İrfan Sarı

İrfan Sarı

'Kürdistan’da Tedaş'çı olmak'

'Kürdistan’da Tedaş'çı olmak'

Bu gün okuyucu mektuplarından birini sizlerle paylaşacağım.

Ülkemizin garip hallerinden birini iğneleye iğneleye ilerleyen satırların arasında gerçeğin ana yüzüne çarpıyoruz.

Gerçekten de ülkemizin bürokratik diktatöryasının Roboski katliamı hesabı üzerimize yağdırdığı zülüm çok büyük.

Denilir ki; kaçak elektrik yüzünden taşıyıcı paneller/trafolar yük binmesinden kurtulamayıp iflas etmektedir. Bu bir gerçek olabilir ama mazeret değildir. Devlet yurttaşın ihtiyaçlarını karşılamak üzere organize olan bir araçtır. Bu araç trafoyu/paneli daha büyük ya da daha dayanıklı hale getirmek zorundadır.

Kaçak elektrik kullanımının nedenlerini araştırıp bu sorunun kanamasını durdurmalıdır. Pansuman yapılmalıdır.

Ve basın denen renkli devlet yalakalığı artık Kürt yurttaşları karalayacak haberler yapmaktan vazgeçip doğruları taşımalıdır sayfalarına.

Aşağılayıcı ifadelerden, ayrımcı söylemlerden, öteleyici durmaktan, inkar etmekten imtina eden gerçek bir vicdan oluşturmak bu ülkenin boynunun borcu.

Sözü uzatmadan duygusuyla şavk olan bu elektronik mektubu okuyalım.

“Size göndermiş olduğum bu e postanın edinmiş olduğum bilgi ve yaşanmış olan birebir hayattan alıntı olduğunu aydınlatıcı ve toplumu ilgilediren bir konu olduğundan güçlü yorumunuzu katarak ders verici nitelikte olacağı kanısında olduğumdan bu ve sizin belirleyeceğiniz bir günde Yüksekova haberde köşenize yansıtırsanız yararlı olacağı kanısındayım şimdiden ilginize sonsuz şükranlarımı sunarım.

Kürdistan’da tedaşçı olmak.

Yine başım acayip ağrıyor geç mi kaldım saat yok. Çocuğu hastaneden alacaktım, sarhoş muyum ev mi soğuk ben mi dışarıdayım galiba yine dün gece fazla kaçırmışım. Yani içmenin sosyete bağlantısı ipin ucu. sarhoşluğun ucu ipteymiş bunları geçirirken beynimde, alel-acele giyinmiş kiralık oturduğum dairenin çevirdiğim anahtar kapısı beynimi zorlarken koku duyularımı zorlayan komşu dairelerdeki akşamdan kalma yemek ve çocuk sesleri arasında sek sek oynayan ilkokul çocukları gibi sabahın en azından bana göre sabah tabi ki normal insanlara göre öğle ezanı okunmak üzere olan vakit arasında aşağı inmeye çalışıyordum.

Aşağıdan ses geliyor. ben duymamaya çalışsam da gördüğüm tek kare iyi giyimli elinde tornavida yanında her buyruğuna uyan asker ebadında ve yan tarafta hafızamda yer edinmiş kısa boyu cezaevi sorumlularına benzer hükümdar soytarısı. 

Akşamları eve gelirken içeceğim içkiyi görmesin diye sarmaş dolaş sakladığım poşetime bakan sonradan niteleme sıfatıyla anlayabildiğim bizim kapıcı. Sarhoş olduğumu anlamasın diye duvara yaslanıp izlemeye çalıştığım karede öyleydi…

