İrfan Sarı

İrfan Sarı

Şehitler ölür

Şehitler ölür

Polisin attığı gaz bombasıyla yaralanan 18 aylık bebek (Mehmet Uytun) Diyarbakır devlet hastanesindeki 10 günlük yaşam savaşını kaybetti. Devletin valisine göre "göstericilerin attığı taşlarla", ama öte yandan devletin doktorunun raporuna göre ise; "metal aksamlı bir cisim tarafından yaralanmıştır" deniliyor. 

Bu kafa karıştırıcı ve tutarsız açıklamalar yirmi beş yıllık savaş süresince hep tekrarlandı. Ancak Kürtler ve vicdan sahipleri bu açıklamaların ardındaki gücün kudretinden haberdardı. Türkiye’de kavganın, kışkırtmanın, kaosun yarattığı puslu havadan beslenenlerdi tabi bunlar. Bu kudret statükoydu. Kendini muhafaza etmek için etrafına baruttan bir duvar örmüş sözlerini hançerden seçmişti.

Çocuklar durmadan ölürken, insanlar yaşamaktan heves almazken kılı kıpırdamayan düzen bir ses verdi o da açılımdı. Ülkeye coşku, ülkeye umut kıvılcımları düştü birden.

Artık çocuklar ölmeyecekti belki. Bir belki bile insanların sevinç kundağından güvercin havalandırmaya yetti.

Belki ülkeye barış hakim olacaktı. Özgür olacaktı ülke.

Belki Ceylan bir daha elini ve ayaklarını gövdesinden ayıran bombalarla ölmeyecekti. Mehmet gaz bombalarına rastlamayacaktı.

Sonra;

Dağlardan ülkeye umut çoğalsın diye güç, özgürlük çoğalsın diye güç geldi.

Coşku pınarı lıkır lıkırdı.

İnsanlar barışı kucaklıyordu. Kollarının arasından yükselen kalp atışları güvercin uçuruyordu gökyüzüne. Kimseye saldırmadılar, kimseyi vurmadılar. Sabahlara kadar şarkılar söyleyip barışı haykırdılar.

Kekre tadın zehrini duymamak acıyı duymamak içindi bütün bunlar.

Nazlı uykularını serdiler yeni güne. Savaş bitecekti çünkü. Savaşın bitmesi herkesin faydasınaydı çünkü.

Artık ölmeyecekti kimseler. Bebekler kefen değil kundakta uyuyacaktı, hamaklarda sallanacaktı.

Sonra… Sonra;

Statüko gocundu, şehitler ölmez dedi, kanları yerde kalmaz dedi. Kandan kına yakmalı dedi.

Kınayı ülkenin saçlarına sürecekti, avuç içlerine, serçe parmağına.

Dedi;

Kürtler barışa sevinemez. Ana dilini konuşamaz. Kimliğini savunamaz.

Gocundu statüko. Kim demokrasiyi konuşursa, kim ki hak, hukuk, adaletten söz ederse keserim ve başa dönerim dedi.

Ellerimi kurdun başı, sözlerimi hançerin ucu ederim dedi.

Salkım söğüt, panjur güneş gelen umuda hırladı.

Peki

Şehitler nasıl ölmeyecek?

Eğer barışa sevinilmeyecekse, coşulmayacaksa, haykırılmayacaksa, uğruna uykusuz kalınmayacaksa. Şehitler nasıl ölmeyecek?

Sizin bildiğiniz bir yöntem varsa siz söyleyin.

Şehitlerin ölmemesi için savaşın bitmesi gerekmiyor mu?

Bebeklerin ölmemesi için silahların susması gerekmiyor mu?

Hiç kimse kusura bakmasın. Şehitlerin ölmemesi için savaşın durması, savaşın durması içinde cesur adımların atılması lazım.

Anneler çocuklarının intikamını haykırdıkça gözyaşlarından kurtulamaz. Babalar başka çocuklar ölmesin demedikçe yürekler sızıdan çıkamaz.

Ve bu savaş sürer, çocuklarımızı kıyımdan geçirir, mezar taşları da gözyaşı ve acının şahidi olur.

O zaman şehitler ölür.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
28 Yorum
İrfan Sarı Arşivi