duvarlar, kaba gardiyanlar, kaba kapılar arkasında ellerinde bir tek silah düşünceleri…
Bir tek düşünceleri ve bedenleri ile direndiler.
Ölümü korkutan bir direnişti onların ki…
Sabahtan akşama kadar ve oradan geceye uzanana aç bedenleriyle seher vaktine türküler gibi bitmeden tükenmeden kaldılar. Ne bir yar, ne anne, ne baba, bacı- kardeş demeden durdular dik, durdular eğilmeden, bükülmeden…
Bir devrin ayak izlerine baktı sonra dünya, aç insanların yarattığı tok aşkları gördü.
Onların aşk gözlü sevgilileri vardıtepeden tırnağa dağlarda kartal, tepeden tırnağa ormanlarda maral, akarsular gibiydi tenleri, cümle yemiş dolu sofralarında güneşin sıcaklığı yıldızların parıldayışı.
Zindanlarda mazgal sesleri kesilmedi, bir kapandı bir açıldı o metruk ses. Beton duvarlar asrın çimentosuna karıldı,kabalaştı, kalınlaştı… Giden gelmiyor, gelenin ciğerlerine musallat bir çağvebası.
Oysa topu topu bir aşktı onlarınkisi.
Bir aşk ki yeri ve göğü yaratan tanrıların yazdığı, adı yaşamak!
Kalpten içeri, kalpten dışarı topu topu bir aşk…
Kavgaya yaşamak, ustalığa yaşamak, yaşamaya yaşamak.
Kartopu tutmuş gibi soğuk elleri ve avuçlarının içi sımsıcak bir geleceğin alnında sımsıkı durmak içindir verilen mücadele.
Ama ölmek üzeredir bu açlığa yatırılmışbeden yine. Aylardan nisan ve yıllardan iki bin on ki ve 21. yy hatırası.
Çıkın bu fotoğrafın önüne yüreğinizi koyun bakalım dayanabilecek midir dirhem dirhem eriyen bedenleri görünce.
Kaynağı sevgi olan ve insan içeren politikalarla topluma gidebilmeği heybenize koyun ki ölümleri durdurabilesiniz. Ölümler durunca güzelleşir insan, güzelleşir toplum, Güzelleşir çirkinlikler.
Baharın, yağan yağmurun, yeşile yatmış çimenin aşkına durdurun ölümleri.
Demir parmaklıklar arkasında pusuya yatmış ölüm, sessiz ve sedasız beklemektedir.
Ve dışarıda da siz sessizliğin adımları olmayın.
Yaşanabilecek bir dünya uğruna açlığa yatan bedenleri anlamak, onları duymak zor değil. Zor değil onları görebilmek.
Kalbinizin kapanan kapısının açılması sizin elinizde ve asıl cevabı da kalbiniz verecek eğer isterseniz.
Çünkü karşınızda uğruna ölümü göze alacak kadar seven bir yaşam inancı var. İnançlar inananlar için kutsaldır; siz bilirsiniz…
AL BENİ İÇİNE ANNE ,YILDIZLARDAN KOPUP GELİYORUM SANA.. KIYILARIM KABUK BAĞLAMIŞ ,5 MEVSİMDE ÜŞÛMEKTEYİM
Yanıtla (0) (0)-Bir özgürlük uzatırmısınız: bana ve halkıma....
Yanıtla (0) (0)-Bedeli ne?:-Hayatımımı mı dediniz?
-Ben olmadıktan sonra özgürlüğü, özgür olmadıktan sonra yaşamayı ne yapayım? Biri diğerisız olmayan, mecburen birini feda etmek ve himmet uğruna fedakarlık etmek lazım.
Mezaristan ve zindanlar bu milletin selameti uğruna kendini feda eden himmetliler ile dolup taşmıştır.
Bu gün dinlediğimiz her bir stranın gizli melodisi, okuduğumuz kürtçe romanların her bir satırı, seyrettiğimiz kürtçe filmlerin her bir sahnesi, halkımıza duyulan tüm sagının hisleri o aç kalanların siluetlerini özünde barındırır ve hepimize kendini gösterir, saygıyla- şukranla mukabelede bulunmayı icab eder...
Nasıl yaşamasını bilmedik,ama nasıl ölmesini bilmeliyiz. Öyle ölüme sevdalı insanlarda değildiler. Ama yaşamı uğrunda ölecek kadar sevdiler. Ölümleriyle bile militanca sloganlar öğretiler.pozantlı cezaevindeki koca yürekli minik bedenlere.
Yanıtla (0) (0)Ne gidenler geri geldi, ne kaybolmaya yüz tutmuş yüzlerin efendisi simalar, yitip gittiler; bir Allahaısmarladık (Bixatirê we) demeden gittiler.
Yanıtla (0) (0)Dört tarafı halkımın dört zulüm çekici vurdular ezmek için, zoraki bir aşk, mecburi bir evlilik, zulümle eş bir beraberlik hep ölüm kustular.
Onlar ölümün tanrıları.. Onlar mazlumun düşmanları... Onlar Hakk'ın yetkilerini ellerine almış çağın Firavunları, halkım ise Hz.Musa'nın halkı kabili sefil, yalnız, çaresiz ve sahipsiz.
Ve onlar ölüm kusmaya devam ediyorlar.
Hak yok!
Hukuk yok!
İnsanlık yok!
Eşitlik yok!
Allah (c.c.) yok!
Halkım bu yokların, bu inkarların sahiplerine karşı savaşta.
Direniş dağlarda, direniş sokakta, direniş zindanlarda
Ey! Ölüm bari sen bırak halkımın yaka