'Deyyus' kafalı
Savaş içinden çıkılmaz acılara bürünmüşken ve ülkede açlık sınırının altında insanlar ezilmişken dahi aklını kadının bacak arasına tıkayan örümcek kafalılara şaşıyorum.
Önceleri elinde copla insanları darp eden polis artık belindekini erkeklik sebebi yapıp insanları öldürmeye, yaralamaya başlamışken, susan ve örümcek kafasına su dökmekle kendini rahatlatan bu tip dangalaklara şaşmakla kalmıyor insan olduğuma utanıyorum.
Özgür olmak yerine kapandığı karanlıkta akıl yürüten ve başkalarına hakaret yağdıran eski tip paslanmış bir menteşeden çıkan sese benzer bir cırtlaklıkla gıcırdayan karnı beyninden çok çalışan adamları tanrı yaratmış olamaz.
Vakti zaman içinde dünyayı öküzün boynuzları üstünde olarak tanımlayan öküz başlı bu bir tane, bulunduğu yapıyı da yıpratır.
Evet, şehirlerde, köylerde, dağlara da genç çocuklar hayatını bu sakız beyinli adamlar için heba ediyor. Bu nasıl yaman bir çelişki.
Karayolları boyunca cereyan etmiş kazalarda hayatını yitirmiş insanlar için söyleyecek bir sözü olmayanların kadın-erkek eksenli görünümü namus meselesi, cennet-cehennem meselesi haline getirmekte ustalar. Buna diyecek bir şey yok.
Barış çemberine zerre kadar dahil olmayı göze almayacaksınız ama ipe sapa gelmeyen açıklamalarla insanların değerlerine, yaşam biçimine saldıracak ve aptallığın doruğuna çıkacaksınız.
Ömründe bir kez dahi bu ülkede akan kana dair söz etmeyen, bu ülkedeki onurlu, namuslu, özgür aile yapılarına söylediği söze bakın.
“eşi- kızı düğünde oynayan deyyustur”
Mutluluğun inşasında üslendiği rolle bu gün bu ülkede kadınlar (acılarını bağrına basmış) alanlarda, meydanlarda, iş dünyasında, politikada belirleyici aktörken dönüp onlara siz bu ülkenin kasasından “maaş” almaktan başka ne işe yaradınız diye sormak gerekiyor.
Tamda bu noktada bu “maaş dindarlarına” denilecek tek şey budur.
Cezaevlerinde çocuklara taciz ve tecavüzü reva gören anlayışın karşısında aynı cesareti göstermeyen bu zavallı zevat, akıl hocaları Hüseyin Üzmez’in ardından gözyaşlarını tutamayacak ve istismara uğrayan çocuğa da “fahişe” iftirası yapacak kadar da aymaz ve vicdansızdır.
Vaaz “eşi- kızı düğünde oynayan deyyustur” üzerinde sunuluyor cemaate. Ve o cemaat bu söylenene kulak veriyor. Bu da ayrı bir utanç olarak kazılıyor insanlık tarihine.
Bu ülkede kadına dair şiddetin ve kadın cinayetlerinin işlenişine karşıda ölü bezirgan olan bu tipler aslında bir net bakışla da kadına karşı şiddeti ve ölümün reva görülmesini de alttan alttan kışkırtan olarak duruyorlar.
Ormanlar yanarken, denizler çekilirken, tatlı sular kirletilirken, genç kızlar tecavüz edilirken söylemezler onların beyin aralıklarında buna yer yok onlar kayıtsız şartsız efendilerinin söylediklerini yerine getirip kul-köle olmayı hiçbir şeye değişmez.
Kölelik ve iftira onların ruh zenginliğidir.
Baksanıza dil uzattığı kadınlardan biri onu dünya getirmiş, emzirmiş, ninni söylemiş ve büyütmüş…
Apış arasındaki ile aklının arasında gelip giden bu çağ atığı bir anneye dil uzatmanın kolay olmadığını öğrenmelidir.
Ve o annelerin doğurduğu çocuklara saygı duymayı bilmelidir.
Bilinç erozyonu insanı böyle gülünç bırakır bırakmasına da ama gülünç olmak bu adama az kalıyor.
Yerinden-yurdundan edilmiş, evi-barkı yıkılmış, katliama uğramış, depremlerde, bombardımanlarda kalmış, sömürülmüş, ezilmiş bütün annelerin, onların oğulları ve kızlarının bedduası altında kalasıca diyip sözü bitirelim.
Not; Barışa olan inançla-istemle dolu geçsin bayramınız.