Galiba sarhoş değildim. Bir şeylerin ters gittiğini asık yüzlerden anlamıştım. asker kılıklı kabloları dağıtmış hoşuna gitmeyen kabloyu kesmek üzereyken asayiş şubeden emir ve direktif vermeye programlanan onbaşı tabi ki kızacağını anlayabilirsek on beş başı diyebileceğimiz görünüşte sert imajı olan ama mecburiyete emir kılınan beyefendili şunu ve bunları kes deyince, ben aşağı inip kontrole başlıyorum. Aradaki boşlukta sarhoşluğumu gizlemeye çalışıp arkadaş ipin ucunu biraz gevşetin dememle yandaki komşunun ya ben saatimi kaçak kullanmıyorum bu binada kaçak yok benim bildiğim kadarıyla buna yemin edebilirim. On beş günde bir kancayı biraz indiriyorum açık konuşmak gerekirse yalnız hava soğuk olduğu zamanlar elektrik sobasıyla ısınabiliyoruz anca deyişinden sonra beyin karmaşası yaşayan asker bana dönüp bir kablo daha keserek gevşetiyoruz zaten ipin ucunu. İpin ucu kablolarda mı daha fazlasını kesmesin diye konuşmama ara vermeye çalışırken yukarı gelen kızgın on beş başının kolunu tutup
yukarı çıkardım. Sıvası yapılmamış daireyi gösterdim, içini ısınabilecek durumları ve kışın şiddetli yaşam koşullarında ki durumu tam yeter dercesine kaçak olmayan mecburi durumu anlayınca içine çektiği depremzede ev sahiplerinin yaşam olanaklarından kaynaklanan sızı yıkmıştı kendisini.

Hissedebiliyordum… Yeter dedi görmek istemiyorum fazlasını. İndik beraber aşağı. Yine komşunun isyan konuşması vardı aşağıda. Dünyada en pahalı elektriği biz Türkiyeli olarak
kullanıyoruz. Neden ve hepimizin İstanbul maceraları vardır bilmiyor musunuz? İstanbul’da kullanılan bir fabrikadaki kaçağın Hakkâri ve bölgeleri kadar etmediğini ve son çıkan elektrik affının onlar için olduğunu sus dercesine başını sallayan komutan konuşmaya başlayacakken yanındaki asker dile gelir ve der sen ve sizler sabah evinizden çıkar çalışırsınız eve ekmek getirmek için getirmediğiniz zaman çoluk çocuk hesap sorar.
Eşiniz derki nerde ne getirdiniz? Ve DİKKAT BİZDE EVİMİZDEYKEN DIŞARI ÇIKIN KAÇAK BULUN GETİRİN DERLER GETİRMESEK NİYE DERLER? Getirmeğimiz olmuş ekmek götürmesen bir süre sonra şiddetli geçimsizlikten boşanma bizde kaçak götürmesek kaçaksızlıktan işten ayrılma ve iddialar bitmez belki kurtuluruz bir kaç ay sonra nasıl? Nasıl mı? Valilik buna dikkat PROJE HAZIRLIĞINDA KENDİ BÜNYESİNDE KAÇAK EKİBİ KURMAYA ÇALIŞIYOR [iş arayanların dikkatine]bizde kurtuluruz acı çekmekten vicdan azabından ve çektirmekten ayrıca kaçaklara ceza ve mahkemelik yapmıyoruz ki kaçak yakaladığımızda maddi duruma göre beş yüz bin endeks yazıyoruz böylece tamamlanıyor. Bizde o kadar kötü değiliz kirve halımızı böyle yaz ve bu aklıma geliyor. Kaçak neydi eğer bedelini ödüyorsak Roboski de yaşanan kaçakçılık mıydı? Dış ticarette vergiler maliyeye ödenir bur da karakola ödenmişse kaçak mıdır Roboski halkı suçluysa karakol suçsuz mudur? Ve
madem bir şekilde faturalara yansıyorsa elektrik kaçak mıdır?

Kaçak terimi fiili anlamda şekil mi? değiştirmiş midir anlattıkları ve hissettikleri iyi kalpli Tedaş amcalarının. [Amca demişken hala mı uyanmamışım? Çocuğum hastanede almam gerek, belki taburcu olmuştur. Kaçak ilaçlara yakalanmadan ne rüyaydı bu?]”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
10 Yorum
İrfan Sarı Arşivi