İrfan Sarı

İrfan Sarı

Estetik ve görüntü bunalımı

Estetik ve görüntü bunalımı

Yüksekova çarşı merkezine 2013 yılı içerisinde yapılan kaldırım ve yol çalışması cumhuriyet tarihinin en samimi çalışmasıydı.

Türkiye’yi baştan sona donatan AKP iktidarı ve bürokratik egemenliğin bu çalışması aslında istenilen tarzda da uygulanamadı. İçinde orta refüj ve peyzaj planı da olan kısım maalesef yerel yönetimin çelmesine takıldı.

cng1.jpg

Hele kaldırım dizaynını takdirle karşılamak gerekir. Kendi kapital gücümüz ve ailesel nüfuzumuz boyutuyla yükselttiğimiz kaldırımların yanında cüce kalan daha alt sınıf ve nüfuz kaldırımların görüntüsü sağlıklı, atletik yapılı insanları dahi bunalıma sokar cinstendi.

Kentsel dokunun bu ucube görüntüsü karşısında imana gelmemiş kurumsal iktidarların kayıtsızlığı bir o kadar ürkütücü idi.

Ama “benim değil, senin bölgen” kavgasına karşın kaldırım artı yol yapıldı ve hizmete sunuldu.

Bir kış geçti üstünden.

cng2-001.jpg

Bu çalışmanın birçok alanı, kışın işin ehli olmayan iş makinesi kullanıcıları tarafından sakatlandı. Kenar taşları, zemin, ahbap çavuş ilişkileri sonucu işe alınmış makine operatörlerinin karla mücadele programı sonucu adeta yırtıldı, kırıldı, kazıldı…

Bir kısmı da işyerlerinin işgüzarlığı sonucu, buz kırıyorum bahanesiyle demir levhalarla tırtıklandı.

Ama her şeye rağmen, kaldırım ve yol iyi bir çalışmaydı.

Bahar aylarına girdiğimiz şu günlerde karşılaşmamız gereken görüntü yok ortada.

Eski yanlış anlayışımızın aynısını kaldırım işgali yaparak sürdürüyoruz, hiçbir kurum bu işgal karşısında somut bir proje ortaya koyamıyor.

cng3-001.jpg

Her birimizin çıkarları zedelenecek, her birimizin siyasi nüfuzu azalacakmış gibi kurnazca duruşu ortaya çıkıyor. Bu kent adeta kendi kaderine terk edilmiş gibi manyakça duruyor işgal altında.

Kimi kaldırımın hangi kısmının ne kadarını işgal edeceğinin telaşında, kimi ise gelecek zamanda siyasi, kurumsal, bürokratik hangi kazanımı elde edebileceğinin peşinde.

Kimi ise “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” kaygısında.

Ama ilginç olan şu; kimin ağzını açarsanız bu işgalin ne kadar ayıp, ne kadar yersiz, ne kadar barbarca, ne kadar haksız olduğu yönündeki serzenişlerine tanık olursunuz.

Fakat garip bir şekilde bu kaldırım işgalini yapanların ta kendisiyiz her birimiz, itiraz edenler en çok işgal yapanlar sınıfının içinde.

Göz yumuyoruz.

Göz yummakla kalmıyor gözünü açanların gözlerine bakarak onları da sessizleştiriyoruz.

Her kes, her birey, aydın, yazar, çizer, öğretmen, avukat, mühendis, esnaf, işçi, kadın, çocuk, engelli, köylü, kentli, politikacı, bürokrat, memur, cemaatçi, sivil toplumcu, meslek kurumcu, nakliyeci, taksici, minibüsçü, öğrenci, üniversiteli, sendikacı ve saire ve saire cümle alem haklı!

Ama bir haksızlık var ortada.

Kaldırım ve yol işgali şimdi daha rahat ve daha serbest.

cng4-001.jpg

Buna yönelik tek adım atılmıyor.

