Dolar tutulması
Ülke baştanbaşa narkoz altında… Etkisi o kadar kuvvetli ki uyanmaya mecal yok. Bu doz bir uyutulma hastaya iyi gelmeyebilir. Ve mümkündür ki hastayı kaybedebiliriz.
Bir ülkenin ekonomik gidişatı nasıl oluyor da insanları ilgilendirmiyor anlamakta zorlanıyorum. Yine de söylenecek birkaç söz vardır.
Bir kere olup bitenlerden tabanın haberi yok.
Sokaktaki adam, alacağı asgari ücretin hayalini kurmaktan dönüp etrafına bakınamıyor. Ya bu da elimden giderse kaygısı var…
Neden haber yok?
Çünkü halkın haber alma hakkı çoktan beridir elinden alınmış. Bunun yerine “zengin kız, fakir erkek ya da zengin erkek fakir kız” konulu TV dizileri ya da kahramanlık nidalarıyla ballandırılmış bol figüranlı kurgu dizilerle durum kontrol altına alınmış.
En korkuncu ise; yarışma adı altında insanları maskara yapan, tarzdan tarza sokan, tamamen toplumu yozlaştırmaya, kendi kimliğinden uzaklaştırmaya yönelik şaklabanlıklardır. Adına yarışma denilen ancak: yarışmadan çok ekran başındakilerinin başını bağlayan, hayal kurmalarını engelleyen tuzaklardan oluşturmaktadır.
Dünya’da örneği olan bazı yarışma programlarının durumu da hiç açıcı değil. Daha işin başında tökezleyen, jokerlerle de ilerleyemeyen vakalar görülüyor.
Haber alma özgürlüğü demişken, şunu da analım. Haberci, kaynağını alandan, sokaktan, merkezinden alır. Bunun karşılığında da mesleğinde ilerler, kariyer yapar, ekonomik karşılığını da hak eder.
Susmaz…
Çünkü o şu ya da bu şekilde sustuğunda, toplumun büyük kesimi ona bağlı olarak körelir. Habere ulaşamadığı için de etrafında gelişenlerden bihaber kalır.
Ülkede emeğe dair söylenecek pek bir şey yok.
Hani makina ses çıkarmaya başladığın da “yağlanarak bakımı yapılır ya!” belli periyodlarla, işte öyle bir halde emekçiler.
Aman ha! “Duymasınlar, etmesinler. Ekmeğimden, çoluk çocuğumun rızkından olurum.” Söylemleri alıp başını gidiyor.
İş dünyası ise bu hadiselerin farkında… Dövizin yükselmesi, kur dalgalanması, zamlar onların etrafında dönse de manevra yapma şansları var. İktidar iktidardır! Peşi sıra gelecek onlardır mantığındalar.
İşsiz için yaşadığı acılar biraz daha yanıcı geçse de o zaten bir şekilde yanıyor.
Esnafın siftahı da, bereketi de, iflası da sessizdir oldum olası.
“Bir varmış, bir yokmuş” diye başlayan masalların arasında kaybolup gidenler az değil velhasıl.
Fakat bu masallarda kaybolup gidenlerin geri gelmesi de mümkündür.
Son gelir kaynağı da tehlikenin içine girdimi, daha onu kimse tutamaz.
Bu haliyle; ülke, üretime geçemediği her kaybedilmiş zaman için büyük bedeller vermeye devam edecektir.
Zaten yukarıda bahsini ettiğimiz mevzularda üretimsizlikten çıkan sonuçlardır. Ve iktidarın kendini yaşatabilmek için ortaya koyduğu politikasızlık örnekleridir.
Ayrıca ekonominin, sosyal yaşamın ve diğer alanların mevcut politikalarla değil yeni gerçekçi politikalarla desteklenmesi gerekiyor örneğin, muhalif kesim, kesimlerle diyalog ve müzakere, barışma…
Kürtler dahil…
Komşularla ilişkilerde yeni bir yöntem… Çatışma dilinden uzaklaşma.
Gelirlerin doğru ve eşit dağıtımı…
Doğayla kucaklaşma.
İçinde bulunulan durumdan uzaklaşmak, içinde olunan tutulmadan kurtulmanın şifreleri tam olarak bunlar olmasa da bunlar çok önemli şifrelerdir.
Görüldüğü gibi döviz hikayeleri ortalığı kasıp kavuruyor. Karıncadan, daldaki yaprağa, işverenden işçiye, siyasetçiden en baştakine kadar herkesin huzursuz olduğu bir dönemde çıkış yolunu bulma yerine çıkmaz sokağa bakmanın bir anlamı yok. Işığı doğru gitmek akıllıca olanıdır. Akıllıca atılmış her adım mutluluğa ortak kapı aralar velhasıl.
Not: Bu yazı ABORİ / EKONOMİ dergisinde yayınlanmıştır.