Ne olacak şimdi?
Ajanslar can yakıcı haberlerle dolu.
Üstelik Kürdistan da yerel haber portalları devletin özel yasak uygulamalarına tabi tutulmuş.
Ayrıca partal atmak havuz medyasının en iyi yapmış olduğu iş…
Denilir ki; “Hepimiz bu gemideyiz” hâlbuki kocaman bir palavra. Gemi batmaya başladığında kimlerin gemide kalabileceğini düşünebilir insan.
“Kardeşlik” martavalına sarılan neden sarıldığını biliyor.
İnsanları bir şeyin etrafına toplamaya çalışan bu hazine avcıları aslında kendilerine gelecek belirliyorlar.
İşin garibi dönen dolapların farkına varamayan ezici bir çoğunluk var.
Bu makyajı seçemeyen o çoğunluk, ne denilirse doğru olarak algılıyor ve kayıtsız bir biçimde tapınıyor.
Bakın o çoğunluğa göre durum şu!
“Biz kahrolsun Kürtler demiyoruz.”
“Kahrolsun PKK.”
Söz konusu kesime göre PKK gerillaları, Kürt halkının çocukları değil. Her biri başka gezegenlerden toplanmış ve sadece Asker ile Polis öldürmekle görevlendirilmiş dış mihraklı bir yapılanma.
Ve yıllarca devletin kanatları altına sığınan bu boyalı basın Türkiye de yaşayan o ezici kesimin adeta aklını yerinden aldı.
“Kürtler kaçak elektrik kullanıyor”
“Vergi vermiyor” diyerek inanmalarını sağladı.
Dağlardan uşkun toplayarak, pancar satarak çocuklarına bakan ailelerden vergi istemek nasıl bir şeydir acaba?
Sorgulamadı kimse!
Bırakın sorgulamayı bu durumu görmeyi bile istemedi kimse…
Günde birkaç bakraç süt satan aileye vergi üzerinden ayrımcılık yapmanın hakkaniyeti nedir?
Soruldu mu?
Kaçak elektrik kullanılıyor söylemi aslında Kürdü sevmemek için bahane.
Kürde karşı önyargı oluşturmaktan başka bir şey değil.
Dedim ya ajanslar korkunç haberler geçiyor.
Sokakta Kürt çocukları vuruluyor, daha reşit olmayan ölümlerin trajedisi geçiyor.
Ölüm yine annelerin bağrına yuva kuruyor acıyla.
Şehirler bombalanıyor.
Öyle “düşük yoğunluklu” çarpışmalar değil. Bas baya savaş uçaklarıyla, tanklarla, piyade taburlarıyla, bölük bölük askerlerle şiddeti yüksek savaş var…
Durmadan mezarlar kazılıyor.
Tabutlar taşınıyor.
Tuhaf olan şu; Hala Kürtlere çocuklarınız ölünce sesinizi çıkarmayın diyorlar.
Sokak aralarında yaşanan cinayetlere razı olun diyen bir vicdan yoksunluğu var.
Cenazelere yasak.
Taziye evlerine müdahaleler söz konusu.
Yani yas tutmakta kabahat!
Anlaşılıyor ki boyalı basın, aldığı emir gereği görevini tamamlamaya çalışıyor.
Halkların çocukları birbirini vururken onlar havuzlarını doldurmaya ve emir vericilerinin tahtını sağlamlaştırmaya devam edeceklerdir.
Çerçevelenmiş fotoğraflar gibi çakılı kaldıkları yerden uyanmaya başlayana kadar insanlar kan akacak böylece..
Köle olmak istemenler ise her şeye rağmen kanı durdurmaya çalışacak.