İrfan Sarı

İrfan Sarı

Bu kudret de şefkat de çok tanıdık

Bu kudret de şefkat de çok tanıdık

İsmet Paşanın askerleri göründüğü vakit, şehirlerden ve köylerden daha güvenlikli yüksek alanlara çekilirmiş Kürtler.

Yaşlıların sırtına binip çoşkun dereleri geçerlermiş.

Asker deyip geçmeyeceksin.

Piyade tüfekleri ile yürüdükleri yol güzergahında insana dair ne varsa hakarete ve şiddete uğrarmış. Öyle bir bellek oluşturmuşlar ki; bu gün dahi sımsıcak hafızalarda durur.

Devletin kudreti asker elbisesi, piyade tüfeği, tayyare…

Kümesteki tavuğun yumurtası, sürü içindeki kuzu, kilerde varsa bal İsmet Paşanın askerlerince gasp edilir ve tüketilirmiş..

Dağların en yükseğinde kendini doğal afetlerden, felaketlerden koruyan Kürtler devletin kudretiyle böyle böyle tanışıyormuş.

Böyle böyle zülüm nedir öğrenmiş.

İskân nedir?

Talan nedir?

Korku nedir?

Kürt olmanın ne kadar tehlikeli olduğunu öğrenmiş böyle böyle.

Sivas isyanını görmüş; şimdilerde adından söz edilmeyen. Kudret, orada nasıl kendi inkarına dönüşmüş, onu da görmüş.

Kudret; nasıl darağaçlarına dönüşmüş, nasıl kumpaslara, nasıl aldatmalara ve nasıl vaatlere dönüşmüş? Bir bir zihnine kazılmış kürdün..

Kudret; mezarsızlık.

Kudret; kimliksizlik.

Kudret; dalgaların kıyıya ittiği balık ve kıyıda bekleyen martı…

Kudret: Dersim’de Tayyareden dökülmüş bomba.

Agîri’de genç yangınlar, ölümler…

Zilan’da toplu ölüm, çürümüş ve kokmuş insan eti.

Gökyüzünün dili olsa diyor insan…

Toprağın hafızası.

Ağaçlar, kuşlar söyleyebilse gördüklerini keşke…

Rüzgar doğurabilse kudretin tanımını.

Muharremin babasının sırtında ve bir çuvalda cansız bedenin anlatabilse kar.

Roboski’de sabahın kavşağındaki ışıltı dile gelse keşke, bombaların, çocukların, kaçağın, f16 uçaklarının dağ başındaki kudreti söylese…

Birbirinden farksız bombaları tanrı çıkıp anlatsa…

Ve yıkılan evlerin duvarları, çakıl taşları, kum taneleri, çatı saçları kudretin şiddetini sunsa.

Anlatamadı çünkü annelerin gözyaşları.

Bebeklerin ölü bedenleri.

Çöplüklere atılmış insan uzuvları.

Benzin dökülerek yakılan ormanlar.

Anlatamadı kudreti.

Şefkat; Kürt kimliğinin inkarı ve kölelik.

Kürtçenin köylü dili olması.

Şefkat; “Ne mutlu Türküm diyene”

Tatlı su balığı olmaktı şefkat.

İpotek.

Ve memur kefil olmaktır şefkat.

Şefkat; yerin metrelerce altında işçi olmak, tuvalet kapılarında “Küçük 50 kuruş, Büyük 1 TL” yazmaktır.

Şefkat; konuşmamak, yazmamak, söylememek…

Bilim adamı olmamak, devlet adamı olmaktır şefkat.

Yandaşlıktır şefkat.

Kul olmak, köle olmaktır.

Kebabı pişirip yememek, kahveyi kaynatıp hüplememek…

Kudreti ve şefkati tanımak için eski olmak da gerekmiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İrfan Sarı Arşivi