Şepal
Komşumuzun kızıydın güzelliğinle beslerdin beni beslenme çantamda burnun çenen ve gamzen vardı ben çocuktum çünkü bazen konuşurdun pısan çayının şarıltısı dingin dingin akardı kulağıma bazen göz kapağının kepengi inerdi ben korkmazdım salavat okumazdım çünkü çayır çimen olurdu göğsüm içeri doğru panayır yeri bütün davul zurnacılar halayın sarhoşu ben soldan çekerdim halay başını yeşil gözlerin gülücüklerinde açardı oysa bana bakınca sadece elektrik sadece şimşek kalırdı ben kaç şimşek barındırıyorum içimde kaç bin elektrik voltunda işkence çekiyordum senden gelen ne varsa besliyordu beni yanağımı makaslarken bile yırtılan sevincim oluyordu annemi sevmiyordum babamı hiç çünkü onlar beni et ve sütle sense kırmızı elbisen yeşil gözlerin sarı saçlarınla beslerdin her ne hikmetse hızla gelişen göğsü elma veren meyva ağacı sen olurdun ben eski yirmi beş kuruş kadar boyda kalırdım hiçbir pazarda değeri olmayan hiçbir bakkalın iştahını çekmeyen ve hiçbir antikacının uğrayıp dürbünleşmediği komşunun kızıydın koruyup kollamak işi çam yarması olmazsak ta bize miras kalmıştı ata babadan oysa göğsümün zembereği bütün devrim marşlarını türküleştirir evimizin arka penceresinden kovardı sokaklara bekçinin haddine mi düdüğü çalıp kıskıvrak yakalayıp karakola götürmek alim Allah yerin altındaki ben ve beş parmağıma doladığım muştam bu gece sokağa çıkma yasağı ilan ederiz nerden çıktı doktorun dermansız dediği dert hemşirenin her gün baş ucuna gelip güzelliğinden çaldığı ayı kıskandıran tenini delik deşik ettiği an göğsümün içine sabır kuyusu dolmuş bir derviş ölüsü bırakan an işte o an güneşin çalınmış yüzü sürülmüştü ülkesinden komşumuzun kızı *Şepal dünyayı daha bırakmamıştı elinden *Şepal: dişi aslan