Şu günlerde, orta refüje toprak doldurma ve ağaçların budaklanması çalışması var, hepsi yüz-yüz elli ağaç ve sekiz yüz metre uzunluktaki toprak aktarım çalışması…

Gelin görün ki; estetik çalışması, eziyet çalışmasına dönüştürüldü. Toz-toprak insanların suratına rüzgarla birlikte çarpıyor, etraf toz yığını, işyerleri çalışanları ürünlerini temizle temizle yetişmiyor.

Ve şu günlerde dağ, bahar bitkileri furyası zamanı… Eli iş tutan her kes sabah erken saatte dağ yolunu tutuyor akşam torbalar dolusu pancarla geri dönüyor. Ama çoğunluğu bu işi meslek edindi çoktan.

Bu marjinal meslek gurubu, mesken bulmakta zorlanmıyor, istediği alanı gözüne kestirip bitkisini pazarlıyor. Çekip gidince de artıklarını ve çöplerini ulu orta bırakıyor.

cng5-001.jpg

Sabah saatlerinde başlayan bu kaldırım işgali ve kayıt dışı işporta tıpkı esnaf-tüccar gibi mesai yapıyor gecenin belli saatlerine kadar.

Kaldırımları yürüyecek adımlık yer bulmak zor oluyor bazen, bekliyorsunuz ki önünüzde yürüyen ilerlesin ya da bir yere sapsın ki siz adımlarınıza zemin bulasınız.

Kocaman bir kentsizlik Gever (Yüksekova), kocaman muhatapsızlık, kocaman bağırmak ve bu işgalin karşısında kocaman bir teslimiyet bizimkisi…

Türkiye’nin herhangi bir kentinden, hatta yanı başımızdaki İran ülkesinden kentimize ürün getiren satıcıların rahatlığı gözden kaçmaz. Köşe başı, bir esnafın dükkanının önü, hükümet konağının ön kaldırımı, caminin etrafı yani istediği yerde istediği ürünü satar, kimin nesi neyin nesidir diye kimse sormaz.

Elindeki bütün ürünleri satsa otel parası etmeyecek olanları mı dersiniz?

Çocuklarımıza bıçak, kasatura, satır, satanlar mı?

Hatta ilaç satanlar…

Garip bir şekilde urgan satanlar… Külot atlet satanlar…

cng6-001.jpg

Şöyle göz ucuyla şehri dolaşırken bile tüm bu manzara karşısında bunalıma giriyor insan. Tertipsiz, palansız, kuralsız duruyor kent.

Bu kuralsızlığa bu işgale teslim olmuşuz.

Hepimiz eleştirmeniz bu konu da, hepimiz toplum mühendisiyiz…

Devrimcisi, sağcısı, solcusu, dindarı, liberali, muhafazakârı, faşisti, sosyalisti, komünisti, Marksisti, orta yolcusu, kapitalisti, anti-kapitalisti, demokratı…

Bu manzara karşısında anlaşılıyor ki bir bana necilik var aslında.

Estetikten yoksun, görüntü buhranı içinde bir kent.

İstesek istemesek biz buyuz.

Üstelik doğa bize altı ve üstüyle inanılmaz derecede donanımlı ve muhteşem bir coğrafya, harika bir iklim sunmuşken…

Yere göğe sığdırmadığımız bu kentte, toplumsal meselelerde belli bir netlik yakalanmışken, hala böylesi çelişkilerin ve kuralsızlığın yaşanıyor olması da endişe sınırındadır.

Hala Gever’e örgütlü bir kent ve bileşenleri demek için ya çok erken ya da biz beklenen demokrasiyi, özgürlüğü, demokratik özerkliği kaçırdık.

Kentimizi ve kendimizi yönetmekte bir aksaklık yaşıyoruz ve bu aksaklığımızı göremiyoruz.

Bizde bir problem var.

Artık şehir merkezi dediğimiz Mexsudava, sanayi sitesi yolu üzerinde gençlerimizi, çocuklarımızı trafik kazalarına kurban veriyorsak kusura bakmayın ama daha istenilen demokrasiye, insan haklarına, saygıya, birbirimizi sevmeye çok var…

Bize gelecek vaat eden çocuklarımıza yakışır bir şekilde yaşamıyoruz velhasıl…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
36 Yorum
İrfan Sarı Arşivi