İrfan Sarı

İrfan Sarı

Taciz ateşlerinden meşaleye

Taciz ateşlerinden meşaleye

Doksanlı yılların hafızamızdaki kanamaları daha çok tazedir. O yıllar bölgenin üzerinde kurşun ağılığındaydı.

 

Kuşluk ile ikindi vakti arası ev işleri koşturulur sonra eve kapanırdı. Bu saatler pek tekin saatler miydi? Pek tabi’i ki hayır! Ama diğer saatlere göre daha görülebilinir tehlikeli zamanlardı. Bu saatlerde insanlar vurulmadı mı derseniz kolayca evet demek çok mümkün.

 

Ama insanların günlük hayatlarını sürdürmesi için seçtikleri bu vakit biter bitmez “korku”, “ölüm”, “faili meçhul”, “dayak”, “işkence” nefes kadar yakındı insanlara.

 

Akşam saatlerinde başlayan taciz ateşlerinin kime? Niye? Yapıldığını herkes biliyordu.

 

Çarşı merkezindeki işyerlerinin kepenklerini kurşuna dizen, camlarını hurdahaş yapanların da kimler olduğu belliydi.

 

Resmi kaynaklar “teröristler” söyleminin arkasına saklanırdı. Resmi basında bunu neşr ederdi.

 

Diğer gün kuşluk vaktine kadar devam eden bu taciz ateşinin sonunda kurşun atanların burnu kanamazdı ama sivillerden olumsuz haberler sessiz sessiz yayılırdı.

 

Korku dağ gibi yükselir çocukların minnacık kalbi bile ritminden fazla atardı. Uykularında konuşur, altlarına işer, uyuyamazlardı.

 

Anne kucağı en sadık sığınak, baba şefkati en sağlam kalkan olurdu. Evin duvarları ise delik deşik. Eğer bir vakit destursuzca havan mermisi toprak damdan içeri girmezse çok şanslı olunurdu. Şayet damdan içeri girse evdeki kuran-i kerim bile çare olmazdı.

 

Zırhlı araçlar, zırhlı araçların üstünde rambo giyimli adamlar ellerinde otomatik silahlar hep sokağın başında, evlerin arsında, gelir giderdi.

 

Bir türlü çatışmalar bitmez, ölümler tükenmez, korkular kaybolmazdı.

 

Devletin kasasından kurşun olan paralar gecenin derinliğinde sıkılır vatan böldürülmezdi.

 

Kan hiç durmazdı.

 

Herkes kanın dilini konuşurdu. Düşmanlıktan, öç almaktan, vurup/öldürmekten başka bir şey düşünülmezdi.

 

Sonra sonra bu düşmanlık serpintisini yapanların mahkeme zabıtlarına geçen kayıtlarında bilinen gerçekler açığa çıktı.

 

Şimdi ise Kürtlerin taleplerinin insani boyutları konuşuluyor.

 

Dün kuşluk vakti ile ikindi arasına sıkıştırılan hayatların bu gün daha rahatladığını görmek sevindirici.

 

Kürtlerden, Kürtlerin temel haklarından söz edilirken gece meşaleli yürüyüş yapmaya kadar gelinen bir demokratik tahammül sınırı var.

 

Artık esnaf kırılan vitirin camları, kurşunlanan darabalar ile karşılaşmıyor uzun zamandır.

 

Bu huzur veren tablonun inşası için Kürtler hala demokratik güç olmayı sürdürüyor.

 

Türkiye’de bu atmosferin farkında olan ciddi bir yoğunluktan bahs etmekte mümkün. İsabetli bir istikamete yönelen Türkiye demokrasisini yine eski havaya büründürmeye çalışanların varlığını da görmekteyiz. Ama dünden bu güne borusunu öttüren bu görüş sahiplerinin boruları oksitlenmiştir.

 

Türkiye demokrasisini ararken çatlakların oluşması ve bu demokratik havayı kendi lehine çevirmeye çalışanlar hep olacaktır.

 

Ölümler de yaşanacaktır.

 

Hiçbir doğumun sancısız olmaz.

 

Cam kırmalar, adam öldürmeler, çocuk vurmalar, tank top gülleleri, taciz ateşleri doğum öncesi sancı, şimdiki operasyonlar ve ölümleri de doğum ağrılarına yormak lazım.

 

Bütün sancıların ve dayanılmaz ağrıların arkasından halklar hak ettiği mutluluğu bulacaktır.

 

Bunu görür müyüm bilmem ama mutlaka demokrasi var ufukta.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
20 Yorum
İrfan Sarı Arşivi