Sert olur kemikler
Diyarbakır merkez cezaevi kazısında tarihi değeri olan insan kemiği sayısı 15'e çıktı. Birilerinin nefreti, kini, düşmanlığı sonucu o derin çukura gömülen yani açık bir ifadeyle üstü örtülmeye çalışılan bu sadistliğin tarihi utancı çıktı yeryüzüne.
Garip olan ise onların gömüldüğü yeryüzünün üstünde yaşayan ne çok insan görünümlünün var oluşudur.
Elleri tetik basan, işkence yapan, insan yakan ve kendini bütün olanlara rağmen insan sananların durup kendi vahşetlerini seyretmeleridir garip olan.
Tırnaklarının altında hala temizlenmemiş insan etiyle çocuklarını okşamışlardır kim bilir. Kim bilir ne kadar yürekli baba olduklarını anlatmışlardır çocuklarına ya da duyguları seher temizliğinde anne olduklarını anlatmışlardır kendilerini çocuklarına.
Anneler sımsıcak kucaklarından alınan çocuklarının hasretiyle yıllar yılı gözyaşı dökerken onlar Kürt çocuklarını nasıl hunharca katlettiklerini anlatmışlardır etraflarındaki duygusuzlara.
Çocukları onların babalarının kahramanlığının altında bir caninin karanlık siluetinin olduğunu bilemedi belki. Bilemediler belki katlettikleri insanların kanı babalarının ciğerine kadar sıçramış.
Bilemediler elleri kolları bağlı insanların başında nasıl diklendiklerini ve nasıl kahpece canlarını aldıklarını yani babalarının nasıl korkak nasıl ödlek olduklarını bilemediler.
O caniler normal anne ve baba gibi dolaştı bunca yıldır halkın arasında. Hala ellerini kollarını sallayarak dolaştıkları gibi… Aynaya bir kez bile bakmaya cesaret edemeyen o korkaklar kendi gölgelerine bıçak çeken tavuklar…
Onlar meydanların adamı değil…
Onlar karanlığı seven vampirler…
Yarasalar…
Onlar toprağı, suyu, insanı, onuru, yiğitliği, adamlığı kirletenler.
Cellât bile olamayacak kadar ruhsuzlar…
Belki çocukları onların kollarında uyurken bir katilin bir canavarın kollarında olduklarını hiç bilemeyecekler. Bilemeyecekler babalarının görev diye insan öldürüp kuyulara sakladığını bilmeyecekler bu timsahlığı yapanların bir gün yavrularını da yiyebileceğini…
“çünkü timsah kısmı yavrusunu yer”
Bu kısım işte bu kısım çokça barbardır karnı doysun diye hiç çekinmeden yutar yavrusunu ve güneşe serilir.
Mesela babalarının başının hiçbir zaman dik olmayacağını bilemeyecekler onların çocukları. Hiç dik başlı bir babaları ya da anneleri olmayacak onların ama bilemeyecekler.
Bilemeyecekler onların anneleri ve ya babaları kaç yetim kaç öksüz bıraktılar arkalarında. O yetimler ve öksüzler düşündükçe babasızlığı-annesizliği, katillerin yüreğinde bir korku bir telaş bir sürtüşme bir çarpıntı oluştuğunu bilemeyecekler…
Ve o katiller bilemeyecekler çocuklarına her sarıldıklarında baba sıcaklığı değil katil soğukluğu verdiklerini. Anne kokusu değil ölü kokusu saldıklarını.
Bir katil nasıl sarılır sahi çocuklarına…
Nasıl bakar çevresindekilerinin yüzlerine…
Varsa sevgilileri katil gibi bakıyorlardır herhalde, yani yalancı bakıyorlardır.
Ben katilim deme cesareti yoktur onların.
Sevdiklerini en çok onlar aldatıyordur tabi varsa sevdikleri…
Çünkü öldürdükleri masum insanlar dolaşıyordur kanlarında
Ağrılı, sancılı…
Bolca acılı…
Onlar kemiklerin sert olduğunu bilemediler…
Çıkar bir gün yer yüzüne, onların kara yüzüne inat.