Sekiz asırlık “Depremölçer”
Adına “Anadolu” ve “Mezopotamya” denilen halklar mozaiği mevcut “milli misak” Türkiye coğrafyasının bir deprem ülkesi olduğu gerçekliği 6 Şubat 2023’de 11 ili derinden vurup, vurmaya da devam edince; artık iyice kavranmış oldu.
Adına “kentsel dönüşüm” denilen ve 50-60 yıl yaşam ömrü biçilen konut yapıların, yıkım ekiplerine gerek kalmaksızın depremle yerle bir olduğuna ve resmî rakamlarla 43 bin insanımızın adeta göz göre göre katledilişine tanık olduk.
Bizler mağdur tanıklar olurken, kimlerin / kimilerinin sanık olma durumunu ise hâlâ bekleyip duruyoruz.
Olası faillerden maalesef ses seda yok! Yıkım, felaket, numaralamış ip gibi sıra sıra mezarlar ve enkaza dönmüş yerleşkeler orta yerde. Sorumluluğu üstlenen ise, yok!
Sekiz asır önce
İnsan işte! Eşref-i mahlûkat! Düşünmeden edemiyor. Çoğu inanarak “hayrı-şerrin min Allah-u teala” deyip “kader” üzerinden “takdir-i ilahi”ye sığınsa da! İşin bir de ilim-bilim tarafının olduğunu bir kez daha hatırlatmakta galiba yarar var.
Hikâye değil, bilinen gerçeklik size anlatacağım.
Diyarbakır’dan bir depremölçer detay…
Bundan tam 800 yıl (sekiz asır) önce 1223 yılında Artuklu Emiri “Mevdud” lakaplı “Melik Mes’ud” yaptırmış.
Yapan usta ise “Halepli Cafer bin Mahmud”
Mihrabın sağında ve solunda bir el hareketiyle kendi ekseni etrafında 360 derece dönebilen iki bazalt taş sütun.
Bilim, yapı statiği denilen tam da budur.
Milattan önce dört binli yıllardan kalma bir pagan tapınağı, milat sonrası 639’da Mar Toma katedrali, daha sonra da ulu camii olarak dönüştürülen mekânın kuzey komşusu olan “Mesudiye Medresesi”nin herhangi bir depremde yapı statiğini ölçmek için, ustası böyle bir eser bırakmış ardında.
Sütun dönmezse depremde yapı zarar görmüştür. Sekiz asırdır dönüyor ve yapı da yerli yerinde.
Siz, evet evet siz, zamane müteahhitleri; demirden, çimentodan her bir imalattan çalıp-çırparak mezar-kondu’lar yapmaya devam edin.
Teknik sorumlu atanmış-seçilmiş bürokratlar ile siyasal sorumlu paydaşlarınız da göz yummaya devam etsinler…
İnsanlar da ölmeye yatsın, gerisi laf-ı güzaf…