Yokluğun soğuktur mektubuma
nasıl yazsam
kemikleri sızlamış kelimelerin zamanı şimdi
kahve köpüğü gözlerinden hayaller yağıyor üstüme
biliyorsun kar mevsimindeyiz
saçaklar öyle keskin ve buz
bu gece seninle dolandım
kentin dibinde vicdansız aşkların öldürdüğü aşıklar
kışla tepesinde ayak izlerimiz düştü kar üstüne
ağladım
cümle cihan
yakan soğuktan yakıcı yokluğuna ağladı
yaslı toprağın üstüne yağdı kristal taneleriyle kar
duyarsın sandım
duyarsın
mevsimin kabahati yok
yokluğun soğuktur mektubuma
boğazından düğümlenen bu kentin
beyaz şarkısında dinliyorum yüzünden kalan parçaları
buz kırılana
kar eriyene kadar seveceğim seni
nasıl olsa mevsim hep kıştır yüreğimde
kervan ağırlığında geçen yılların unutturmadığı
anlatılmayan kar çiçeklerini takarım dilimin ucuna
sana bakır eskisi aşkımı anlatıyorum
yıldızları ayıklıyorum gökyüzü tepsisinde
şu sağ taraftaki senindir her zamanki gibi
çünkü sol tarafta doğan yıldızlar erken ağartır adamı
istasyonlar
terminaller
biletler
ve o yolculukları anımsatırlar
karanlıkta cennetin haritası kaybolur
görülmez olur her yer
söyle bana sen kimsin sevgili
mektubum bulur mu izini
öyle toprakta
karda ilişir mi izine
cümlelerin soluğu sokulur mu uzaklığına
kirpiklerin dokunur mu yalnızlığıma
nasıl anlatsam gönül bahçem
hasret mağlubu kasım bitiyor işte
serçelerin tünediği dallar gibi kuruyum
kırağı tutmuşum
ama geceden siyah ve uzun saçların var bende
geceden siyah ve uzun saçlarınla yazıyorum işte mektubumu
dağların ardı
denizlerin ötesinde bir yerde bulurum
bulurum izini