Amed'in kahkülü Hewsel
Şehre dair kadim kayıtları dikkatle okuyup incelediğimizde fark ederiz ki, şehrin yakınındaki volkanik Karacadağ üçmilyon yıl evvel patlamış bir yanardağ, volkandır. En son da bundan tam altmış bin yıl evvel patlamıştır.
Evet, Karacadağ patladığında şimdilerde üç şehrin (Dîyarbekir, Urfa, Mardin) coğrafyasını taşa kesmiştir kesmesine ya! Sonrasında da bu şehirlerin, en çok da kadim Amid şehrinin mimari kimliğinin şekillenmesine sebep olmuştur.
Volkanik lav, doğal akış güzergahı üzerinde şimdilerde kentin yanıbaşında akıp giden ve kutsal kitaplarda adı geçen Tigris (Dicle) nehriyle buluştuğu noktada blok hallinde taşa dönüşmüş ve doğal bir bazalt plato oluşturmuş.
Patlamadan çok ama çok uzun yıllar sonra nehrin yanıbaşında şehri kuran insanlar taşı nakış nakış işleyerek şehre mana ve ehemmiyet katmışlar; surları, ibadet mekânları, evleri, sokaklarıyla...
Dicle nehrinin debisi eskiden çok fazlaymış. Surların hemen dibinden akarmış nehir. Yıllar geçtikçe nehrin debisi azalmış, yatağı genişlemiş. Ve nehrin çekildiği alüvyonlu topraklarda doğal hayat alanı oluşmuş. Kentin akciğerleri, nefes aldığı alan olmuş.
Şehir halkı bu bağlık, bostanlık, bahçelik alana eski Kürtçe'de "sık ağaçlık" anlamına gelen "Hoser" demişler.
İşte zaman içinde Hoser kelimesinin farklı telaffuzu Hewsel'e dönüşmüş.
1950'li yıllara kadar karayolu taşımacılığı daha gelişmeden ve Akdeniz narenciyesi şehre taşınmadan evvel bütün şehrin sebze, meyve ihtiyacı Hewsel Bahçelerinden sağlanır olmuş.
Zamana ve teknolojiye yenik düşmesine rağmen hâla şehir kültürü ve kimliğiyle yaşayanlara göre Hewsel Bahçeleri, Dîyarbekir şehrinin, Amed'in kahkülüdür. Olmazsa olmazıdır.
Bu sebeple 30 Mart 2014 seçimlerinden sonra Gültan Kışanak'la birlikte Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanlık makamına oturacak olan Fırat Anlı'nın Hewsel Bahçelerinin hayat alanı olan Dicle Vadisinin, Şehircilik Bakanlığınca "konut rezerv alanı" olarak kamuoyuna lanse edilmesine hem siyaseten hem de kentli ve sorumlu bir aydın olarak karşı çıkıp tavır alması çok kıymetlidir.
Hatta kıymetli olmaktan öte bir kent manifestosudur.
Hem unutulmamalı ki; sadece Hewsel Baçeleri değil, tümüyle Dicle Vadisi; nehriyle, Kırklar Dağıyla, binyıllardan bu yana çağlar ötesinden taşıyageldiği kültürel ve tarihsel mirasıyla devasa bir ekosistemdir. Bu kültürel ekosistemi bilinçle sahiplenmek aynı zamanda kimliğine de sahip çıkmaktır.
Şehirler, hayat buldukları değerleri ve varlıklarıyla ancak böylesine sahiplenmelerle geleceğe miras olarak kalırlar. Kalmaktan öte, korunurlar da.
Kent halkına düşen, kentin Eşbaşkanı Fırat Anlı'nın sesine ve sahiplenmesine destek olup gündemde tutmaktır.
Ayrıca unutulmamalı ki, yıllar evvel yine bir seçim arifesinde "Dicle Vadi Projesi" gündeme geldiğinde "bu proje Kürt Siyasetinin dört elle sahiplenmesi gereken bir proje olmalı" demişti, sayın Abdullah Öcalan, İmralı mahpusundan...