Aldın eline kürtajı
Sağlıkta devrim dediğiniz bu olmalı. Kürtajla vatandaşın namus davasını hükümet kendi diliyle okuyor. Diyor ki: vatandaş sen benim ölçülerimle sevişir benim ölçülerimle çocuk yaparsın. Yani sevişmeniz benim istediğim enerjide olmalı yoksa vay halinize!
Cüzdan, kürdan; kurban yetmedi yatak meselesi…
Kürdan mı? Dişlerinin arasında duruyormuş gibi koca bir Kürt meselesini görmeden fasa fiso ifadelerle yok saymak.
“Benim Kürt kardeşim” diyerek meseleyi rafadan yumurta yapmak.
Yok öyle koca bir meseleyi kürtajla kürdanla ortadan kaldırmak.
Bu mesele siyasal iktidarların “gücü nereye dayanırsa dayansın” keyfi sloganlarıyla ortadan kaldırma isteğini sadece donkişotluk olarak kabul eder.
Nasıl ki geçmiş iktidarlar bu cüretle savunup tarihe kapandıysa sizin iktidarınızda bu sonun yolcusu.
Bu saatten sonra halkın bindiği treni kafa kafaya toslatacak bir tren makinisti gibisiniz artık.
Hani Roboski’de 34 genç Kürt bedenini parçalarına ayırmıştınız ya işte o gün toslamıştınız zaten ama yinede bir ihtimal tutup yakasından suç ortaklarınızın halk önünde öz eleştiri verebileceğiniz gelmişti kimilerinin aklına şimdi aklına bu ihtimal gelenlerin akıllarını resetleme zamanı…
Kürtaj; öyle böyle bir mesele değil.
Yani tutup Kürt çocuklarını bir dağ yamacında uçaklarla dövmeye benzemiyor.
Analardan söz ediyorsunuz siz.
O çocuğu dünyaya getirecek ama akilâne politikalarınız sayesinde bakamayacak analardan.
Çocuğuna bakamayacak olmak ne demektir siz anlamasınız sizin “bir hırkanız bir lokmanız” yok kimselerde. Hani bir hırka bir lokma deyip ziynetlerle döşediğiniz kızlarınız gibi kimse besleyemiyor bu ülkede kızlarını. Amerikalarda okutamıyor çocuklarını.
Sağlıksız sağlık politikalarınız sayesinde; dünyaya bir çocuk getirip rezil u rüsva etmek istemiyor kimseler.
Sınavlarla, işsizlikle, kimliksizlikle boğuşturmak istemiyor.
Neden anlamak istemiyorsunuz bu ülke kuru yaprağa dönmüş. Bakıma muhtaç aileler açlık sınırının altında yaşamaya devam ediyor. Bakıma muhtaç anne ve babalar dünyaya çocuğu hangi garantide getirecek ve nasıl bakacak?
Haberiniz yok tabi bu ülkede muhtaçların sayısından. Mendil satanlar, su satanlar, mısır satanlar, pancar satanlar çocuktur çocuk.
Onlar çocuklarını dünyaya getirecek senin dağ kanunların, doğru dürüst işlemeyen politikaların sayesinde her gün trafik canavarına kurban gidecek, asker-polis tarafından dövülecek, devlet kapısından geçemeyecek.
Gelsin mi şimdi o çocuklar dünyaya?
Gaz bombası, barut yanığı ile mi yansın?
Seller, göçen köprüler, grizu patlamaları, toprak kayması görün çocukların başına gelenleri.
Ya düşündüğü için cezaevi devletine dönüşen ülkede mahpus olmak nasıl bişeydir.
Susun… Susun çünkü her konuşmanız halkların canını yakıyor.
Asgari ücret çocuğu ne haldedir bilir misiniz?
“Nüfus çoğalsın” diye yaptığınız şeye bakın.
Hem nüfus çoğalınca dünyayı mı istila edeceksiniz? Sahi ne olacak nüfus çoğalınca. Kayıp kıtayı mı buldunuz, Yeni bir gezegen mi?
Yav siz önce insanlara iş bulun. Aş verin.
Almış başınızı gidiyorsunuz. Arkanızda bir acayip yoksulluk, bir acayip kimsesizlik, bir acayip keşmekeş, çocuklar, anneler, babalar gece yarılarına kadar simit satma derdine, pilav satma derdinde müreffeh değil öğretmeni, hakimi, doktoru, köylüsü, işçisi kentlisi bu ülkenin.
Kafanızın diki çarptı çarpacak… Demedi demeyin!
Aldınız elinize kürtajı; bakalım sonunuz nice olur.