Uçarak dolaş dünyayı
Dünyanın şu günlerde giderek küçüldüğünü anlatsam, muhtemelen bu adam kafayı yedi diyecek bazıları. Oysa sahiden de dünya küçüldü. Evinizde işyerinizde ya da ticari bir işletmede bilgisayarın başına geçerek dünyada neler olup bittiğini kolaylıkla öğrenebilirsiniz. Öğrendiklerinizi çevrenizle paylaşabilirsiniz. Buradan aldığınız bilgilerle sektörünüzde iş olanağınızı artırabilirsiniz. Eyer sarmadıysa bu iş sizi gelin şu yeni diyeceğimi uygulayın.
Şimdi, gözlerinizi kapatın kulaklarınızı etrafa kirişleyin. Dinleyin. Ayaklanın her iki kolunuzu yere paralel yükseltin ellerinizi parmaklarınızla birlikte bilekten yere ve havaya doğru oynatın. Bir rüzgâr yüzünüze değecektir birazdan. Onun için tabanlarınızı yerden yavaş yavaş kesin. Parmak uçlarınıza binin. Göreceksiniz ki uçmuşsunuz velev ki uçmamış bile olsanız o vaziyetinizle kelebek olduğunuzu anımsayın. Çünkü siz pürü paksınız, renklisiniz, kozasından yeni çıkmış. Uçunuz
Yerden yükseldikçe insanlardan uzaklaşacak ve uzayla daha yakın olacaksınız. Ancak siz ait olduğunuz yerin yolcususunuz. Unutmayın ki gidip gördüklerinizi gelip insanlarınıza anlatmak ve onlara çareler sunmalısınız.
Dağlar doruğunda yılana da, kuşa da rastlayacaksınız. Unutmayın biri uçarak diğeri sürünerek gelmiştir oraya
İlkin hiç görmediğiniz denizin küçük ve dağların arasına sıkışan cinsi Van gölüne gidiniz. Süphan dağı tam karşınızda sönmüş lavlarından, yaşanmış aşklarından size selam duracaktır.
İshak Paşa Sarayına göz etmeden, insan, kartal ve aslan figürlerine bakmadan sakın Ağrı dağı çobanlarının çayını içmeyin. Çünkü yorgunluğunuzu ancak o çayda atabilirsiniz ve gücünüzü de o çaydan alır ağrı dağının doruğuna çöken bulutların kanatlarına dokunabilirsiniz. İnin ve Hasankeyfte tarihin ayakta duruşuna şahit olun. Birde karşı karşıya kaldığı trajediye tanık olunuz.
Sivasa göz ucuyla değil gönül gözüyle bakın onu sevin Otuz yedi canın hikâyesini madımak oteli duvarlarının boyanmış yüzünden sökün. Ve kızıl dere kendi halinde akarken den bu yan nasıl hüzünlü ona bakın
Ormanlara bir el sallayın güçlerine bir fide kadar katkınız düşecektir. Denize vardığınız da ilk yapacağınız alt dudağınıza kadar çırılçıplak denize girmek olsun. Gözlerinizi deniz suyuyla yıkayın saçlarınızı, dişlerinizi. Marmara koyundan ak denize kadar kulaç atın. Doğa tarih ve aşk nasıl da sevişir bir arada.
İstanbul kadar genç İstanbul kadar ağır ve kalabalık ve işçi bir kent daha göremeyeceksiniz yeryüzünde. Ancak nazlı hasreti olan Ankaranın bürokrat kokusunu hiç atmayın burnunuzdan.
Deryalar ötesi dünya nasıl bir seyreyleyin. Antarktika kıtasına bağlı buz şelflerinin küresel ısınmadan nasılda erim erim eridiğini görün. Buzlar parçalandıkça geleceğimizden bir parçanın koptuğunu his ederseniz ağlamayın Düşünün ve üretin kurtuluşu kendinizce ve kendiniz de. Kim bilir buzlar çözülünce altında kayıp kent Atlantis gülümseyecek yeni bir dünya ya.
Amerikada dursanız vahşi kapitalizmin dişlisinde insan kanının nasıl sömürüldüğüne şahit olursunuz hemencecik. Oradan hızla uzaklaşın çünkü bu veba sizin bedeninize ve beyninize uygun değildir.
Afrikada akbaba gagasında can veren çocukların hikâyesine şahit olun gözlerinizle. Yoksuluğun, susuzluğun acımasızlığına bakın bir ve Tusinami felaketinden sonra meydana çıkan canlıların ilginçliğine bakın.
Asyada ölümleri Asyada canileri tanı. Barut, kan ve şiddet nasılda babasız ve anasız çocuklar yaratmış, nasıl da kadınlar karınlarından süngülenmiş bir bakın. Halepçenin kokuları burnunuzun direğini sızlatacaktır. Ağlayacaksanız ağlayın, unutmayın ki dökülen her damla yaşın bedeli aydınlık olacaktır.
Avrupada ne görmek istersen serbestsin. Dolaş gönlünce hangi dala konarsan oradan yeşer oradan öp dünyayı. Nasıl olsa onlar öptürmeyecek bize gül/diken yüzlerini.
