Emir ve yasak ülkesi
PKK ile TSK arasında son zamanlarda artan çatışmalı süreç toplumu bütün olarak kaygılandırmaya devam ediyor. Bu sürecin yapıcı bir temelde çözümlenmesi ve çatışmasızlık ortamına gark olması için sivil toplum örgütlerinden bir biri ardından gelen açıklamalar artarken bölgeye dair hükümetin önleyici tedbirleri eskiyi yeniden denemeden öteye gidemiyor.
Oysa hükümetin başlatmış olduğu demokratik açılım projesi demokrasinin yaygınlaştırması adı altında yapılıp özgürlükler ve insan haklarının standartları konusunda iyileştirmenin yapılacağına dair işlenip topluma böyle angaje ediliyordu. Bu gayretin geçmiş hükümet politikalarıyla fark yaratacağı umudu çok sürmeden açık vermeye başladı.
Mevsim itibarıyla tarımsal ürünlerin hasadı noktasında Karadeniz bölgesinde insan gücüne olan ihtiyaç Kürt illerindeki işsizler için bir umut kaynağı olmuş ve yıllardır bu umut bütün olumsuzluklarına rağmen sürmektedir. Yıllarca bu umut kapısına mecburiyetten giden Kürt mevsimlik işçilerine gösterilen ayrımcı tutum basın yayın kurullarına yansıdı dilden dile dolaştı. Devletin yıllarca çare bulmak istemediği insan hakları ve demokrasi sorunu gibi işsizliğe de bulmak istemediği çareye rağmen haksızlığa uğramak bahasına yola koyulan bu işçilerin hastalıklıymış gibi ayrıma tabi tutulması artık resmi ağızca da dillendirildi. Hem de çatışmaların artmış olduğu gerekçesiyle.
Çalışma ve sosyal güvenlik bakanlığının valiliklere göndermiş olduğu genelgede bu ayrımcılığın ırkçılığa dayandığını görmek mümkündür. 31 Mart tarihli bakanlık genelgesi sırasında Kürtlerin bölgeye alınmaması bunun yerine Gürcistan’dan işçi alımına gidilmesi mehabetlerini hatırlıyoruz. Asıl acı olan bu değil bakanlığın genelgedeki bariz ayrımcı tutumudur. Bu genelgeye göre mevsimlik gezici iççiler bakanlığın “Sosyal Hayatlarının İyileştirmesi Stratejisi Eylem Planı” da güvenlik adı altında arazi sahiplerince adı geçen mevsimlik işçilerin kimlik tespitleri yapılıp kolluk kuvvetlerine bildirmeleri ve muhtarların da bu işlemde aktif rol oynaması aynı zamanda işçileri sürekli gözetim altına da tutması belirtilmiş. Aynı zamanda emniyete düzenli rapor verilmesi de genelgede işaretlenmiş.
Hal böyle olunca demokratik bir açılımdan söz etmenin onu topluma pazarlamanın engin bir derinliği bulunuyor. Toplumu özgürlüklerinden yaşam standartlarından eksik bırakmak için süslü ve kandırmaya yönelik toplu bir teşebbüs.
Kürtler için kullandıkları kardeşlik nidaları ve din kardeşliğinin sahteliği amelelik yaparken bile ne kadar berrakça ortaya çıktığı görüldü. Türkler içinde içinden çıkılmaz bir vatanperverlik sunumu var. Her gün vurulan oğullarının cami önlerindeki cenaze merasimlerinde onlar gran-tuvalet ve timsah gözyaşlarıyla bulunurken perişan halkın gözüne baka baka şovenizmi enjekte ediyorlar.
Öte yandan bu algı sahiplerinin ölen onca gencin akan kanında sorumluluğu bulunmasına karşın kılının bile kıpırdamamsı üstüne üstlük basın yayın kuruluşlarında apoletleriyle göğüs kabartmaları ve yüksek sesle konuşmaları karşısında sadece hayret edilir. Demokrasisi gelişmiş bir ülkeler de böylesi yetkili kişilerin her ölüm karşısında özür dilemesi ve derhal istifa etmesi kaçınılmazdır.
Anlayacağınız emir ve yasak silsilesine dayanan anlayışın bu alışkanlığından vazgeçmesini beklemek saflık olur. Çokça sığınıkları demokrasi anlayışlarının da kendi emir ve yasakları içinde olmasını vurguluyor ve bize böyle servis ediyorlar.
Bu demokrasi yasak ile yoğrulmuş yeni yetme bir demokrasidir. Bu açılım ise emir kontağı ile açılır ve kapanır. Daha başımıza kaç taş düşer kaç deprem vurur, yüreğimize kaç acı gelip oturur onu kestirmek zor ama başımızın bela içinde yüreğimizin acı içinde olduğunu biliyoruz.
Çünkü iyileşmeye dair önleyici bir sağlam belirti görünmüyor. bütün açıklamalar tahrik edici, öteleyici, retçi. Gel de işin içinden çık.