Son dua
Küçükken baş edilemeyene karşı taraf hemen yapıştırırdı sözü; "Ka vere biçine pişta dikanan" (Gel bir dükkânların arkasına gidelim) Bu anlamıyla iki üslup çıkardı cümleden:
1. Ben herkesin ortasında utanırım beni burada dövme.
2. Belki bir şansım olur kaçarım.
Esasen tüm bu söylenti, içinde zaman kazanmaya yönelik bir manevra biçimiydi. Zaman kazanıp kurtulabilsem bu işten demekti.
Ülkemiz bu ruhun kabadayılığıyla yönetiliyor resmen.Ortada koskocaman Kürt meselesi duruyor bunlar tutturmuş biz bayramdan sonra sizinle görüşeceğiz diyorlar. Kürtçenin bir ünlüsüdür “gef” (tehdit) diyesi tutuyor insanın “Kuro here gef’a neke bese…” gidin işinizi yapın tehditle bu iş çözülmüş olsaydı ülke çoktan kan kokusunu unutmuş olacaktı.
Ülke tepeden tırnağa bu mesele ile debelleşiyorken ve kesin çözümde sizin elinizdeyken tutup böyle ülkede yaşayan bütün vatandaşları kaygılandıran, korkuya salan bir dil, bir üslup içine girmek kendinizi tatmin etmekten başka bir şey değil.
Gördünüz nitekim bu gün yine hayatının baharında birçok yağız delikanlı hayatını kaybetti.Üstelik ülkenin barış kilidi tamamen sizin elinizdeyken bu olaylar cereyan ediyor.
Yani azıcık vicdan sahibi olmak gerekiyor.
Siz birini öldürme kastıyla hedefinize alırsanız mutlaka karşı reaksiyon en azından kendini korumaya yönelik olacaktır olmadı zarar verecektir. Bunun psikolojisi, sosyolojisi bilmem ne gerçekliği böyledir ki siz bunu pekâlâ da biliyorsunuz.
“Bıçak kemiğe dayandı” demeniz mi gerekiyor yoksa bıçağı kemikten çekelim mi demek gerekiyor hangisi daha akıllıca? Dersim'de açılan toplu mezarda parçalanmış kemiklere hangi bıçak dayandı biliyoruz. Demek ki akıllıca olan bıçağı kemiğe kemiği de bıçağa dokundurtmamak.
İşte sırf bu yüzde bıçağa ihtiyaç gerekmeyen zamana geldik. Bıçağı, kurşunu, öfkeyi, dilimizin altına bir yere gömmektense karnımıza kadar gönderip defn etmeliyiz.
Bu zulmü Kürtler çok gördü. Köyü yakıldı, çocuğu öldürüldü, evi yerle bir oldu… Daha ne görecek Allah aşkınıza.
Can almak ise dert, tekmil olmuş çoktan.
Yani can alınacaksa ve barış sağlanacaksa ilk önce benim canımı alın. Yani eğer bu ülkede cepheleşme, kutuplaşma olmadan yaşayabilecekse insanlar ve bunun için birinin kanı akıtılacaksa alın benim bedenimi son damlasına kadar akıtın kanımı…
“Misliyle cevap vereceğiz” hangi anlama gelir yedi yaşındaki çocukta biliyor. Çünkü misliyle denildiği zaman ne kadar insan öldü-öldürüldü bu ülkenin çocukları biliyor. İnsan öldürmekle, vurmakla, kellesini koparmakla olmuş olsaydı huzur, bu ülkenin hiçbir yurttaşının elinde ne silah ne taş ne bilmem her ne haltsa olmazdı. Olmazdı. Çünkü ihtiyaç duyulmazdı.
“Sözün bittiği yerdeyiz”
Hadi bakalım söz bitsin. Ne olacak?
Kan, şiddet, gözyaşı…
İki-üç kuşağa yaşatmadığınız ömürden yeni iki-üç kuşakta payına düşeni alacak. Kuşaktan kuşağa sürecek bu öç alma davası.
Böyle sürecek.
Afrika’ya yardım kendi vatandaşına gözyaşı bu doğru bir tutum değil.
İki tarafta parmağını tetikten çekip Türkiye’nin demokratikleşmesine omuz vermeli.
Tehditten, baskıdan, korkudan ayırmak gerekir yolları…
Kaybedilen zaman ülkenin kalkınması için projelere ve bu ülke insanının üretime yönlendirilmesi için kullanılıp demokrasi çıtasının yükseltilmesi için kullanılmalıdır. toplumun genelinin arzuladığı ve artık hak ettiğine inandığımız normal yaşam standartlarına kavuşturmak için kullanmalıyız bu zamanı.
Tir tir titreyen bir toplum yaratmak kimsenin menfaatine değil.
Son duanızı okumayın hemen.