'İsyan Lideri'nin Newroz’la Dönüşü!
Newroz’da okunan mesaj kitlesine hâkim, ne dediğini bilen, asla yenilmediğinin farkında bir tarzla kaleme alınmıştı.
2013 itibariyle Kürt mitolojisindeki Newroz ritüelini galiba bir kez daha anımsamakta yarar var.
Demirci Kawa zalim kral Dehhaq’a karşı halkı örgütlemiş ve isyan olgunlaşma aşamasına gelince önlüğünü bayrak yapıp zalime başkaldırıp zaferi kazanmıştır. Newroz’a dair hikâyenin özet hali budur.
Üç bin yıl evvelinden bugünlere baktığımızda, Kürt halkının artık neredeyse ittifakla “Önder” olarak kabul ettiği Abdullah Öcalan’ın Kürt halkının topyekün direnişine “Bu bir isyandır. Ben de bu isyanın lideriyim” sözü anlaşılır oluyor.
Newroz sabahı ailece alana doğru araçla giderken bir taraftan da kulağım Diyarbakır’ın sesi Gün Radyo’da idi. Acaba hangi yoldan gidersek alana kadar daha az yürüyüş mesafesinde aracı park edebilecek bir güzergâh buluruz, sorusuna yanıt arıyordum.
Meğerse benim gibi daha epeyce insan hem de canlı yayına telefonla katılarak soruyorlardı sunucuya. Bıkmadan usanmadan Zazaki, Kurmanci ve Türkçe yanıtlıyordu sunucu hangi yolların açık olduğunu.
İki saatlik araç ve yaya yürüyüşünden sonra alandaydık. Devasa ve tarihe kayıt düşülecek azamette milyonu aşan insanın coşkulu katılımıydı Newroz görüntüsü.
Çok renkli giysilerin flamaların, bayrakların, afiş ve posterlerin rengi vardı Newroz’da. Görsel ve yazılı basının asları diyebileceğimiz medyanın tanınan ve bilinen hemen bütün simaları alanda, protokol sıralarındaydılar.
Keşke olsalardı dediğim iki şahsiyeti gözüm aradı, biri yakın zamanda vefat eden Mehmet Ali Birand’dı, diğeri de haksızlığa kurban gitmiş Hasan Cemal’di. Çok büyük medya ilgisi söz konusuydu. Yurtiçinden ve dışarıdan temsili düzeyde hayli yoğun ilgi vardı.
Seçilmişler sırayla sahneye çağrılırken en çok alkışı Sırrı Süreyya Önder, Leyla Zana, Ertuğrul Kürkçü ve Osman Baydemir aldı.
Leyla Zana’ya olan yüksek düzeydeki alkışla birlikte kitleden yükselen “Bijî serok Apo” sloganı anlamlıydı. Kürt halkı yaraları sağaltmayı da çok iyi biliyor. Gönül almayı da! Leyla Zana ile protokol bölümünde merhabalaşıp iki kelime hal hatır sorduğumda kitleyle “yüzleşme”sinin heyecanını hissettim.
Kürtler, 1980’li yıllardan bu yana hemen bütün Newrozlarını siyaseten kutluyorlar, bu aşikâr. Ama tarih yazılırken kayıt altına alınacak ki; siyasal dozu en yüksek Newroz herhalde 2013 Amed Newrozu olarak kayıtlara geçecek. Çünkü herkes alana daha çok eğlenmek, halay çekmek için değil; acaba “İsyanın Önderi” ne diyecek diye gelmişti.
Bu beklentiden olacak ki; sahne ve protokol bölümünün tam karşısına denk gelen öngörünümlü, meydana hâkim noktada iki poster, bir afiş asılıydı. Posterlerden biri Öcalan’ın diğeri Agît kod adlı Mahsum Korkmaz’a aitti. Hemen iki posterin yanındaki afiş diyordu ki; “Heta kû serok Azad nebe, Aşîtî şaşîtîye”. Yani, “Önder özgür oluncaya kadar, özgürlük yalandır”…
Daha birkaç yıl evvel fotoğrafının meydanda teşhirinin sorun olduğu, gençlerin büyük riskleri göze alarak Öcalan’ın özgürleşmesi için imza topladığı Newrozlardan; bugün artık mührünü mesajıyla, sadece Amed şehrindeki Newroz alanına değil, dünyaya da duyurduğu bir aşamaya gelinmişti, bu çok anlamlıydı.
