Yüksekova’nın il olma mevzusu
Derler ki; “Bir deli kuyuya taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış”
Hal tamamen budur.
Bir il olma mevzusu açıldı bir türlü kapanmıyor. Öyle görülüyor ki gündemimiz ne zaman bizi ilgilendirse, yani gündem ne zaman memleketi ilgilendirse bu konu ortaya atılıyor ve ortam darmadağın oluyor.
Evlerde, okulda, meyhanede, camide, sokakta bir anda bu mevzu konuşulur.
Ama her ne hikmetse; dediği bir gün sonra hayata geçen cumhurbaşkanının bu söylemi bir türlü gerçekleşmiyor.
Bakanlar, vekiller, sivil toplum örgütleri, meslek odaları, dernekler, bürokratlar, siyasetçiler, çiftçi, esnaf, tüccar, dindar, ateist, kapitalist, mütedeyyin, komünist velhasıl tüm kesimler konuşur eder, yorum yapar ama bir türlü gerçekleşmez.
Bu kadar muamma bir durum görülmemiştir.
Ya Yüksekova’yı il yapın ya da el çekin.
Kendi gerçek gündemimize dönelim.
Haa birde şu var!
Ne zaman Yüksekova’dan söz açılırsa, birileri Hakkari ve Yüksekova çatışması yaratmak istiyor. Adeta kaşıyorlar bu yarayı. Uygun bir yara ve kanatana kadar kaşıyor bir kesim.
Yok, efendim; “Ticaret odası başkanları aceleci davranıyormuş”
“Ne var Yüksekova’nın il olmasında” falan diyenler sesini yükseltiyor.
Neymiş efendim, “Yüksekova gibi taş mı atalım?” minvalinde tutarsız, ahlaksız, biçimsiz sorular çıkıyor piyasaya.
Mahalle dedikoduları başlıyor.
Toplum mühendisleri görev yerlerine geçiyor.
Durmadan toplumu germeye çalışıyorlar.
Evet, efendim; bir oda başkanı kendi memleketi için “gelişme” gördüğü için sonuna kadar enerjisini kullanabilir. Bu kimseyi bağlamaz. Kimsenin haddine değil bu konuda eleştiri yapmaya. Sizler kendi menfaatleriniz için nasıl direniyorsanız, o oda başkanı da haklı olarak memleketinin çıkarlarını korumaya mükelleftir.
Bu bir insani reflekstir.
Siz, zayıflamış, kaburgaları açlıktan görünen, savunmasız bir Yüksekova istiyor olabilirsiniz bu sizin arzunuz.
Ama oda başkanının da arzusu bu ilçenin il olmasıdır.
Devirin sözlerinizi ve oturun.
Bu halkı, bu memleketi yeterince gerdiniz. Yeterince bloklara ayırdınız. Artık aklınızı başınıza alınız.
Bir kamplaşmaya doğru götürmeyin memleketi.
İl olmuş olmamış mevzusundan daha önemlidir insan olmamız.
Hükümet bir yandan siz bir yandan memleketi dinamit kuyusuna çevirdiniz.
Yeter.
"İl olsun", "İl kalsın" mevzusunun üstündedir bizim insanlığımız, akrabalığımız, komşuluğumuz, dostluğumuz.
Bırakın insanlar istediği gibi davransın.
Yakılmış, yıkılmış bir kentin külleri arasında yaşamaya çalışan bunca insanın yakasından elinizi çekin. Nefes alsın insanlar.