Kara Operasyon
Şubat başından beri yerleşim birimlerine ve yüksek yerlere yağmaya başlayan karla birlikte dondurucu ayazlarda başlamış oldu. Neredeyse güneş hiç doğmadı. Mevsim normallerinin üzerinde seyreden iklim rengini yaşama da yansıtmış durumda.
Hava durumlarını savaş uçaklarıyla yaran haber ajansları şimdide kara operasyonunun aktörlerini yani askerin beyaz elbiseler ve zırhlı araçlarla bölgeye naklini duyurdu halka. Bölgedeki vahşi coğrafyaya acımasızca çöreklenen iklim cemrelerle kendini yumuşak havalara bırakacak derken operasyonlarla bölgeye intikal eden askerin sınır ötesi gidişi hiç akıl karı değil.
Uydudan çektiği fotoğraflar ve istihbarata dair bilgileri de güncelleyen ABD ordunun bu mevsimde dağlara yürümesine izin vermiş oldu. Hayatında bir kez bile kar görmeyen askerlerin de var olduğunu çok iyi bilmek lazım.
Şu günlerde poyraz rüzgarlarının esimiyle kabuk bağlayan karda yürüyen bu askerlerin yeryüzünün bu yeni şekliyle karşılaşmasını ve bundan dolayı nasıl bir psikoloji içinde olduğunu kestirmekte oldukça kolaydır.
Bush ve savaş kurmayları bu dağlarda teknolojinin ne kadar çaresiz bir şey olduğunu bilmeyecek kadar masum değildir. İkisini bir araya getirdiğimizde askerin o dağlarda bilgisayar başındaki oyunlar gibi yönetilemeyeceğini de bilen bir unsur varsa o da ABD"dir.
Eğer teknolojik üstünlük diye bir şey olsaydı 11 Eylülde Bush"u kalbinde vuran bedevi çöllerinin uzun libaslıları şimdi çoktan tarih sayfaları arasına alınmış olacaktı. Özgürlükleri halkıyla buluşturmuş, dünyaya barışı dağıtan efsane olarak geçmiş olacaktı. Ve bizde bu yazıları yazma gereği duyuyor olmayacaktık.
Savaş medyası, sınır ötesine bir askeri hareketliliğin olduğunu canlı yayınlarla vermeye başladığı sıralarda bölge tipi ve kara teslim olmuş birçok köy yolu kapanmış hayat durma noktasına gelmişti. Bu sırada hakka ten de askeri sevkıyatlar görüldü. Üstü açık askeri araçlarda sırt sırta vermiş askerlerin dizlerine örtükleri battaniyeler ve naylonlardan soğuğun şiddetini anlamak mümkündü.
İşte bu noktadan bakılınca operasyonun mutlaklığının yanında askerin içindeki durumunu anlatan ağıtın alttaki dizeleri aklımıza takılıyordu.
zenginimiz bedel verir
Askerimiz fakirdendir.
Meclis kürsüsünden hamaset edebiyatı yapan siyasi partilerin birbirini parçaladığı ve amerikan emperyalizmine karşı nutuk attıkları şu sıralarda cumhurbaşkanından geçen türban yasasından haberleri yoktu demeyeceğim. Danışıklı dövüşün rengini anlamak gerekiyor. Aslına da her birinin amerikan yandaşı olduğu ve onlarsız bir adım atmadıklarını da bu operasyondan önceki operasyonda da görmüştük.
İşi o kadar boyutlandırmışlar ki kahramanlıkları üzerinden siyaset yaptıkları askerleri gözünü kırpmadan Sarıkamış koşullarına yollayabiliyorlar. Ülkenin çözüm bekleyen sorunlarına yaklaşım sergilemek yerine olayı yine her zamanki gibi askeri tedbirlerle yani vurmak, kırmak ve kan dökmekle çözümlemeyi kolaycı bulan anlayışlarını korkmadan sergiliyorlar.
Çünkü siyasi arenada yok olmuşlar. Elde tutulabilir bir tek programları yoktur. Bu gün bile halkın önüne çıksalar dünden farksız davranış geliştiremeyeceklerdir, yine halka ip atmak ve bölünmekten dem vurmaktan başka sloganları olmayacaktır. Halkların Türkiye"de ki sorunlarını çözmek onların siyasi arenada kaybolmasına vesile olacağından şiddeti hep ön göreceklerdir.
Kürt gerçeğinden sağlığa kadar uzanan sorunların giderilmesi artık onları aşmış durumdadır. ABD parmak işaretiyle ülkeyi yönetiyor ve bunlarda buna razı durumdalar.
Bu gün dayatılan operasyonun da çözüm olmayacağını kimse onlardan iyi bilemez. Ama ülkeyi yönetemeyecek durumdaysanız birileri gelir halka atılan ipleri eline alır.
Her şeye rağmen operasyonun Kürtler ve Tükler arasında derinleşecek uçurumları yaratmamamsı için kim elinden hangi çaba geliyorsa harcamalıdır. Ölümleri durdurmak insan olmanın yüceliğinde vardır.