Sadece bir oy
Şimdi kemiklerini bir mezarın soğuk yüzüne teslim ettiğimiz ecdadımızın topraklarının adını bırakıp gitmek akıl işimidir. Akıl işimidir ülkemizin adına yakışır davranmamak, dilimizin zenginliğine sırtımızı dönüp gitmek.
Kimliksiz, dilsiz…
“Bölgemiz” demek! Doğu ve Anadolu Bölgesi, Güneydoğu Anadolu Bölgesi demek! Fırat’ın öte yakası, bilmem şura bura…
Kaybettiğimiz, kaybettirildiğimiz bir zaman mekânından çıkıp geldiğimiz zaman dilimine kadar söylediklerimiz, bize söyletilenlere veda vakti geldi diye düşünürüm.
Hani insan sadece ölümle kaybetmez sevdiklerini ve değerlerini… Bazen korkarak, bazen boyun eğerek, bazen tuzaklara gelerek, bazen bir çırpıda gözünü kapatıp ihanet ederek, bazen bilip-bilmeden…
Verdiğimiz oylar başımıza yağan bombalara…
Alkışladığımız adamlar ensemizde tokada dönüştü hep…
Ülkemizin ormanları yanarken susup, İbrahim’in ateşine bir gaga dolusu su taşıyan minik kuş kadar olamadığımızı da hatırlatmalı
Bir kuş kadar yakan ateşin sönmesine azm etmedik.
Oy verdik,
Çocuklarımızın adı yabancılaştı…
Oy verdik,
Kürdilerimiz Türküleşti, Arabileşti…
Her ne hikmetse bu yangınlarda, bu zulümlerde hep şakileşen, hep bölen, hep bölücü olan biz oluyorduk. Garip bir şekilde bizi bize bölenlerin ağzıyla bizde birbirimize yabancılaştık, ötekileştik, kabalaştık, aşirleştik…
Çocuklarımız mezarsızken, gençlerimiz zindanlarda hasta düşüp ölürken, karakollarda elektrik işkencelerinden geçerken babalarımız, annelerimiz meydanlarda çırılçıplak teşhir edilip hakaretin en büyüğüne tabi tutulurken bizim adımız “Terörist”e çıkıyordu.
Ne gariptir tüm bunları görüp hatalı olan biziz diyen, bizden insanlarımız da vardı…
Hep başkasının hamalı, başkasının aşığı, başkasının ağzı olanlarımız vardı…
40-45 milyonduk.
Ama ülkemiz tonlarca tankın, tonlarca bombanın, tonlarca potinin, tonlarca işgalin meydanıydı.
Gelen- giden kahraman olup gidiyordu, rütbesi ne olursa olsun, yaka numarası kaç olursa olsun, hizmetli, memur, işçi kim geldiyse kim gittiyse efendiye, ez xêlama çıkıp durdu…
Toprağımızda yetişen domatessin tadına varamadık, akan suyunda serinleyemedik, güneşinde yanmadı tenimiz.
Ya yakıldık, ya boğulduk…
Ya da denizler ötesi, haritalar ötesi, kilometrelerce uzağa sürüldük…
Dedim ya!
İnsan sadece ölümle kaybetmez sevdiklerini, değerlerini. Bir bakmışsınız kaybetmişsiniz ve siz farkında değilsiniz.
Farkında olmak için vakit tamamdır artık.
Hiçbir ülke isimsiz kalmasın diye, hiçbir dil okulsuz kalmasın deyip başlamalı.
Bir yerden başlamalı…
Cumhurbaşkanı seçimiyle mesela… Sadece oy verip sahip çıkabiliriz geleceğimize. Bir oy verip Sayın Selahattin DEMİRTAŞ’a, kurabiliriz yaşamımızı.
Kimsesizlerin kimsesi olsun diye bir oy vermek zor değil.
Üstelik değil sade Kürtlerin, tüm Türkiye de yaşayanların kimsesi olsun diye, tüm Ortadoğu da yaşayan halkların kimsesi…
Esirliğimizden kurtulmak için, kurabilmek için geleceği, kurabilmek için ülkemizi, kurabilmek için insanlığın ayarını…
Def etmek için talanı, hileyi, hırsızı, katili…
Sadece bir oy.