Çözümsüzlüğe davet
Ben bu yazıyı yazarken ölüm sırasıyla dolaşıyordur ülkeyi..
Tam yazmaya başladığım sıralarda dün ölen gençlerin ardından yapılan basın açıklamasına müdahale eden polis, HDP Milletvekili Öğretmen Lezgin Botan’ı coplama suretiyle darp etmiş ve Botan hastaneye kaldırılmıştı. Ayrıca çok sayıda gözaltı ve yaralının olduğu da gelen bilgilerin arasındaydı.
Havadisler insan ahlakına, onuruna aykırı bir biçimde gelirken nasıl bir yazı yazılabilirdi ki?
Önce şunu söylemeliyiz.
Türkiye askeri darbe döneminden kalan anayasa ile yola devam etmekten vazgeçmiş. Daha demokratik, insan haklarına uygun, çevreye duyarlı, insan özneli bir anayasaya meylettiğini sanmayın.
Molla rejimine benzer, bir ısrarlı pratiği hayata geçiriyor.
Kağıt üzerindeki anayasa sözleşmesinin tam aksine; danıştıkları bireylerin kaprisleri, egoları, öç duygularının hayat bulmasından ibaret gidişat havası hakim ülkede.
Kürt illerine üçer milletvekili ataması gerçekleştiriliyor.
Tam da oluk oluk kan akarken ve bebeklerin kurşunlandığı bir dönemde.
Tam da toplumu eğiten öğretmenlerin ilçelerden çekildiği ve “çocuklar ölmesin” diyen öğretmenlerin hedef noktasına oturtulduğu bir zamanda.
Tam da infaz edilen insanların cenazelerinin günlerce sokak ortalarında kaldığı günlerde…
Evet, tam da aylardır sokağa çıkma yasakları gerçekleştiğinde.
Şehirlere giriş-çıkışlar yasak olduğunda
Ordu marifetiyle, zırhlı ve uzun namlulu savaş silahlarıyla kentler kuşatıldığında.
İşte tam da bu sıralar, iktidar, parlamenter çıkarmadığı illere milletvekili atamaları yapıyor.
Böylece, Türkiye böylesi hayati bir kararla sorunlarını çözmüş oluyor.
Sokalarda basın açıklaması yapan kitlelere polis saldırmıyor.
Ne polis, ne asker ve ne de gerillalar yaşamını yitirmiyor.
Kürtler ve çocukları evlerinde katledilmiyor.
Evleri ve işyerleri yıkılmıyor.
Öğretmenler görevlerinin başına dönüyor.
Emekli, dul ve yetim aylıkları aldı başını gidiyor. Herkes varlık içinde yaşıyor.
Üniversitelerde öğrenciler dövülmüyor, atılmıyor, eğitim hakları ellerinden alınmıyor.
Milletvekillerinin atamaları gerçekleşir gerçekleşmez, Hakkâri’de, Şırnak’ta, Dersim’de tutuklanan tüm siyasi tutsaklar salıverildi.
Anadilde eğitim hakkı sorunu ortadan kalktı.
Silahlar sustu, karakollar kaldırıldı.
Fabrikalar açıldı.
Hammadde sorunu çözüldü.
Cilo dağına teleferikle gidiş-gelişler başladı.
Kürt meselesi bitti.
Öyle akıl almaz bir proje ki şu vekil ataması!
Bir anda her yer güllük gülistanlık oluyor.
Doğaüstü, siyaset üstü bir yaratıcıkla Türkiye’nin meselelerini kansız ve milli bir şekilde çözüyor!
Yetmemiş gibi, birde belediyelere devlet adamlarını atamaya meyletmiş iktidar.
Nasılda şaşırıyor insan, tıpkı Beyaz gibi!
Şaşkın!
Bu kadar dahice politika yeryüzüne gelmedi…
Şaka bir yana, bu ibretlik politikalarla Türkiye'de insanlara hayatı işkence etmek daha kolay hale getirillir.
Kutuplar oluşturulur.
Kopuş sağlanır.
Evet, ben bu yazıyı yazarken Türkiye'de neler değişti, neler farklılaştı biliyorum aslında.
Yine felaket bir saldırganlık, tahammül edemezlik gelişti tüm kentlerde.
Gözaltılar, tartaklanmalar, yaralanmalar, ölümler.
Bir ülke, böyle bile bile kendi felaketini hazırlıyor işte.
Adım adım,
Halktan umudunu çalıyor, hayatını çalıyor.
Tıpkı harlı bir ateş, kızgın yağ ve tava durumu…