“Sevgililer” şubat sinemasında
Sesinin rengiyle uyanırım güne, gün şubatın bir yarısı. Yıllardan iki bin ötesi. Aşk bir çocuğun başkaldırısı kadar asil ve ellerin ve parmakların kadar bedenimin haritasında usta, hani dokunmuştun ya kalbimin dış duvarına işte o andan kalmayım daha.
Dünyanın bir yarısı donmuş ve bir yarısı kar altında gerisini bilirsin baştanbaşa derya. Sıcak çatışmaların olduğu, kavganın kol gezdiği, işgal altındaki bütün yerler gibi buralarda kalbe benzerler ama. Kalp hep işgal altındadır toprak gibi.
Ve gökyüzü bu temaşada bir şemsiye.
Şubat ise bir sinema, bütün hüzünlerin yaşandığı o bitmez filmin galası. Sürer sonrasında yaşamın ta kendisi. Naif, içten, heyecanlı yaşamın durağı ama hayat bir bütün yaralıların, gamlıların, elemi varların da içindeki film.
Ya inanıp Allah’ına sığınan sevgililer.
Ya inanarak kavganın doruğunda olanlar. Yaşamı tragedyadan çekip çıkarıp hayatın merkezine oturtmak isteyen sevgililer.
Ya yoksulluğuna inat çırılçıplak seven sevgililer.
Şubat sevgililerin kucaklandığı bir dilim taşı. Sevgililer ise şubatın soğuk tercümesinde kendi dillerinde hecesini tamamlayanların, heceleyerek sevmeyi öğrenenlerin durağı.
Heceleyerek öğrenmek ne heyecanlı bir söylem.
Aşkı, çarpışmayı, çatışmayı, bilgiyi, yokluğu heceleyerek öğrenmek yani sindirerek öğrenmek. Felsefe gibi. Ağır başlı, başı sonu olan, belli bir uzunluğu olan. Yudum yudum gidermek öğrenmeyi. Aşkı parmak parmak tanımak ve bilmek.
“Sevgililer” tanımında gizlidir.
Romantik aşklardan söz etmedik hiç. Beklide film burada kurgulanıyordur. Hayat buradan başlıyordur. İki insanın birbirine bağlılığı, kıskanması, sakınması, üstüne titremesi ne gariptir. Gizlisinde ne var kim bilir. Sesine, soluğuna, mimiğine, yürümesine, fiyakasına, forsuna, artistliğine, gamzesine, saçına, gözüne, dudağına, memesine, gerdanına tutulması…
Tarifi vardır belki. Ki mutlaka her bir şeyin tarifi vardır. Ama en çok gizli olan aşktır sanırım. Aşk öyle elle tutulur, gözle görülür bir şey olsa paranın sahiplerince alınır. Kıt bulunur.
Bak şimdi yaraya bastım galiba. Ne hikmetse az bulunur. Oysa paranın da etkisinde değil. Kesinlikle zor bir fotoğraf ama tarifi vardır.
Kar altında, işgal altında sevmenin ayarı da vardır elbet.
Toprağa benzeyen kalbin içe dönük gizlisi. Deşip bulgusuna rastlanamayacak kadar derin. Sökülemez asla. Ölümden sonrada sürer efsanesi.