Tecavüz bahaneleri tükendi
29 Nisan 2008 tarihinde gazetemizdeki (Yüksekova haber) köşemde 14 yaşında bir kıza cinsel istismarda bulunan vakit gazetesi yazarı Hüseyin Üzmez hakkında “Tecavüz bahaneleri” adı altında bir makale yazmıştım.
O makalede çoğu İslam yazarının bu muhteremi savunduğunu ve bunun bir komplo olduğunu ileri sürdüklerini de kayd etmiştim.
Hakikaten de o makaleyi yazmak için neredeyse yirmi yazara ait yazıyı okumuş ve anlamaya çalışmıştım. Kimseye çamur atmak derdinde değildim.
Toplumumuzun inanç değerleri üzerinden yükselen böylesi aktörlerin cinayet suçuna karışmış olması, cinsel istismara, tecavüze giden ahlak kuralını çiğnemesi kabul edilemez. İşte bu noktada insanım diyenlerin inancı ne olursa olsun bir yerde buluşması bu ahlaksızlığı deşifre etme sorumluluğu vardır. Bu sorumluluktan payıma düşeni yapmaya çalıştım sadece.
Bu günde herkesin kendini özgürce ifade edebileceği bir ortamda yaşamasını savunuyorum. İnananların, inanmayanların bir arada birbirine saygı duyduğu bir atmosferi paylaşması kadar güzel ne olabilir ki. Elbette toplumun yaşam biçimini göz ardı etmemesi kaydıyla kişilerin davranışları, giyimleri, tarzları onların kendi özgür iradesine teslim edilmelidir.
O makaleme bir okuyucu yorumunda böylesi bir malzemenin elime geçmiş olmasından dolayı zil takıp oynadığımı önyargısına taşımıştı. Bir kaçı da yarın bir gün her şey açığa çıkacak ve bu iftirayı atanlara Allah belasını verecek demişti. Gün geldi ve suçlu ortaya çıktı.
Şüphesiz ki Allah belasını verdi.
Şimdi iki kelam daha edilebilinir diye düşündüm. Bazılarının Hüseyin abisi hukuki süreci delmek için adli tıpa kadar uzayacak güçteydi. Çünkü o bazılarının abisiydi. Bir dönem birilerinin kardeşiydi aynı zamanda. İşte o zamanda komünist avına çıkmış ve gencecik bedenlere saymıştı kurşunları.
Bu ülkede kolaydan abi olunurdu.
O kutsal kitapta “Allahın verdiği canı ancak Allah alır” denmesine karşın cinayet işlemiş ve hüküm giymiş bundan da gururla abi oluvermişti. İnanmak insan öldürmek değil ki. Bütün inananların manifestosu olan Kuran-ı ve Yaratanı kalkan yapma cesaretini de marifet bildiklerini bu bildikleriyle de peşi sıra insan sürüklediklerini görmüş olduk.
Gerçi büyük ihtimal yargı bağımsız değil diyeceklerdir. Ama yargı ona hüküm gömleğini giydirdi. Ben Allah belasını versin demiyorum çünkü o hakkım yok. Ama iftira edenlere bir gün Allah belasını verir diyen yorumculara bir şey söylemek istiyorum.
Yaratanın vermiş olduğu aklı kullanmamak acizliktir.
Gördünüz ki geçmiş birkaç gün içinde “Ceylan” isminde bir Kürt kızı havan mermisiyle paramparça edildi.
Bir zamanlar 14 yaşındaki kız için iftira atıyor diyen yazarların Ceylan için uyduracakları bir yalanı yok onun için susmayı tercih ettiler. Ama Kürt coğrafyasında olup bitenleri hiçbir zaman yazmadılar ki. Yazdıklarında da sistemin yüzü suyu hürmetine verdiler.
Oysa Kürtler yaratanın kullarıydı ve yaratana inanıyorlardı.
Hani, İnananların, mazlumların yanında olmak gerekiyordu. Sakın İslam’a- din’e dil uzatıyor demeyin. Saman gibi suyun yüzeyine çıkmaya çalışmayın.
İslam ve dine dil uzatanların nasıl sus pus olduklarını son otuz yıldır görüyoruz. Bu memlekette bütün çocuklar tecavüz edilse, öldürülse, hapse atılsa bunların söyleyecek bir sözü yoktur. Çünkü onların ağabeyleri onlara susmayı öğretmiş. Ağabeylerinin, paşalarının islamcısıdırlar.
Bu kez gözünüzden kaçmamıştır umarım.
Başa dönüp kimlere inandığınızı, güvendiğinizi gözden geçirin derim.