PKK Durdu!
Bilindiği üzere PKK Sayın Öcalan’ın, 21 Mart Nevroz’unda yaptığı çağrıyla, birliklerini sınır dışına çekme kararı almıştı.
Bu karara mukabil PKK, basın ve halka mal olmuş gazetecilerin de gözetiminde gruplarının çekildiğini defalarca kamuoyuna taşıdı.
Çekiliyordu, çünkü Türkiye yeni bir ruh haline girme modundaydı.
İstenilen projeye ulaşmak üzere, PKK birliklerini savunma alanlarına çağıracak Türkiye ise Akil İnsanlar öncülüğünde bir dizi gözlem ve tespitleri değerlendirip, önceleyecek ve yaşamın normal seyrine dönmesi için kararlar alacaktı.
Proje her ne hikmetse “süreç” olarak algılara konuldu.
Bir zaman da yattık-kalktık adı geçen “süreç” ile…
Hani, heyecan yaratmadı değil! Konuşuldu, tartışıldı…
Memnun olan taraflar ve şiddetle karşı olanların yanı sıra tepkinli bir beklenti içinde olan kararsızlarda vardı…
Türkiye’nin adeta bir libero gibi, fiziki performansını harcadığı Kürt meselesinde azıcık akıl ve siyaset performansını harcamaya meyilli bir duruşu oluşmuştu sanki.
Bu yönlü PKK’nin ciddiyetle üzerinde durduğu geri çekilme ve ateşkes konumu “Bir tek can yitirmedik” söylemlerini arttırarak hayatımıza konuk ediyordu bu süre zarfında.
Evet, ne gerilla ne de asker hayatını kaybetmiyordu. Ve bu oldukça sevindirici olduğu gibi arkasında durulması gereken hayati değeri yüksek bir gelişmeydi.
Bu arada Suriye’de tansiyon yükselmiş, göğüs göğse çarpışmalara sahne oluyordu…
Rojava yani Kürtlerin yaşadığı ve kendi toprakları olan bölgede PYD savunma mekanizmalarını çoğaltıp, topraklarında kendi yönetimlerini oluşturma tarafı olarak dünya kamuoyu tarafından gözleniyordu.
Tam bu arada; başka coğrafyalardan bu topraklara gelen çetelerin bu çetelere bağlı mensupların Suriye’de, ortalığı karıştırdığı ve halkın malına canına kast ettiği haberleri ajans ajans dolaşmaya başladı.
Suriye yurttaşlarının, sınırları aşan kaçışlarının arkasında biraz da kimyasal kimlikli silahların kullanımı ve çok büyük oranda insan haklarının ihlali ile tecavüzlerin yaşanmasına odaklı olarak sürmekteydi ki; hala sürmekte.
Kürtler cephesindeki, Ulusal kongre çalışmaları hız aldıkça, bir erteleme söz konusu oldu.
Anlaşılan Kürtlerin birlikte alacakları kararların, önemi itibarıyla, siyasi konjetürdeki yer ve zamanı da önemlidir.
Yine Türkiye’de cereyan eden Gezi Parkı olayları başlatılan sürecin kaplumbağa hızından da yavaş mesafe almasına vesile olan nedenler arasındadır.
Türkiye iktidarının, zafer elde etmiş bir nidaya bürünmesi, yanı sıra bir Afrika, bir Avrupa, bir Ortadoğu’ya dair sergilediği dış politikalar silsilesi de sürecin oyalamaya dönüşmesine etken nedenler arasında.
Ergenekon sanıklarının müebbetlere varan cezaları, balyoz davasının araya sıkıştırılması da sürecin oyalama projesine dönüşmesinde hız kazandırdı.
Velhasıl Kürt meselesinde çözüm için başlatılan yeni dönem, oyalama projesine dönüştü.
Hükümetin bakanları tarafından ve başbakanın bizatihi yaptığı açıklamalar da bu yönde atılacak adımlardan çok, süreci zayıflatan, erteleyen ruh içeriyordu.
Evet, “biz bir süreç başlattık, arkasındayız” PKK vazgeçse de biz sürecin olgunlaşması için demokratik açılımlar yapmaya devam edeceğiz minvalinde yapılan açıklamalarda vardı ama bu sürecin mantığına uymayan açıklamalardı.
Çünkü Kürt tarafı da çocuklarının geleceğine dair hangi iyileşmelerin yapılacağı konusunda beklentiler içindeydi.
Keza devlet, Kürt meselesinde çok iyi bir itibar sahibi değil Kürtlerin gözünde.
Bütün parçalar bir araya gelince, PKK’nin süreci okuması dolayısıyla hükümeti adım atmaya zorlaması kalıyor geriye.
Galiba hükümetin adım atması da PKK’nin politikalarına paralel gelişebilecektir. Yoksa hükümet tek başına bu işi çözmeye cesaret edemiyor.
Bundan mukabil, PKK geri çekilmesini durdurdu.
Ki bana kalırsa geri gitmeleri doğru değildi çünkü burası onların evi. Bir gün zaten evlerine döneceklerse ve bu mesele çözümlenecekse gitmelerinin bir anlamı olmaz.
Esas olan silahların susmasıdır. Öyle görülüyor ki PKK silahların susması noktasında ısrarcı olacaktır. Hükümette ciddiyetle tutum alıp adım atmaya başlarsa korkular bertaraf olur…