Tecavüz, çocuk ve devlet
Maalesef gündemi hep zorlayan ve meşgul eden en büyük meselelerdendir tecavüz. Hele şu son günlerde basının kamuoyuna servis ettiği görüntüler toplumun tecavüz eğiliminin ne kadar tavan yaptığını gözler önüne sermektedir.
Özellikle cinsel saldırının kişi psikolojisini mahkum ettiğini bu meyanda toplumun neredeyse olmaz denilen kurumlarına ve karakterlerine hüküm ettiğini görmek korkutuyor. İşin gelinen boyutunu ürperti ile seyretmekten rahatsız olunmalıdır.
Birey olmanın farkında olan her kesin, toplumda yaşamanın koşullarını bilenlerin, insana, doğaya ve hayvana yaşam hakkı veren bütün kesimlerin, sivil ve demokratik toplum yapısının, basının, insan hakları savunucularının şu toplumu ahlak çöküntüsüne götüren dejenerasyona dur demesi gerekiyor.
İnsanı/insanlığı büyük tehlikeye süren bu gidişin altında kalmamak için gecikmiş olmanın ihmaliyle üzülmek ve lüzum üzerine dirilmek gerekiyor.
Fuhuşun toplumun sosyal dokusunu tahrip ettiğini vurgulamaya gerek yok. Bu amaçla fuhuşun topluma dayatılmasının önünde kalkanlaşmak ve sebeplerini ortadan kaldırmak için toplumsal seferberlik ruhu içinde olmak gerek.
Saldırganların, mağdurlarını tecavüz edip ortadan kaldırmaya yönelik durumu sadece psikolojik değildir. Sosyal yaşamın içindeki öğelerin tamamının tahrip olmasının da verdiği sonuçlardır diye bakabiliriz.
Ekonomik daralma ile açığa çıkan alım gücü ve yaşam ihtiyacı kadar kapital.
Siyasi iktidarın çözüm bekleyen sorunlarını/meselelerini ertelemesi.
Kapalı toplum/gelenekselcilik tutumunun sürdürürlüğü.
Eğitim, sağlık, iletişim kaynaklarının bireye doğru eksende taşınamaması.
Ve buna bağlı gelişen irili ufaklı bir dizi meselenin yaratmış olduğu açlık sonucu tatmin olma güdüsünün toplamıdır.
***
Erkek egemen toplum kavramı bana biraz değişti gibi geliyor artık bunun yerini erişkin egemen toplum yapısı aldı. Erişkinler birbirine olan güç göstergesini fazlaca denemeye başladılar. Filler ve çimen meselesi gibi.
Açıkçası bu egemenliği özellikle de görsel yayınla toplumun en kuytu karakterlerine dahi taşıyorlar. Televizyonlarda gösterimi yapılan dizi filmlerin Polat’ı olmak için sıraya girmiş çocuklara rastlıyoruz artık.okullarda, her sınıfın bir Polat’ı, her devlet dairesinin bir Polat’ı, her evin bir Polat’ı var demek için elimizde bir sürü denek var.
Çocuklar üzerine estirilen bu ahlaksızlığın yardıma en çok muhtaç duyulan yerlerde kendini göstermesinin izahı da mümkündür. Ülkenin egemen rejiminin ismi cumhuriyet olmasına karşın, cumhuriyet diktatöryası olarak kendini gösterir. Bastırılmış, ötelenmiş, sindirilmiş bireyin kafatasçı eğitim geleneğinde akademisyen olması da onu kurtarmaya yetmeyecektir. Görüldü ki eğittiği çocuğu istismar etmek ve onu cinsel meta olarak kullanmayı güç sınırları arasında tuttu. Eğitimci diplomalı olmaktan başka bir şey olamıyor, birey olma, sosyal varlık olma gayreti yoktur.
Yine cinsel saldırı ve tecavüzlerin arkasındaki diğer güç erki kolluk kuvvetleri olarak çıkmaktadır karşımıza. Kurumsal gücün de tasviri böyle izaha düşer.
Eğlence mekanlarının kadın erkek buluşma yerleri olarak görüldüğü bir ülkenin sınırlarında yaşmaktayız. Bu edinimin istismarcılarca yaratıldığını biliyoruz. Keza eğlenceyle ahlaksızlığı birbirine karıştırmaya kimsenin hakkı olmamalıdır.
Görüldüğü üzere kokuşmuşluğun ulaşmadığı alan kalmadı. Kendini sıkı sıkıya koruduğunu sanan toplumun aslında içeriden çöktüğünü fark etmesi güç değil.
Böylesine tahribata uğrayan toplumun yönetim idaresi gerçekten işe soyunmalıdır artık. Programını tüm toplumun içinde olacağı ve tüm toplumun eşit hak, adalet ve paydan paylandırması taraftarı olmalıdır.
Önceliklerinin arasına temel yaşam hakkını ve yaşam hakkı için de gerekli metaların sağlanması noktasını almalıdır.
Birlikte yaşama koşulu da tek başına yetmeyecektir. İnsanların en tabii haklarının ihlal edilmemesi ve tolumun en direngen paydası olacak çocuğun eğitimi ve büyümesi için ekonomik kapıların sınırsız açık olması gerekmektedir.
Eğitilmiş, eğitimci kadrosu olmadan ve bilimsel/toplum eğitimi ve öğretimi programı hayata geçirilmeden başak sonuçlar elde etmek maalesef sonuçsuz kalacaktır.
Her şeyden öncelikli olan anayasa kurumunun yurt ve yurttaşa olan tanımını ve onlara dair olan demokratik kuvvetini gösterecek kalibreye ulaşmasıdır.
Yoksa ahlaksızlığın akademisyeni, cahili cühelası fır fır dönecektir etrafımızda ve hep bizi yakacaktır aslında.
Korkak davranıp meseleyi akışına terk eden rejim, bir yandan da böylesi bir akışı kendi manevra alanını açık etmek üzere kurgulamaktadır. Yoz ilişkilerin, ensest sapkınlıkların kapalı toplumlarda hayat bulması kaçınılmaz bir gerçektir. Aydınlanmaya kapılarını kapayan bireylerin dünyasında bu kadarını görmek kısaca kader diye adlandırmak son derece rastlanılır bir durum.
Çocuklar üzerinde istismar ve cinsel dayatma artık sistematik bir uygulama haline geldi. Gelecekte yaşam anlamından uzaklaşıp ters düz olacak elbette. Devletin sistematik uygulamaları ona dönecek en büyük tehlike olarak duruyor.
Çocuğa bakış açısı değişmeyen devletin bindiği dalı kestiğine çok yakında şahit olmak mümkün görülüyor vesselam.