Enver de vuruldu sıra sende
Beynine yuva kurmuş kurşunla derin bir uykuda şimdi Enver…
Saat gibi durmuş.
Hey lé lé, lé feleké!
Sözüm ona bayramdı. Bayramda şeker toplayacaktı. Gülecekti. Eğlenecekti. Çocukluğunun manasına uyup çocuk olacaktı.
Büyürse bir daha bu günleri yaşayamamağını biliyordu.
Ama bir uzman çavuş, beyni öldürmeye ayarlanmış, yüreğinde kin. basmış tetiğe…
Enver’in eli kolonyalı. Yüreğinde bayram telaşı. Ağzında tatlımı tatlı “Cejn’a ve piroz.”
Sedye sırtında hastane koridorlarında.
Zehir gibi damlamış beynine kurşun, çeksen çekilmiyor, çıkarsan çıkmıyor.
Vuran böyle vurmuş. Ölsün deyi!
Vuran “çocukta olsa” “kadında olsa” komutunu duymuş.
Çünkü; “En iyi Kürt ölü Kürt’tür.” Böyle buyurmuş ataları biliyor.
Sümbülün gözleri önünde vurulmuş hem de…
Anası yavrusunun yolunu gözler şimdi.
Babası oğlunun dönüşünü.
Bayram şekeri toplayıp eve dönen çocukların yolunu gözlemek babaların heyecanını yükseltir, anaların yüreğini hoplatır.
Gelmeyince, dönmeyince oğulları-kızları yürekleri paramparça ayrılır. Yürekleri küçülür yürekleri kaybolur. Heyecansız kalır… Nefessiz…
Biliyorum sizin yavrunuz bayram günleri evine hep döndü…çantasında şeker, dudağında gülmeler…Çocukça masum bir yorgunlukla.
Biliyorum sizin bayram günü oğlunuz vurulmadı hiç…vurulmasında!
Çünkü dua etmeyi unutursunuz…
Allaha yalvarmayı bile unutursunuz…
İki damla soğuk, iltihaplı, şaşkın gözyaşı dadanır göz çukurunuza. Yüreğinizde tam manasıyla zembereği kopmuş bir fırtına. Sustursanız susmaz. Konuştursanız konuşmaz.
Birde aylardan Eylül.
Yapraklar kopmak üzereyken dallarından, hazır toprağa düşmeye yani.
Derin, suskun bir uykuda şimdi Enver!
Eylül ayında, Diyarbakır zindanında, işkence sonrası bitap düşmüş ağabeyleri gibi geçmiş kendinden.
Annesi başındaymış… babası başında! Nerden bilsin.
Uzman çavuşun biri onu vurmuş silahıyla…O onun uykusunda…
İnsan vurma uzmanı çavuş…
Tetiği itmiş çünkü…
Hükümet bilmez, devlet duymaz. Duyarsa şayet “iyi çocuk” olur sonra. Çok yeni daha Şemdinli de ekildi toprağa.
Aslında bu moda çok eski moda!
Palu’da, Genç’te, Dersim’de, Nevala Qesaban’da, Zilan’da
Rüzgar inandı, kar inandı, dağ inandı, börtü böcek inandı…
Ama daha keklik inanmadı…
Keklik takımı inanmadı…
Enver derin bir uykuda, düşsüz, sabahsız. Kapkaranlık.
Körler…sağırlar… duysun!
Duysun ki kimseler uykuda kalmasın…