Dön gayri Geç olmadan ananız babanız evde sizi bekler Karanlık çökmeden sokaklara çünkü buralar puslu buralar sır.
Çözmek sana düşer be!... Sevmek sana, âşık olmak sana.
Şimdi, gözlerinizi kapatın kulaklarınızı etrafa kirişleyin. Dinleyin. Ayaklanın her iki kolunuzu yere paralel yükseltin ellerinizi parmaklarınızla birlikte bilekten yere ve havaya doğru oynatın. Bir rüzgâr yüzünüze değecektir birazdan. Onun için tabanlarınızı yerden yavaş yavaş kesin. Parmak uçlarınıza binin. Göreceksiniz ki uçmuşsunuz velev ki uçmamış bile olsanız o vaziyetinizle kelebek olduğunuzu anımsayın. Çünkü siz pürü paksınız, renklisiniz, kozasından yeni çıkmış. Uçunuz
Yerden yükseldikçe insanlardan uzaklaşacak ve uzayla daha yakın olacaksınız. Ancak siz ait olduğunuz yerin yolcususunuz. Unutmayın ki gidip gördüklerinizi gelip insanlarınıza anlatmak ve onlara çareler sunmalısınız.
Dağlar doruğunda yılana da, kuşa da rastlayacaksınız. Unutmayın biri uçarak diğeri sürünerek gelmiştir oraya
İlkin hiç görmediğiniz denizin küçük ve dağların arasına sıkışan cinsi Van gölüne gidiniz. Süphan dağı tam karşınızda sönmüş lavlarından, yaşanmış aşklarından size selam duracaktır.
İshak Paşa Sarayına göz etmeden, insan, kartal ve aslan figürlerine bakmadan sakın Ağrı dağı çobanlarının çayını içmeyin. Çünkü yorgunluğunuzu ancak o çayda atabilirsiniz ve gücünüzü de o çaydan alır ağrı dağının doruğuna çöken bulutların kanatlarına dokunabilirsiniz. İnin ve Hasankeyfte tarihin ayakta duruşuna şahit olun. Birde karşı karşıya kaldığı trajediye tanık olunuz.
Sivasa göz ucuyla değil gönül gözüyle bakın onu sevin Otuz yedi canın hikâyesini madımak oteli duvarlarının boyanmış yüzünden sökün. Ve kızıl dere kendi halinde akarken den bu yan nasıl hüzünlü ona bakın
Ormanlara bir el sallayın güçlerine bir fide kadar katkınız düşecektir. Denize vardığınız da ilk yapacağınız alt dudağınıza kadar çırılçıplak denize girmek olsun. Gözlerinizi deniz suyuyla yıkayın saçlarınızı, dişlerinizi. Marmara koyundan ak denize kadar kulaç atın. Doğa tarih ve aşk nasıl da sevişir bir arada.
İstanbul kadar genç İstanbul kadar ağır ve kalabalık ve işçi bir kent daha göremeyeceksiniz yeryüzünde. Ancak nazlı hasreti olan Ankaranın bürokrat kokusunu hiç atmayın burnunuzdan.
Deryalar ötesi dünya nasıl bir seyreyleyin. Antarktika kıtasına bağlı buz şelflerinin küresel ısınmadan nasılda erim erim eridiğini görün. Buzlar parçalandıkça geleceğimizden bir parçanın koptuğunu his ederseniz ağlamayın Düşünün ve üretin kurtuluşu kendinizce ve kendiniz de. Kim bilir buzlar çözülünce altında kayıp kent Atlantis gülümseyecek yeni bir dünya ya.
Amerikada dursanız vahşi kapitalizmin dişlisinde insan kanının nasıl sömürüldüğüne şahit olursunuz hemencecik. Oradan hızla uzaklaşın çünkü bu veba sizin bedeninize ve beyninize uygun değildir.
Afrikada akbaba gagasında can veren çocukların hikâyesine şahit olun gözlerinizle. Yoksuluğun, susuzluğun acımasızlığına bakın bir ve Tusinami felaketinden sonra meydana çıkan canlıların ilginçliğine bakın.
Asyada ölümleri Asyada canileri tanı. Barut, kan ve şiddet nasılda babasız ve anasız çocuklar yaratmış, nasıl da kadınlar karınlarından süngülenmiş bir bakın. Halepçenin kokuları burnunuzun direğini sızlatacaktır. Ağlayacaksanız ağlayın, unutmayın ki dökülen her damla yaşın bedeli aydınlık olacaktır.
Avrupada ne görmek istersen serbestsin. Dolaş gönlünce hangi dala konarsan oradan yeşer oradan öp dünyayı. Nasıl olsa onlar öptürmeyecek bize gül/diken yüzlerini.
Dön gayri Geç olmadan ananız babanız evde sizi bekler Karanlık çökmeden sokaklara çünkü buralar puslu buralar sır.
Çözmek sana düşer be!... Sevmek sana, âşık olmak sana.