Kan ve Zam
Arkasında büyük acılar bırakan bu savaşın görünmeyen yüzünden dolayı zam rutin bir uygulamaya döndü.
Savaşın faturaları yüklü olunca; devlet organizasyonu milli duygulara oynamaya başlayıp, halkı “Bir Türk Dünyaya bedeldir” kıvamına getiriyor.
Üreticiye destekler sadaka boyutunda tutulduğu için de herkes Polatlaşıyor.
Milliyeti nasip derecesinde şehitlikle ödüllendiriyorlar.
Daha iyi bir üretici, kalkınmaya katkısı olabilecek girişimci yerine; daha iyi cop ve o copla insanları daha gaddarca dövecek memurlar atıyorlar.
Gaz bombasının ithalini, savaş uçağının en menzillisini tercih ediyorlar, makine sanayisine. Çünkü yüksek düzeyde güvenlik tedbiriyle halkı çembere kıstırmayı orada oyalamayı daha iyi beceriyorlar.
Üretim bu ülkenin zihnini açar çünkü.
Üretim bu ülkeyi yoksulluktan kurtarır.
Üretim bu ülkeyi demokrasiye taşır.
Üretim adaleti ve sükuneti sağlar çünkü…
Çıraklıktan, kalfalıktan ve ustalıktan ibaret bir iktidarın, devrim sayılabilecek soy kütüğü bende yok. Kimlerde varsa artık…
Kürt meselesi “yok” derecesindedir.
Kalkınma hızı yüksek deniliyor. Ama!
Teknoloji ve bilim yüksek tonajlı savaş araçlarını taşıyabilecek taşıyıcılar, konteynırlar ve benzeri savaş aygıtları üretebiliyor.
Kürt meselesinde de hatırı sayılır bir çözümsüzlükle karşı karşıyayız. Ve öldürdüm, öldürmedim havası hakim. En çok ölenlerse bu ülkenin yoksul çocukları.
Ve sanki en çok insan öldüren galip gelecekmiş gibi!
İşte tam bu nokta da zam mesaisi yapılmaktadır. Maliye bütçede oluşmuş kara deliği kapamak için bürokratlarıyla kafa kafaya verip dünya da eşi benzeri bulunmayan hilelerle vatandaşın cebinden para emiyor.
Hani biz yoksulluğumuzu özledik özlemsine! Ama böyle açıktan açıktan insanlara yoksulluğun reva görülesi doğru değil.
Barajlar yapmak, karakolları yeniden inşa etmek, kurşungeçirmez elbiseler ile çözüm bulmaya yeltenmek, ucu bucağı belli olmayan bir kargaşaya doğru yol almak demek olur ki, bu da azami ölçüde kan akması anlamına gelir.
Akan kanı durdurmak için, maksimum gayret ön plana çıkarsa ne ala! Yoksa zam sınırsız davranışını sürdürecektir.
Zam, çokta para politikalarıyla ilgili değildir.
Neredeyse gün yirmi dört saat, her saniye, savaş için tekerlekler dönüyor ve potinler yürüyor.
Bilindiği gibi tekerlekli araçlar suyla çalışmıyor daha.
Yürüyen potin sahipleri de yeme, içme ve barınma ister.
Birde çıldırmış teknolojinin giderleri.
Kuş değil bu uçaklar bir tahıl tanesiyle uçsunlar.
Ve tüm bunlara rağmen… Ülkede kimse üretmeyecek.
Kırk yıllık hayvan yetiştiricisi koruculaştırılacak.
Çiftçi, “anasını alıp gidecek”
Esnaf, kepenk kapatacak, borç verecek.
Tüccar, teşvik yükümlülükleri altında ömür boyu borca çakılacak.
İthalatı, ihracatı hayaliye yoracaksın.
Tersaneler işçi çıkaracak, madenler kaçak galeri açacak…
Savaşa harcanan faturadan kan damlıyor.
Kan damlayınca son mangır cepte dikkat çekiyor. Gözünü diken dikene…
Dedim gitti; Savaştan vazgeçilirse zam kendiliğinden rafa kalkacaktır.