Kar muhabbeti
On yıllardan sonra Yüksekova, çocukluğumun kar yağışlardan birine şahit oluyor. Haliyle tüm muhabbet kar üzerine odaklaşıyor.
Şahsen ben kar yağışının bu kent için faydalı olduğunu düşünüyorum. Tabi ki kar yağışının getirdiği aksaklıkları da sıralamaya kalkarsak uzadıkça uzayan bir liste çıkar önümüze.
Altyapısı olmayan bir şehir için, kar yağışı ve sulusepken bir yağışın yerleşim yerinde tehlikeler oluşturduğunu düşünmeliyiz. İşyerleri ve alçak tabanlı evlerin su baskınına uğraması işten bile değil.
Esnafın, sanatkârın, tüccarcın işyerlerine gidip gelmesi, işyerini açması, hizmet üretmeleri zorlaşıyor. Çünkü yağan karların kent merkezinden aktarılması işi çok mühim, en önemlisi nihai tüketici olan halkın evden çarşı merkezine olan yol bağlantısının sağlanmasıdır.
Ama bu tür yağışların, özellikle bahar aylarının ve ardından gelen yaz-sonbahar mevsimlerinde toprağı doğal olarak dezenfekte ettiğini düşünürsek, faydasına da bu şekliyle ulaşmış oluruz.
Özellikle evsel atıkların, atık merkezlerinde beklediği sürede oluşturduğu kirlilik ile toprağa boşalttığı zehirin temizlenmesine katkısı da vardır.
Yine yağan karın erimesiyle, doğada bir devinimin ve bitki florasında bir canlanmanın olabileceğini düşünürsek ekosistemin kendi işleyişini aksatmadan tıkırında yürüttüğünü örnek olarak almamızda fayda vardır.
Türkiye iktidarının kaplumbağa hızıyla geldiği bölgemizde, gerek yol, okul, iletişim, sağlık, enerji politikaları ve gerekse siyasi olarak uyguladığı politikalarda geldiği hız oranında yerel nüfusu cezalandırdığını düşünüyorum.
Daha Yüksekova ilçe merkezine jeneratör santrali sistemiyle enerji verildiği yıllardan kalma direk ve diğer donanımlardan söz etmek mümkün, bu haliyle bakıldığında sağlıklı bir elektrik dağıtımının olabilmesi düşünülemez. Bu noktada herkes ve her kurum mazeretler silsilesini çalıştırıyor.
Bir kaçak elektrik muhabbeti vardır ki sormayın. O kadar içi boş bir söylem ve o kadar iktidar destekli bir propaganda malzemesi daha icat edilmemiş. Görev ve sorumluluktan kaçmak için böyle kaçak bir savunma geliştirildiği ortadadır. Eğer tüm mekanizma günün modern tekniği ile zemine oturtulursa ve rutin bakımlar zamanında sağlanırsa bu aksaklıkların yaşanmayacağı ortadadır.
Sağlık politikaları, hastane yapmayla bir adım önde ve gerekli araç tekniğinin bölge iklimine uydurulması da bir öncü adımdır. Ama yerel idari birimlerin birbiriyle didişmesi, çeşitli fikirsel buluşmaların rant ağına dönüşmesi, mevki ve güç iktidarına olan bağnaz tutum, tüm bu öncü varlıkları gölgeliyor. Çalışanlara, emek üreten tüm teknik ve uzman kariyerlere politik korkular ve baskılarla gitmek hizmeti çökertir.
Samimiyet ölçüsü ne olursa olsun, yerel yönetimin hizmet politikalarında günübirlik davranması, samimiyetini bertaraf eder. Karla mücadele, bir belediyenin Yüksekova gibi bir ilçede cebinde taşıdığı tanıtım belgesi kadar önemlidir. Gerekli donanım ve kalifiye insan gücü ile yerel kaynaklar önceden tespit edilip programa alınır. Teknolojik varlıkların farkındalığı ile felaket boyutlarındaki yağışlar kolayca atlatılır böylece. Ayrıca kriz masası gibi bir oluşum gerekliliği de ortadan kalkar.
Aynı şekilde yol güvenliği ve tekniği ile donatılmış bir yerel iktidar bu kadar beceriksiz duruma düşmez.
Karayolları köklü kurum olmasına karşın, her yıl sınıfta kalmaya devam ediyor. Bu gidişle de kalmaya devam edecektir. Çünkü kurumu ayakta tutacak politika yerel idarenin görüşüne bırakılmadan belli bir bölge üzerinden aslında merkezden yürütülmektedir. Bu noktada kendi bölgesel koşullarını, iklimsel gerçeğini hangi teknikle projelendireceğini bilmeyen bir yapı vardır.
Altyapı, dev çukurlar dev borulardan ibaret bir kazı çalışması değil elbette. Gerçekte bir zihniyet değişimidir. Kaplumbağa hızından, teknolojik hıza kavuşunca bir takım ilerlemenin var olduğunu görebileceğiz.
Umarım o günleri görebileceğiz.