Kendi kuşağının cesur çıkışına kendisi de katılmış olan Abdullah Öcalan, o kalıcı slogan “İnadına İsyan” sözünü yinelercesine “İsyan”ın felsefesini ve tarihe kalacağını bildiği süreci okuyan hitabet ve edebi üslubu hayli yüksek mesajını okuttu.
Mesaj kitlesine hâkim, ne dediğini bilen, asla yenilmediğinin farkında bir tarzla kaleme alınmıştı.
Pervin Buldan tekdüze bir üslupla Kürtçe, Sırrı Süreyya Önder ise adeta teatral bir eda ile diksiyoner tarzda mesajı Türkçe okudu. Bu sebeple Türkçe mesaj daha etkili oldu. Meydandaki milyonluk kitle zaten ayaktaydı. Protokol bölümündekiler de Öcalan’ın mesajını ayakta dinlediler. Mesajın okunması bittiğinde konfetilerle meydan dalgalandı.
Kürtler bu sürece zaten hazır(dı). Asıl farkettiğim dışarıdan gelen yabancı konuklardaki heyecandı, “Galiba bu kez olacak” gibi gözlerinin içi gülen bakışları yakaladım birçoğunda.
Her şey bir yana resmi olarak ve kabul görerek, ayrıca toplumun çok değişik kesimlerinin heyecanlı ve meraklı bekleyişleri ile Ortadoğu halklarına ve dünyaya mesaj yollayan Öcalan; coğrafik kader birliğine işaret ediyordu: Dicle ile Fırat nehirlerinin Sakarya ile Meriç birlikteliğine. Halay ile Delilo’nun Horon ile Zeybek birlikteliğine. Ağrı ile Cudi’nin Kaçkar ile Erciyes dostluğuna…
“Bedeller ödedik, helal olsun” derken “silahlı direniş sürecinden, onurlu barış ve demokratik siyaset sürecine” girildiğine işaret ediyordu. Silahlı siyasal direniş sürecinde Kürtlerin kimliklerini yeniden kazandığını ve bu vesileyle artık silahların susup fikirlerin konuşacağı bir sürece girildiğine işaret ediyordu.
“Zamanın ruhunu okuyamayanların, tarihin çöplüğüne atılacağı” belagat örnekleriyle de vurgulu tarihi mesajın en vurucu yanlarından biri de; “zaman artık ihtilafın değil, ittifakın ve helalleşmenin zamanıdır” diyordu.
Kesin tarih vermemekle birlikte “Silahlı unsurların sınır ötesine çekilmesi dönemi gelmiştir” sözüyle yeni dönemin yeni başlangıcı içselleştirdiğini ve “çağrıma kulak veren milyonların şahidiyim ve diyorum ki silah değil siyaset dönemi başlıyor” vurgusunun altını çiziyordu.
Sadece Kürt halkını değil; Osmanlı’dan bu yana “İslam bayrağı” altında geçmişte yaşayan halkların kardeşlik hukukuna vurgu yapıyordu.
Musa, İsa ve Muhammed’in hakikatlerinin yeni bir müjde ile hayat bulacağı beklentisi. Kürt, Türk, Türkmen, Ermeni, Süryani ve diğer halklar için de özgürlük istenciyle, fikir-ideoloji ve demokratik siyasetin yeni sürecin yol haritasını oluşturacağını vurgulayan Öcalan “ayrıştırmak isteyenlere inat birlik olacağız” sözleriyle Kürdistan ve Anadolu halklarının birlikteliği vurgusunu öne çıkarıyordu.
Diplomatik bir dille Ermeni halkı için “soykırım” yerine kullanılan “Büyük Felaket” vurgusu da vardı konuşmada, “Misak-ı Milli” de.
Alandan ayrılırken ilköğretim altıncı sınıf öğrencisi oğlum Dengin sordu. “Baba Apo kaç senedir hapis?” Sen doğmadan iki sene önce hapsedildi dedim, yani 14 sene oldu. “Vay be, tek kişilik hücrede kalıyor ve bu kadar güzel bir konuşma mesajı yazmış, helal olsun” dedi.
Sonuç da Barış ve Demokrasi Partisi Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın gazeteye yorumladığı Newroz öncesi Abdullah Öcalan görüşmesinde, önderi olduğu “isyan”ın artık barışa evrilmesi gerektiğini ve bu sorumluluğun da “isyan lideri” olarak kendisinde olduğunun bir kez daha edebi ve çok iyi hazırlanmış belagat sanatının zirve bir metin buluşması oldu Amed 2013 Newrozu…
Evet, galiba bu kez sahiden Abdullah Öcalan’ın dediği gibi bu son değil, yeni bir başlangıç. Yeni bir dönem başlıyor…